Üsküdar’ın bu en güzel köşesinden izleyip de karşı sahili.

Aslında yaşamının özetini anlatmaktadır, kendisini ziyarete gelenlere.

Karşıdaki devlet merkezi Topkapı Sarayı’nı avucuna alışı.

Rüzgâr kendisinden yana esmiş, Fatih kendisine muhalif gördüğü Çandarlı’yı idam ettirmiş, ki bu idam hâlâ tartışılmaktadır.

Türk olmayan devşirme paşalara devlet kademelerini teslim etmişti.

Çandarlı’nın idamı halkın yüreğini yakmış, Rum Mehmed Paşa ne kadar Müslüman olsa da, Rum kimliğini daima ön plana çıkarmıştı.

Rumları kayırması gözden kaçacak gibi değildi, zengin edilecekse önce kendi milliyeti gelmeliydi, en büyük gelir kaynakları Rumlara iltizama verildi, gümrük gelirlerine sahip oldular.

Komnen ailesi, Paleoglar sanki iktidarı kaybetmiş değillerdi.

Fatih onlara karşı çok cömertti.

Yine suyun en başında idiler; darphaneler, şaphaneler, gümrük gelirleri...

Devrin modası Müslüman olmaktaydılar, Mesih Paşa gibi, büyük haslara kolayca ulaşmaktaydılar.

Hristiyan kalan soylu aileler de, has ve mukataalarla ihya oldular.

Rumlara şefkatli Mehmed Paşa, Türkler için hiç hoşgörülü değildi. Karamanoğulları’na karşı sefere çıktığında Konya’da yaptığı katliam, tarihçiler ve halk tarafından kaybettiği İstanbul’un rövanşı olarak yorumlandı.

İstanbul fethedilmişti lakin artçı sarsıntıların bedelini daima halk ödemişti.

Bu durum tarihte ne kadar çok tekerrür etmişti. Milli mücadele kazanılmıştı, halk sevinirken inancına aldığı darbeler kendisini idam sehpalarına değin sürüklemiş, zulüm yüreğinde paslı bir hançer olarak kalmıştı.

Paşanın, caminin inşaatında, Rum usta ve işçileri çalıştırıp, yapı malzemesi ve mimarinin kiliseyi anımsattığı dedikodusunu elbet kimse durduramadı. Fatih’ in gözüne girme telaşıyla mı yoksa samimi bir ihlasla mı inşa edilmişti cami; ki hâlâ asırlardan gelen bir soru işareti ile bugün dahi cemaati az.

Tarihçiler Sırp kökenli sadrıazam Mahmut Paşa ile arasındaki çekişmeyi uzun uzun yazarlar. İstanbul’a yerli halkın yerleştirilmesi için seçilen Konya ve Karaman’dan birkaç yüz hanenin sürgün getirilmesinde yeterince sert davranmadığı suçlamasında bulunup Mahmud Paşa’nın azline ve idamına sebep olduğu yazılıdır kaynaklarda.

Onun yerine getirilince de, halkın asırlarca unutamayacağı acımasız bir sürgün gerçekleştirir, Mevlana’nın torunları bile bu tehcirden paylarını alırlar.

Kim evini, ocağını, toprağını bırakmak ister. Tarihçilere göre, işine gelene hoşgörülüdür Mehmed Paşa, Alanya’yı fethetmez, sebebi de Alâiye Beyi Kılıçarslan’ın kız kardeşiyle evlidir.

Fakat Karaman seferinde baskın yer, ordusu dağılır, talihin acı cilvesi, Mahmud Paşa’nın akıbetinden kurtulamaz o da Fatih tarafından idam edilir, camisi bitmeden türbesine yerleşir.

Soyundan çok şeyhülislam, kazasker, sadrazam Osmanlı’da görev almıştır.

1471’i veren yaşına karşın cami sağlam ayakta, lakin o kötü restore ile ön cephe ve içerisi beyaz badanayla mahvedilmiştir. Cami, türbe, medrese, hamam ve imaretten oluşan külliyeden, günümüzde sadece cami ile türbe ayaktadır.

Kubbeli türbede Rum Mehmed Paşa, haziresinde paşanın evlatları yatmaktadır. Mehmed Paşa’nın, Tire’de de cami, han ve türbesi bulunmaktadır.

Halk hâlâ protestosunu camiye pek uğramayarak sürdürse de, maneviyat hâkim. Fetihten sonra Anadolu yakasında inşa edilen ilk mabedlerden Rum Mehmed Paşa Camii. Yanlarda ikişer küçük oda tabhânedir, her biri ocaklı ve dolaplıdır. Ki kaynaklar, bu tabhanede Bursa’dan İstanbul’a gelen Aziz Mahmud Efendi’nin birkaç yıl yaşadığını, hatta iki evladının burada doğduğunu anlatırlar.

Maneviyat hatta çok baskın, türbesine gittiğimizde sanki paşa bize öğüt verdi, kendi yaşamını anımsatıp, “yapmayın çocuklar, şu iki günlük dünya için acımasızca birbirinizi kırıp yıkmayın” dedi.