Türkiye nin genel anlamda alın terinden, damarlarındaki
enerjisinden başkasına güvenmemesi gerekir. Bunun idrakinde olanın ekonomi
politikasının temelinde insan olur, insanın üretimi olur, merhamet olur.
Üretmeyen bir ekonomi hiçbir ülke problemini çözmesi mümkün değildir.
Hedeflerimizi doğru koyarsak, doğru yol alırız. Türkiye nin önünde tek bir
hedef var. Bunun iki değil tek yolu var: üretim. Üretimi gerçekleştirmek için:
yatırım. Yatırımı gerçekleştirmek için de tasarruf. Eğer ülke önüne böyle bir
hedef koymuşsa, bunu gerçekleştirebilir.
Devlet, önüne öncelikle bir kalkınma programı koymalıdır.
Üretmeyen bir ekonominin işsizliği çözmesi mümkün mü Şu anda bu işsizlik
anormal bir gidişin normal bir sonucudur. Türkiye nin en önemli beş
probleminden ilki işsizliktir. İşsizlik fakirliğin, yoksulluğun, sefaletin ana
sebeplerindendir. Türkiye ye baktığımızda ne yazık ki, işsizlik sürekli
artmaktadır. İş bulmaktan ümidini kesenlerin oranı da artmaktadır. Her yıl
Türkiye de 700 bin gencimiz iş aramak üzere piyasaya çıkmakta, emek arzı
sunmaktadır. İşsizliğin ancak ve ancak yatırımla çözülebilir. Eğer yatırım ve
üretim hamlesi olmazsa, hiçbir problemin çözümü mümkün değildir.
Yabancı sermayeyi kontrol edemeyen ülkeler siyasi
bağımsızlıklarını elde tutamazlar. Yabancı yatırımcı gümrük duvarlarını aşarak
geliyor. Daha karlı olduğu için bizim ülkemize geliyor. Daha fazla kazanç sağlaması
için öncelikle sermayesini garantiye alması lazım. Garanti nasıl sağlanabilir
Yöneticilerle işbirliği veya işbirlikçi yöneticiler ve doğrudan siyasi yönetime
etki yapabilme. Kontrolün dışında olan bu yatırımlar neticesinde uzun vadede
kaynak transferi yurt dışına sağlanır. Yapılan araştırmalara göre yabancı
müteşebbislerin getirdikleri sermayenin de demode sermaye olduğu ortaya
çıkmıştır.
Ferdin yolunu açmamız gerekiyor. Devletin iç borç alması,
yatırımcının önünün kesilmesi anlamına gelir. Yatırımlar için, iktisadi
kalkınma için ferdin yolunun kesilmemesi gerekir. Fert gelmiş iş istiyorum
diyor. Saygı duymamız lazım. Ama iş yok. Çünkü yatırım yapmıyorsunuz. Sürekli
tüketim teşvik ediliyor. Vatandaşlar geçim sıkıntısı çekerken, birçok vatandaş
asgari ücretle çalışmaya razıyken, bakıyoruz Türkiye de en çok kazanan kesim
maalesef bankalardır. Bankalar hangi üretimi yapıyor Banka, topladığı
tasarrufları ve mevduatı yatırıma mı yönlendiriyor Vatandaşın eline kredi
kartını vermiş, vatandaş ödeyemiyor, faiz üzerine faiz biniyor. Neticede en
kazançlı sektör bankacılık oluyor.
Diğer önemli bir husus ise; gelir dağılımı
adaletsizliğidir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ekonomimizin en büyük
karadeliklerinden birisidir ve adaletsizlik ve gelir dağılımındaki uçurum
giderek derinleşmektedir. Çözüm milli kalkınmadır. Milli Görüş 40 yıldır ağır
sanayi, yerli sanayi, milli sanayi diye çırpındı, durdu. Ağır sanayi, milli
sanayi, yerli sanayi olmadan gelir dağılımında adalet sağlanamaz.
İktisadi tüm problemler birbirleriyle bağlantılı ve
ilişiklidir. Ne yapmamız lazım gelir Türkiye de Milli Görüş dışında hiçbir
partinin ekonomik meseleleri çözecek programlarının olmadığı açıktır. İşsize iş
bulmak, adaletsizliğini gidermek, nitelikli insan yetiştirmek, Türkiye de ideolojiye
dayalı eğitim sistemini değiştirmek, Türkiye nin savunma, ekonomi, dış
politikalarını tamamen değiştirmek gerekiyor. Kısacası, gideceğiniz yeri
bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur.