IŞİD ile ilgili ışıklar henüz net değil, biraz daha bekleyelim, sonrasında değerlendirmelerimizi yapalım… Bizim asıl gündemimiz hep KUR’AN ve İLİM merkezli olmalı… Yeryüzünde “canlı” olup bu canlılığını kıyamete kadar sürdürecek ve insanlığın her türlü ihtiyacını karşılayacak olan yegâne kitap KUR’AN’dır… Yeryüzünde insan tarafından icat edilmiş en önemli ilim de “usûlü” ile birlikte FIKIH ilmidir… Kritik soru/n şöyle: İnsanlık bir yana, Müslümanlar olarak bizim hayatımızın her alanı ne kadar “KUR’AN ve FIKIH” merkezli; tarım çağından sanayi çağına geçtik/geçiyoruz ama fıkhımız/hukukumuz nerede !. Bu hatırlatmaları yapmama ve bu soruları sormama bir kitap ve o kitabı tanıtan bir yazı vesile oldu: Cihan Aktaş’ın “Eksik Olan Başka Bir Şey; İslamcılık” isimli kitabı ve kitabı tanıtan Ayşe Böhürler’in “1980 sonrası İslamcılık” başlıklı yazısı. Asıl dikkatimi çeken “Eksik olan bir şey: Hareketin FIKHI” ara başlığı ve ifadesi oldu. Malum, yeri geldikçe bu konuları hatırlatan biriyim; aynı konuda kitap ve yazı yazıldığını görünce memnun oluyorum.
Ayşe Hanım kitabın tanıtımına şöyle başlıyor: ‘İçimizden bir kısmı ‘İslamcılık bitti’ fikrini savunuyor. Bir kısmı ise bunun mümkün olmayacağını; İslamcılığın her merhalede yeni bir söylem üretebileceğini savunuyor. Cihan Aktaş da bunlardan birisi. Seyyid Kutub’un ‘HAREKETİN FIKHI’ kavramını eksene alıyor. İslamcılığın her dönem yeni talepler ile geldiğini, statükoya karşı Kur’an ve Asr-ı Saadet kaynaklı eleştirisini ve söylemini hep taşıdığını söylüyor.’ Cihan Aktaş’ı çok önemli tesbit ve hatırlatmaları şöyle: ‘...Son elli yıl içinde İslam ile ilgili her türlü tezahürün, sorunun ve sorgulamanın adı olan ‘İslamcılık’ modern dünyada İslami bir hayat yaşama, bu hayata ilişkin sorular sorma, karşılaşılacak sorulara cevap verecek bir donanıma sahip olma kaygısının oluşturduğu bir dalga ve hareket olarak yaşadı. / ...1980’li yıllarda kentleşme, göç, siyasi baskılar karşısında yeni bir dile ihtiyaç duyan dindar insanlar sorularını diyanete bağlı kurum ve kuruluşlara sormayı tercih etmiyordu. Eleştirilerini hem modernliğin hem de geleneği temsil eden mahallenin dayatmalarına yöneltiyorlardı. / ... Modernlik adına öne sürülen yüzeysel değişiklik eleştirisi ile başlayan İslamcılık, kendinden önceki kuşakların dini anlama, algılama, yaşama yol ve yöntemlerini eleştirmekten geri durmadı. Zaman zaman tamamıyla bir kültürel reddiyeyi de içeriyordu. / ... Dünyevi sorunlar ve siyasetten uzak bir din algısına tepkiyi dile getirerek İslamiyet’in hayat tarzı olarak algılanmasını sağladı. Ancak bunun tek tip, renksiz ve başkalarına dayatılan bir hayat tarzı olarak sunulmasına ilişkin tecrübeler yaşadı ve buna karşı çıktı. / ...1980’li yıllarda bu hareketin içindekiler için ‘İslamı yaşamak ve anlamak’ tek idealdi. Bu idealin içinden çıkan edebiyat metinlerinde göç dalgası, beton odaklı kentleşme ve tüketim toplumu eleştirileri bolca yer alıyordu. Daha sade, tabii ve emeğe dayalı bir hayat tarzı arayışına tutundu. Dinin sunduğu kardeşlik ilişkilerini kent mekânlarında sade bir yaşantının izini sürerek gerçekleştirmeye çalışıyordu. / ... Demokrattı, hiyerarşik ilişkilere, doğuştan edinilmiş imtiyazlı ilişkilere hatta demokrasinin ikiyüzlülüklerine karşıydı. / ... Fıkhın kitaplarla değil hayattan ve hayatın içinden yükselen sorularla anlaşılması gerektiğini savunuyordu. Tevhidi dünya görüşünü açmaya çalışırken kültürü, medeniyeti, siyaseti eleştiriye tabi tutuyordu. / ...’Uygar kayıtsızlık’ sendromuna karşı duruş, diğer insanların kaderine ilişkin samimi ve sonuna kadar gidebilen bir ilgi ancak bencil olmayan kalplerde yeşerir fikri ile hareket ettiler. / ... 1980 kuşağı İslamcılarının haklı eleştirileri vardı ancak mevcut olanı değiştirmek için kullanışlı üsluplar ve araçlar öne sürmeyi, kültürel ve estetik değerleri yükseltmeyi ihmal ettiler. / ... İslamcılık gaybi ve dünyevi planda cevabı aranan soruların peşinde yükselen bir dalga, bir akım olarak ortaya çıktı. Şimdi de dönemin ruhunu kavrayan yeni cevaplar üretebilmek için özeleştiri birikimine yaslanmak gerekiyor. Nasıl bu kadar dağınık, tedbirsiz ve birbirimize karşı tahammülsüz olduğumuzu açıklamanın bir yolu olmalı. Fikri ve ameli birikimimizi bir kutuplaşma gerginliğinin anaforunda heder etmemek için daha çok konuşmalı ve tartışmalıyız. / ... Ortak masalardan, sofralardan söz edemiyorsak, kamusal alan da koca bir yalan olmaya devam edecek zaten.’ (Eksik Olan Artık Başka Bir Şey; İslamcılık / Cihan Aktaş / İz yayıncılık)
IŞİD dâhil her şeyi aydınlatacak soruyu soru-yorum: Müslümanlar! “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” çalışmamız ile ilgilenme zamanınız gelmedi mi !.