Yaşı müsait olanlar, Millî Görüş ün muhterem lideri Prof.

Dr. Necmeddin Erbakan Hoca nın destanlık çaptaki mücadelesine şahit oldular. O,

nasıl bir sarsılmaz bir iman, yenilgi kabul etmeyen bir irade, ne büyük azim,

cesaret ve amansız bir mücadeleydi, değil mi Ben, onun bir ömür devam eden

koşusuna bakarak, hep Necip Fazıl ın şu mısralarını hatırlamışımdır: Yağız

atlı süvari, koştur, atını, koştur! / Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.

Temsil etmeye çalıştığı kâinat çapındaki muazzam dâvâya

nispetle, karşısında öylesine büyük engeller vardı ki Onun için, hep dikenli

yolda ilerledi, hep yokuşa doğru at koşturdu, engellerle mücadele etti,

ümitsizlik vaad eden nice olaylarla karşılaştı; fakat o, bir an olsun tereddüt

göstermedi, hep hedefine doğru ilerlemekte ısrar etti. O, insan merkezli bir

dâvâya inanmıştı. Amacı, Muhammet Ümmeti nin ayağa kalkmasını sağlamak; yeniden

hak ve adalet merkezli bir dünyanın kurulmasına öncülük ederek; insanlığa,

özlediği huzur ve barış iklimine kavuşturmaktı.

Asırlarca hak ve adaletin öncülüğünü yapmış olan Osmanlı,

kurumsal sıkıntılar yaşıyordu. İslamî referansları ölçü alan topluma, Batılı

düşünceler enjekte edilmeye başlanmıştı. 1839 da ilân edilen Tanzimat Fermanı

ile, Batılı düşünceler resmen onaylanıyordu. Yabancı fikir akımları Osmanlı da

çözülmeler meydana getirmiş, devleti büyük oranda tahrip etmişti. 1876 da

padişah olan Sultan Abdülhamit Han, ince ve ferasetli siyasetiyle Osmanlı nın

yıkılışını 30 sene geciktirdi.

İttihat ve Terakki, Jöntürkler gibi ayrılıkçı

yapılanmalar, Kale içinden alınır prensibiyle hareket ederek, işbirlikçi bir

mantıkla Sultan Abdülhamit Han a karşı muazzam bir muhalefet cephesi

oluşturdular. Çeşitli olaylar tezgâhlayıp türlü entrikalarla Abdülhamid i

tahtan indirmeyi başardılar.

İSLÂM ÂLEMİ PERİŞAN OLDU

Siyonizm in Abdülhamit Han ı tahttan indirmesinin

temelinde İslâm ı yok etme planları vardı. Osmanlı sonrası Türkiye ve İslâm

âlemi, akla hayale gelmeyen sıkıntılar içine girdi. Erbakan Hoca, felâketin

büyüklüğünü bir konferansında şöyle anlatıyordu:

  - Osmanlı bir

ceylan Ceylan ın kalbi Sultan Abdülhamit Ve Ceylan ı kalbinden vurdular.

Getirip bir masaya yatırdılar, parça parça doğradılar Türkiye kısmını düdüklü

tencereye koyup 500 santigrad basınç altında 50 yıl kaynattılar,

pelteleştirdiler Biz, şimdi o pelteyi diriltmeye çalışıyoruz.

Osmanlı sonrası, Türkiye ve İslâm âlemi üzerinde nice

oyunlar oynadılar. Hatta, milletimizin dinini bile değiştirmeye çalıştılar.

Kâzım Karabekir Paşa, Paşaların Kavgası adlı eserinde, Cumhuriyet kurulunca,

Devletin dini Hırstiyanlık olsun , teklifleri yapıldığını, hatta konunun

Meclis in 18. 7. 1923 tarihli toplantısında tartışmaya açıldığını anlatır.

(Sh. 141 - 146)

Eşref Edip in Kara Kitap ı, İslam a ve Müslümanlara

yapılan baskı ve zulümlerin örnekleriyle doludur. Cumhuriyet Dönemi Din -

Devlet İlişkileri adlı eser, devlet arşivleri ve Meclis tutanakları kaynak

alınarak hazırlanmıştır ve dine ve Müslümanlara yapılan baskıların belgeleri

özelliğini taşır.

Bütün bunlar, Önce ahlâk ve mâneviyat bayrağını açarak

millî kimlik ve değerlerimizle var olmamız gerektiğini ortaya koyan Erbakan

Hoca nın engellerle dolu nice ağır şartlarda mücadele verdiğini göstermektedir.

Afganistan eski Devlet Başkanı Burhaneddin Rabbanî, 1986 yazında bir ay kadar

Erbakan Hoca nın misafiri olmuş ve bu süre içinde ağırlığı Ege Bölgesi illeri

olmak üzere, Refah Partisi nin 7 - 8 il kongresine katılmıştı. Rabbanî,

ülkesine dönerken şu cümleyi kullandı: Erbakan Hoca nın ikna yöntemini

kullanarak Türkiye de başlattığı siyasî cihat, bizim Afganistan da Ruslarla

verdiğiz silâhlı cihattan kat kat zor.

ZORLUKLAR ONU YILDIRAMADI

Erbakan Hoca, siyasî rakiplerinden daha çok dünya

Siyonizm i ile mücadele verdi. Emperyalist odaklar ve onların yerli

işbirlikçileri; Türkiye nin aslına, özüne, millî kimliğine dönmesini

istemiyordu. Bu yüzden yerli ve millî düşüncenin temsilcisi olan Erbakan

Hoca nın önüne engel üstüne engel koydular. Sürgünler, siyasî yasaklı hale

getirmeler onu yıldıramadı. 4 kere partisi kapatıldı. Her defasında, Atımızı

elimizden alanlar, yolumuzu da almadılar ya! diyerek kaldığı yerden yoluna

devam etti.

Şevket Kazan Bey şöyle anlatır: Erbakan Hoca, bizim

arabanın geri vitesi yoktur; yapamayız, edemeyiz diye bir şey yok; yaparız,

başarırız anlayışı vardır, derdi.

İnancı sağlam, Allah a tevekkülü tamdı. Dünya hayatının

imtihandan ibaret olduğunu bir an olsun unutmadı. Hak - bâtıl mücadelesinde

hakkın safında yer aldı, hep hakkı üstün tuttu. Cüneyd-i Bağdadî nin (k.s) şu

sözünü sık naklederdi: Allah bana kolaylık verirse üzülürüm; çünkü rehavet ve

tembelliğe kapılırım. Zorluk verirse sevinirim; çünkü o engelleri aşmak için

mücadele eder, derecemi yükseltirim.

Erbakan Hoca ya mücadele azmi kazandıran en önemli etken

onun sarsılmaz inancıydı. Allah ın rızasını hayatın merkezine almıştı.

Dünyadaki görevinin Allah a kulluk olduğunu çok iyi biliyor, kadrolarına Allah a

kul olamayanlar, dâvâsına er olamazlar diyordu.

Hayata maddeci gözle bakarak ucuz politikalar üretme

anlayışından kurtulamayanlar, Türkiye ve insanlığa hizmet uğruna Erbakan

Hoca nın içinde kaynayan volkanın sebebini anlayamadılar. Nitekim, Erbakan Hoca nın

vefatının 1. yılında Millî Gazete ye konuşan Mehmet Ali Birand şöyle itiraf

ediyordu: Biz, Erbakan ı yanlış anladık. Erbakan ı anlayabilmek için hiç çaba

harcamadık. Çok renkli politikacısıydı bu ülkenin. Ama, biz onun önünü

irticacıydı, dinciydi diyerek kestik.

Şer güçler, Erbakan Hoca nın kitleler tarafından

lâyıkıyla anlaşılmasına engel oldular. Yüz binlerce insan ondan eğitim aldı,

fikirlerinden faydalandı. Eğer âlemde, bir miktar vefa kalmışsa; Erbakan

Hoca nın üzerinde emeği olduğunu düşünen herkes, onun Türkiye nin öncülüğünde,

insanlığın saadet ve kurtuluşunun reçetesini ortaya koyan evrensel mesajına

sahip çıkmalıdır.

Hocam! Biz senden razıyız, Allah da senden razı olsun!