Geçmişi bugüne taşıyan şey yazılardan/haberlerden öte

tarihi eserlerdir. Görseli olmayan yazı, elle tutulamayan bilgi soyuttur; somut

olan şey ise mimari sanat eserleri, cami, medrese, han, hamam, mezarlar; yani

görseller.

İslam medeniyeti ve Müslümanlar küresel boyutta büyük bir

meydan okuyuşla karşı karşıyadırlar. Bu meydan okuyuşun sahipleri; meydan

okuyuşlarını kendi inanç ve kültürlerini simgeleyen semboller ve yapılar

üzerinden ayrıca kavramların dilini ve yerini değiştirerek sürdürmektedirler.

İnsanları etkilemek, yönlendirmek ve değiştirmek için

sahip oldukları tüm argümanları; ileri teknoloji, sinema ve film sektörü,

sosyal medya ve medya, moda sektörünü ustaca kullanmaktadırlar. Ancak bunlardan

farklı bir etki alanına sahip arkeolojik çalışmalar ve ortaya çıkarılan

eserler; sosyolojik ve tarihi bir takım iddiaları beraberinde

getirebilmektedir.

Salt/düz yazıyı içeren tarih bilgisi bir olayı tüm

boyutları ile açıklamaya yetmez. Ancak elle tutulan gözle görülen tarih

malzemesi; inanç, kültür ve yaşam şeklini anlatan/ileten; yerleşim alanları,

sanat eserleri ve mezar taşları; çok şeyi anlatır ve sahiplik iddiasını

beraberinde getirir.

Çünkü tüm yapılar, daracık sokaklarından meydanlarına,

hanlarından hamamlarına, okulundan camisine, çarşılarından pazaryerine kadar

kurulan şehirler; bir kültür ve inancın vücut bulması, görsel hale gelmesidir.

Öyle ki bu görseller/yapılar dil gibi birer iletişim

aracı olmuş ve çağlar boyunca kavram, fikir ve duyguları iletmiştir. İletişimi

en dolaysız bir şekilde gerçekleştirmiş ve aynı zamanda kalıcılığını

sağlamıştır.

Müslümanların tevhit ve adalet kokan ellerinden inşa

edilen başta camiler ve diğer sanat eserleri üzerlerine kazınmış şekil, süsleme

ve yazılarıyla beraber; TV, gazete, internet gibi iletişim araçları bulunmayan

bir zaman dilimi ve sonrası için yani kıyamete kadar iletişim/medya görevini

görmekte/görecektir.

Bu eserlerin ayakta kalması çağlara, inançlara ve kültürlere

bir mesaj ve meydan okumadır. Özellikle camiler medeniyetimizin mühürleridir.

Kabristanlarımız ise bulundukları coğrafyaların Müslümanlara ait tapularıdır.

Cami ve medreselerin olmadığı bir kara parçası hâlâ tam olarak yurt edilememiş

demektir. Camiler; İslam inancını, diğer yapılar ise (han, hamam, mesken,

medrese gibi) İslam medeniyetini kamusal alana taşıyan ve küreselleştiren

semboller/görsellerdir.

Son nebiden (S.A.V.) sonra 3 kıtada at koşturmuş 7 kıtada

var olmuş Müslümanların eserleri, İslam medeniyetinin görselleri yok edilme

saldırısıyla karşı karşıyadır. Bu eseler ya imha edilmekte ya da onları gölgede

bırakacak karşıtları inşa edilmektedir. Endülüs İspanya sı ve Balkanlar en

tipik örnek olarak söylenebilir.

Balkanlar da pagan kültür çerçevesinde boş buldukları her

yere heykellerin yapılması, cemaati olmayan devasa kiliselerin inşası ve meskûn

mahal olmayan şehirlerin hâkim tepelerine, dağların tepesine, kilometrelerce

uzaktan görülebilen 80 metre uzunluğunda haç/istavrozların dikilmesi; İslam

medeniyetine meydan okumanın görselleridir.

Mekân zamanla birlikte var olur. Mekân ve sanat eserleri,

görseller zamanın ruhunu taşırlar. Bu ruh tevhit ve adalet yüklü Müslümanlar

tarafından üretilmelidir.