Yarının ne getireceğini bilemeyen insanın eline Cenab-ı
Hakk ın hakkı olan hâkimiyeti birileri eline geçirdiğini zannederek Firavun
gibi duruma göre her zaman cezaları artırarak otoritesini sağlamaya ve dünyanın
her tarafında fesat tohumlara ekmeye yönelir.
Halbuki Allah size kolaylık ister. Size zorluk istemez
(Kur an-ı Kerim Bakara 185)
Rabbimizin verdiği emir ve yasaklar bizim tarafımızdan
kolaylıkla yerine getirebileceğimiz emir ve yasaklardır.
Sevgili Peygamberimiz de: Kolaylaştırın zorlaştırmayın
buyurur. (Buhari Ahkâm 22)
Nizam-ül Mülk, Siyasetname sinde herkes tarafından
sevilen bir hâkimle herkes tarafından nefret edilen diğer bir hâkim arasındaki
farkı: birinin halk içinde namazını kılan onlarla dost olan, çevresine
hediyeler dağıtan, suçlu karşısına geldiğinde ona iyi davranan, ve kanunları
yumuşatarak uygulayan olduğunu, öbürünün çatık kaşlı, asık suratlı, gülmeyen
kanunun katılaşması için her şeyi yapan olduğunu söyler.
Kanun maddelerinde bir lafız vardır. Bir de o lafzın
ifade ettiği mana vardır. Asıl olan manadır. O mana bir gayeyi ifade etmesi
için lafız/söz kalıpları içine yerleştirilmiştir.
İslam hukukunun Kur an dan sonra en önde gelen Buhari nin
Sahihi: Amaller niyetlere göredir hadisiyle başlar.
Tarih boyunca İslâm hukukçuları bu hadisten ilhamla:
Akidlerde gayeye, manaya itibar edilir. Kanunun lafzına ve cümlenin yapısına
değil. Kaidesine göre hareket etmişler. Bu kaide Mecelle nin de üçüncü
maddesine yerleştirilmişti.
Sevgili Peygamberimizin: Gücünüz yettiğince cezaları
(şüphelerle) kaldırın. İmamın (devlet başkanının, hâkimin) affederek hata
etmesi, ceza vererek hata etmesinden hayırlıdır. Buyurmuş (Tirmizi, hudud 2.
H. 1424) Daha sonra bu hadis, batı hukukuna: Şüpheden sanık yararlanır. Cezada
hata yapmaktansa afta hata yapmak evladır. Şeklinde geçer.
Hadisi şerif batıyı dolaşıp geldiği için bizim batı hayranlarımız
tarafından merasimle karşılandı ve kabul edildi.
Hukukun hikmetini anlatan İslami eserlerimizde
Mekasidu-ş- Şeria adı altından kanunların ruhu öğretilir. Sevgili
Peygamberimizin hayatından örnekler verilir.
Hz. Ömer in bazı uygulamaları Kur an a aykırı gibi
görüldüğünde Hz. Ömer Kur an ın kasdını onlara açıklayınca hukukçuların hepsi
kabul etmiş.
Günümüz hukukçularından da kanunun lafzına bağlı kalanlar
var. Gayesine bakarak hüküm verenler var.
Lafzına bağlı kalanlar çığır açamazlar. Topluma yenilik
getiremezler. Kanunların katı lafızlarıyla ezdikleri insanların ahlarını
duymamak için o lafızlarla kulaklarını kaparlar.
Kanunsuz zulüm yapanlar bir gün aynı zulmü kanunla
yapmaya başlarlarsa meşruiyet kazanamazlar. Onun için bu kanunlar değişmelidir
diyen yetkililer yetkisiz iken hukukun ruhuna göre hareket edebilirler. Yetkili
oldukları zamanda değiştirirler.
Ama dikkat edilsin daha sonra gelenleri sıkacak
daraltacak yeni kalıplar üretilmesin.
Sözlerin özüne bakmak yalnız hukukta aranmamalı. Sağmal
koyununu kesip kaymakamına külbastı yapan Anadolu nun cefakâr insanı sofranın
başında: ye kaymakam bey ye. kıdım kıdım yiyon diyor. Veya burada
yazamayacağım kelimeyle söylüyor. Ama kaymakam bey köylünün sözüne değil özüne
önem verir.
Şehirde iki dil bilen kravatlı köşe dönücünün beş
yıldızlı otelin lokantasında yaptığı iltifatlara köylünün sözünü tercih eder.
Çünkü Ameller niyetlere göredir.
Bizim hem sözümüz hem davranışlarımız hem özümüz güzel
olsun. Dostlarımızı söz ve davranışlarından ziyade özlerine göre
değerlendirelim.