Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN

Hocamızın vefatının beşinci seneyi devriyesi münasebetiyle yazmış olduğum

yazıların üçüncüsünü de bu hafta siz okurlarımıza sunma çabası içerisindeyim.

Bundan önceki yazılarımızda Hocamızın birkaç farklı yönünü elimizden geldiği,

gücümüzün yettiği kadar sizlere anlatmaya çalıştım. Bugün ise bir başka yönünü

anlatmaya çalışacağım.

Yıl 1992. O günlerde Özbekistan Cumhuriyeti yeni

bağımsızlığını ilan etmiş, devlet başkanları İslam Kerimov, zamanın

Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal ın daveti üzerine Türkiye de bulunmakta idi.

Cumhurbaşkanı Özal, İslam Kerimov un şerefine Çankaya Köşkü nde akşam yemeği

veriyordu. Yemekte davetli olarak zamanın Başbakanı Demirel, Ana Muhalefet

Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Demirel in yanında Hükümet ortağı ve

Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, hükümete dışarıdan destek veren MHP Genel

Başkanı Alpaslan Türkeş ve birçok ilgili bakan ve bürokrat da bu yemekte

bulunuyorlardı. Dikkatimi çeken en önemli şey ise, yemekte Özbekistan ın

bağımsızlığı şerefine bu zevat kadeh kaldırdılar. Şarap içtiler.

Ben bu anlattığım sahneyi o günlerin tek özel kanalı olan

Star TV de saat 19.00 ana haber bülteninde izledim. Ve kendi kendime şöyle

düşündüm, Devletin üst düzey bütün yetkilileri şu anda sarhoş oldular.

Akılları başlarından gitti. Bunlar hiçbir şeyi doğru düşünüp doğru karar

veremezler. Ülkenin başına - Allah korusun- bir felaket gelse fark edemezler

bile. Ben bu kaygılar içerisinde iken saat 21,00 oldu. Bu esnada da TRT de

yayınlanan gazeteci Uğur Dündar ın hazırlayıp sunduğu, liderlerin hayatını konu

alan İŞTE HAYATINIZ adlı program başlamıştı. O gün de sıra merhum Erbakan

Hocamıza gelmişti. Programın bir bölümünde sunucu Uğur Dündar bir sürpriz

yaparak liderlerin tahmin etmediği kişileri çıkarıyordu. Hocamıza da aynı

sürprizi yaparak tahmin etmediği bir zatı çıkardı. Bu zat, vaktiyle Hocamızın

Üniversiteden Hocası olan kişi Hocamızı anlatmaya başladı;

Necmettin Almanya da iken ben de bir vesile ile

Almanya ya gitmiştim. Hazır gelmişken bizim Necmettin ne yapıyor diye yanına

uğradım. O da, Türkiye den Hocam gelmiş. diyerek beni yemeğe götürdü. Yemekte

meyve salatası da vardı. Necmettin salatayı kokladı, Bunda alkol var. dedi.

Garsonu çağırıp salatayı geri gönderdi. Bunun üzerine dedim ki, Ya Necmettin!

Sen hasta olsan, doktor da, bu alkol senin hastalığına iyi gelir dese, o zaman

da mı almayacaksın dedim. Ve bunun üzerine Necmettin bana dönerek hiç

düşünmeden şu cevabı verdi, Hocam, yazıklar olsun, sen Profesör olmuş bir

adamsın. Allah ın yaratmış olduğu bir vücuda Allah ın yasak ettiği bir şeyin

şifa olacağını nasıl düşünürsün dedi. İşte Necmettin bu!.

Ben bunları hayretler içerisinde dinledim. Bir yanda

nüfusunun % 98 i Müslüman olan bir ülkede yetmiş milyonun (1992 yılı) gözü

önünde kadeh kaldıran, içki içen devlet adamları, diğer tarafta diyar-i

gurbette, küfür diyarında bir genç insan, Allah ın yasak ettiği içkiye karşı

olan duruşu! İşte o zaman kendi kendime dedim ki, sen yolundan şaşma, senin

liderin hak yolda. İşte bu da bunun ispatıdır. O gün ki hüzünlendiğim tablodan

bu şekilde bir mutlulukla sıyrıldım ve onun sevincini yaşadım.

Başlarken dedik ki, Farkı fark etmek. Şimdi anladınız mı

niçin farkı fark etmek dedik. İşte âcizane o gün bu farkı fark ettim. Ve halen

günümüzde bu farkın devam ettiğini de fark etmekteyim. Allah herkese bu farkı

fark etme şuurunu nasip eylesin. Âmin.