Suriyede 20 aydır devam eden katliamlara ABDnin, daha doğrusu Başkan Obamanın kayıtsızlığı hep Başkanlık seçimleri ile izah edildi. Bir bakıma seçimlerin yapılacak olması 40 bin insanın hayatını kaybettiği bir cinayetler zincirine seyirci kalmanın gerekçesi haline getirildi. ABDde seçimler gerçekleşti ve Obama ikinci kez seçimleri kazandı ama ufukta Suriye konusunda ABDnin tutumunda ciddi bir değişiklik görülmüyor. Sanki bunca zamandır hayatını kaybedenleri yeterli bulmuyor, biraz daha insanın ölmesini bekliyorlar. Şimdiye kadar ABDnin Suriye olaylarına ilgisiz kalmış olması bundan sonra da ilgisiz kalacağı anlamına gelmez ama, 40 bin insanın hayatı üzerine bir seçim galibiyeti yükseltilmiş olmasının da insani bir izahı olamaz.
İsrail geçen hafta Gazzeye saldırdı ve bir katliam gerçekleştirdi. Bu saldırıda Netanyahunun seçim yatırımı olarak ilan edildi. Daha doğrusu medya olayı hep bu yönü ile öne çıkardı. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz ki bazı siyasilerin seçimleri kazanması katliamlara bağlı olabiliyor... Bu ne biçim anlayıştır, bu ne biçim insanlıktır, insan cevap bulmakta zorlanıyor.
Halbuki normal bir mantık ile olaylara bakıldığında ABDnin Suriyedeki katliamları durdurmaya eğer gücü yetiyorsa bunu önlemesi Obamaya seçim kazandırmalıydı. Ve yine eğer Netanyahu önümüzdeki Ocak ayında gerçekleşecek seçimlerden oylarını artırarak çıkacaksa bunun sebebi Gazzeye saldırıp, sivillerin katledilmesi değil, Filistinlilerle sağlanacak uzun vadeli ve kalıcı bir barış anlaşması ve ateşkesten geçmeli değil mi Halbuki bunun tersi oluyor. Netanyahu seçim kazanmak, daha fazla İsraillinin oyunu alabilmek için Gazzeye saldırıyor bu saldırı dünya medyası tarafından olağan bir şeymiş gibi takdim ediliyor.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki tüm değer yargıları ters yüz olmuş, tüm kavramların anlamlarının içi boşaltılmış sömürgeci ve kan içicilerin isteği doğrultusunda yeni yoruma kavuşturulmuş. Kan ve gözyaşı bazı siyasiler için seçim başarısının şartı haline gelmiş. Kısacası kuvvetin hakim olduğu, zulmün alkışlandığı bir dünyanın devam edip gitmesini beklemek yanlış olur. Çünkü böyle bir beklenti yaratılış gayesine aykırıdır. İnsanlığın bu anlayış içinde huzuru ve mutluluğu bulması mümkün değildir. Çünkü, bu anlayış haksızlığın, zulmün ve katliamların kaynağını oluşturuyor. Dünya üzerine hakkı esas alan, zulmü yasaklayan, insanı esas alan, insanın öldürülmesi değil yaşatılmasının amaç olduğu bir dünyanın kurulması gerekiyor. Böyle bir amaç etrafında çalışmak, koşturmak insanım diyen herksin görevi olmalıdır. Bugün ellerindeki güce güvenerek istediklerini yapabileceklerini, istedikleri topluma saldırabileceklerini düşünenler bilmelidirler ki bir gün yer yüzünden silinip giderler. Bunu görmek için tarihin yaprakları arasında birazcık dolaşmak yeterlidir. Yeryüzünden ne kadar güçlü imparatorlar, krallar, toplumlar gelip geçmişler ama geride izleri bile kalmamış, silinip gitmişlerdir.
Zalimlerin zalimliklerine alkış tutanların, onların katliamlarına ve zulümlerine bir takım gerekçeler uydurarak gizlemeye çalışanların işlenen cinayetlerden paylarına en az katiller kadar pay düşer. Çünkü, zalimler zulümlerini haklı göstermeye çalışacak zalim yalakaları olmasa, kesinlikle arada bir durum yaptıklarını sorgulama ihtiyacı duyabilirler. Ama yer yüzündeki yalakalar zalimlere verdikleri destekle onlara bu imkanı bile vermiyorlar. Bir yerde cinayet varsa, o cinayetlerin devamını önleme imkanı olanlara yönelik çağrılar yapılması gerekirken katliamlar karşısında ilgisiz kalanların bu tavrının seçimlerle izah edilmesi sanıyorum insanlığın iflasının bir ifadesidir. Aynı şekilde İsrailin Gazzeye saldırısının da Netanyahunun seçim hesabı ile izah edilmesi de benzer bir manzara ortaya çıkarıyor. Size ne Amerika ya da İsrail seçimlerinden Sizin insan olarak göreviniz katilleri lanetlemek, cinayetlerin durdurulması gerektiğini hatırlatmak ve vurgulamak değil midir