“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Erzurum’da gerçekleştirdiği ziyarette, Bilim Erzurum’da düzenlenen ‘Gençlerle Buluşma’ programına katıldı.”

Milli Gazete’mizin sitesinde bu cümle ile başlayan ve tüm teferruatı yazılan o toplantıda, Sayın Erdoğan’ın, özellikle vurguladığı ve gururunu açıkça ifade ettiği örneklemesinin bize hatırlattıklarını, bilgi sitelerinin kayıtlarından yararlanarak paylaşmak istiyoruz.

“Gençlerimizi arka bahçemiz değil, asli yol ve mesai arkadaşlarımız olarak gördük. Sizler de bizi mahcup etmediniz.”

Tarihe 20’nci yüzyıl adıyla kayıtlı ve sahipsiz kalmış bir önceki asırda, siyasi mücadelesini Milli Görüş partilerinden, 1995 seçimlerinin birincisi Refah Partisi çatısı altında ve hukuk içinde yapan efsane siyasetçi Prof.Dr.Necmettin Erbakan ve arkadaşlarına, basın yoluyla atılan ve diğer partilerin mensuplarınca benimsenen iftiraların en yıpratıcı, en acı verici olanında kullanılan bir tanımdı: Arka Bahçe!

AKP, 22 yıldır iktidarda.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın, Erzurum’da buluştuğu gençlerin yaş ortalaması da muhtemelen 22’dir.

Sayın Erdoğan’ın Refah Partisi dahilinde siyaset yaptığı o yıllardan sonra gelen neslin “Arka Bahçe” bilgilerinin eksik ve yetmezliği düşünülerek hazırlansa idi Sayın Erdoğan’ın anlatımı, katılımcı gençliğin yaşanan o iftira yüklü zamanlardan, doğru hisse almaları sağlanabilirdi.

Bugünlerde Ana muhalefet partisine yakın TV kanallarında görünmeye başlayan, kartel televizyonlarında FETÖ elebaşıyla yaptığı programlarda, meşru REFAH-YOL hükumetine “Gitsinler!” dedirten Yalçın Doğan’ın, 13.11.1996 tarihli Milliyet’teki “Kurmalı” yazısından sahiplenilmiştir; RP muhaliflerinin hücumlarının malzemesi o tanım: Arka Bahçe!

“İmam Hatip mezunları üniversitelerde genellikle hukuk ve kamu yönetimini tercih ediyor. Oradan İçişleri, Emniyet, Adalet birimlerine yerleşiyor. Refah Partisi’nin kadroları buralarda oluşuyor. İmam Hatipler gerçekte RP’nin arka bahçesi…”

Bu ülkenin gençliğinin kendilerini yetişme yolundaki tercih haklarına, o yılların canlı deyimiyle “Faşizan” baskıların istendiği, arzulandığı bu provokatif planlı yazıdan, “Arka Bahçe” ayrıştırıcı ve bölücü tanımını, politikalarında içselleştirip RP’ne karşı kullanan ve bugün kim oldukları partileriyle birlikte unutulanlara, TBMM Genel Kurulunda verilen destansı bir cevap vardır:

Tarih 15 Ağustos 1997.

Kürsüden haykıran hatip, Kayseri Milletvekili Memduh Büyükkılıç.

“Bazı yetkililer zaman zaman diyorlar ki, İmam Hatipler –güya- bir siyasi partinin arka bahçesidir. Şimdi ben ilan ediyorum: Bu iddiayı gündeme getirenleri ispata çağırıyorum: İspat etmiyorlarsa, şerefsizdir diyorum…”

Kurumların yahut buradaki anlatımla siyasi partilerin, tüm yasallıklarına ve şeffaflıklarına rağmen -ki çoğunun yarı resmi sayılacak basın organları vardır- görünmeyen bir arka yüzlerinin olmasının peşinen kabul edildiği bu iddia aslında, tüm siyasi partileri, farkında olunmayan bir “Töhmet” altına itmiştir.

+

Bir siyasi parti, iktidarındaki icraatlarıyla -mesela yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar başlığı altında olabilir- eleştirilir veya sorgulanır demokrasi şartı biliniyorken, Refah Partisi hükumetinde olumsuzluk bulamayanların, tank yürüten 28 Şubat’larından sonra dizayn edilen Türk siyasetinde, yine “Arka bahçe” söylemi vardır; üstelik kartel basınınca, geçmişteki varlığı reddettirilerek, tasdiki ve kabulü sağlanmıştır.

“Hocası da talebesi de kullandı” temalı yazılara konu edilen bir röportaj yayımlanır Hürriyet Gazetesi’nde.

Tarih: 07 Temmuz 2005.

“İmam Hatiplere ‘Arka Bahçemiz’ diyenlerle biz yolumuzu ayırdık.”

“Başbakan Erdoğan, Sun Valley yolunda Erbakan’ı kastederek; ‘Biz İmam Hatipler arka bahçemizdir’ diyen zihniyetle yolumuzu ayırdık’ dedi.”

O günün Başbakanı Sayın Erdoğan’ın, karşısında olan kartelin o gazetesine, kastedilen anlatımı demediğine ve röportajını öyle vermediğine Türkiye’nin inanmasıydı, ona kazandıran; kartel gazeteleri de bunun farkında olamadılar.

Yayın hayatına başladığı ilk sayısında (01 Mayıs 1948) “Memleketimizde gelişmeye başlayan demokrasi zihniyetini köleleştirmek ve müdafaa etmek için ortaya atılıyoruz.” Hedefini en başta ilan eden, “Doğru havadis veren, hakkı gözeten dürüst bir gazete çıkarabilmek için ortaya atıldık. Bu gayeye varabilmek için doğruyu seven, riya, iftira ve haksızlıktan nefret eden okuyucularımızla el ele yürümek istiyoruz.” Teminatını da künyesine yazan Hürriyet Gazetesi’nin, “Arka Bahçe” iftirasıyla yetinmeyip, ihtilal davetli, “Silah kullanırız!” tehditli anti demokratik manşetler attığı 28 Şubat günlerini bir RP’li olarak yaşayan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni gençlikte “Arka Bahçe” merakı uyandırmasına, biz de bu yazıyla itiraz yahut katkı sunmak istedik.

KAPI KOMŞU DEĞİL, KÖTÜ KOMŞU İSTEMEK 

Önceki akşam bir TV kanalında yayınlanan bir programda İsrail’in propagandası yapılırken, İsrailli askerler ekrana getirilerek deniyordu ki:

“Gerektiğinde saldırgan da olabilen bu ordu…”

İşgal ettiği topraklarda devlet kuran bir ordu, o günden beri hep saldırı içinde olmasına rağmen ve yaptığı işgallerle topraklarını her gün büyütmesine rağmen bir Türk TV kanalı işte onları böyle savunabiliyor, onları böyle sempatik gösterebiliyordu.

Şu tanımlamaya bir bakın:

“Gerektiğinde saldırgan da olabilen bu ordu…”

İsrail hep gerektiğinde saldırgan oldu öyle mi? Peki o zaman BM’nin onca kınaması -ki daha fazla bir şey yapamıyorlar- bir yanlışlık sonucu mu?

Yıllardır Filistin’de süren İsrail zulmünü savunmak, katledilen onca sivillere ve çocuklara rağmen savunmak, ne yazık ki ANAYOL’lu bir hükümet zamanında bir Türk TV’sine düştü.

Utanılacak bir durum değil mi bu?

Herhalde bu gün Özal’ı rahmetle anma yarışına girenler, onun emeklerini unutmamışlardır İsrail’in bu günlere gelmesinde.

09 Mayıs 1996 tarihinde Değmesin Yağlı Boya köşemizde yayımlanan bu yazımızın son paragrafı da şöyle:

“Yarın bu ülkenin bir TV kanalında (haşa)‘Kahraman İsrailli Ordumuz’ gibi bir cümleyle katil İsrail ordusunun övülmeyeceğini bana kim söyleyecek?”

Tarih 08 Aralık 2024 olduğunda Cumhur İttifakının Yeni Şafak Gazetesinden bir paylaşım yapmış, bu ülkenin içi yanan, acıyan çocukları.

“Yeni Şafak, İsaril’in Suriye işgal haberini, sanki katil İsrail kendi topraklarına geri dönmüş gibi vermiş: 51 yıl sonra yeniden…”

O cümleyi bin özür dileyerek aynen yazıyoruz:

“İsrail, Baas rejiminin düşmesiyle 51 yıl sonra yeniden Suriye topraklarına girdi.”

Saklandıkları yer: Baas rejimi!

Hal buki hiç yazmamışlardı, “Kardeşim Esat” günlerinde…

“AKP kurucularından, TBMM eski başkanlarından” sıfatları öne çıkarılarak haberi yazılmış Sayın Arınç’ın son röportajından bir paragraf da katıyoruz yazımıza; neyi unutmadığının kanıtı olsun diye.

“Rahmetli Erbakan Hocamızın da geçmişte Suriye konusunda “Suriye’nin parçalanması Türkiye’nin aleyhine olur” diye görüşleri vardır. Hiç beklenmedik şekilde İsrail, Şam’a kadar geldi. Ve eskiden işgali altında tutuğu Golan Tepeleri’ni, su kaynaklarını tekrar elde etti. Gemileri yaktı, uçakları bombaladı. Gık çıkmadı.”