Empati sadece anlamak değildir, aynı zaman ihtiyaç
sahibine el uzatmaktır. Kişinin duygu ve düşünce bakımından kendini
karşısındaki kimsenin yerine koyması ve onun halini anlayabilmesidir.
Yardımlaşmayı da içine alan empati İslam toplumlarının ilişki modelidir.
Büyüklerimizin yaptığı gibi, insanların sıkıntılarını anlamak ve çözüm için
harekete geçmektir.
İnsani ilişkilerin iki temel dayanağı vardır. Anlamak ve
anlaşılmak. Büyüklerimiz insanı anlamada oldukça mahirdiler. Sıkıntılarınızdan
bahsetmeseniz de onlar sizin beden dilinizi okur ve sorununuzun tespitini
yaparlardı. Büyükannelerimizden şu ifadeyi sık sık işitirdik: Adamın derdi
yüzünden okunuyordu Bu ifade onların empati konusunda ne kadar duyarlı
olduklarını gösteriyor. Zira bir insanın yüzündeki acıyı okuyabilmek için üst
düzey bir okul okumanıza gerek yok fakat üst düzey insan olma zorunluluğunuz
var.
Günümüzde empati kavramı yeni bir şeymiş gibi aktarılmaya
çalışılıyor. Bunun nedeni, fertlerin artık birbirlerini anlayamamaları, kendi
havzalarında mahsur kalmalarıdır. Bencillik ferdi bir hastalıktır. Bu hastalığa
yakalanan kişilerin empati yetenekleri zayıflıyor, vicdani gözleri köreliyor.
Kişi artık maddi olarak gördüğü şeyi manevi olarak göremez hale geliyor.
Körleşiyor duyarlılığını kaybediyor.
İKİ KARDEŞİN
HİKÂYESİ
Mevlana mesnevide şöyle bir metafor yapar: İki çeşit arı
bir yerden yedi. Fakat birinden zehir hâsıl oldu birinden bal. Her iki çeşit
geyik aynı yerden otladı su içti. Fakat birinden fışkı zuhur etti öbüründen
halis misk. Her iki kamış ta bir sulaktan su içti, biri bomboştu diğerinde
şeker vardı Bu metafor bana iki kardeşin hikayesini hatırlattı. Anne bütün
hayatını iki oğluna adamış. Seher vakti kalkıp iki oğul için dualar etmiş,
bütün hayallerini çocukları üzerine kurmuş. Anne onlara sevgi ve şefkat yüklü
hikâyeler anlatmış, Peygamberlerin kıssalarını okumuş, namaz kılmayı okula
başlamadan öğretmiş. Fakat aynı anadan doğan ve aynı atmosferde büyüyen iki
oğuldan biri eğitimci diğeri katil olmuş. Anne neden diye soruyor. Fakat bu sorunun
bir cevabı yok. Zira her çocuk kendine özgü bir birey ve seçimini özgür
iradesiyle yapıyor.