“Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.”
Saraybosna. Baş çarşı. Osmanlının bıraktığı halini muhafaza ediyor. Bir dükkana girin. Fatih’in fermanı karşılıyor sizi. “Bosna halki himayem altındadır”. Buram buram ecdad kokuyor her bir taşı. Göğsünüz kabarıyor. Torun olmanın zevki yüzünüze yayılıyor. Bir ağırlık çöküyor sonra. Yakın zamanda katliam görmüş yüzlerde tedirginlikler yakalıyorsunuz anlık. Başınız önünüze düşüyor. Bir Fatiha için sizi çağıranlar\çağıran var. Başçarşıya yakın bir şehitlik. Dört sütunla işaretlenmiş bir mezar. Üzerinde tek bir kelime…ALİYA!
Adını Bilge Kral olarak tarih kitaplarına not ettiren bu güzel insan 11 yıl önce kavuşmuştu sevgilisine. Bu insanların bu duruşu beni hep etkilemiştir. Zaten “ölene dek” diye yapmışlardı anlaşmayı. Allah’a verdikleri vaadi yerine getirebilmiş nadir adamlardandır o. İçimde dinmeyen bir yangın, özgürlük mücadelesinin simgesi, inancının bayrağını fikrinin burçlarına dikmiş bir Müslüman, baskılardan yılmayan, zalimden korkmayan, hürriyet derdine düşmüş bir nefer… sayılacak daha o kadar çok şey var ki. Kronolojik bir tarihçe de verebilirim aslında size. Ama zaten tek tuşla bulabilirsiniz. Gerek yok. Ben yine anladığımdan bahsedeceğim. Belki sizde Aliya’yı ne kadar anladığınızın sağlamasını yapma fırsatı bulabilirsiniz. İnancınızın sizden ne istediğini hatırlayabilir, unutkanlık hastalığımızın başına dert açabileceğini anlar, hurafeleri kaldırmazsak hurafelerin dine savaş açacağını akledersiniz belki. Kimbilir.
“Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.”
16 yaşındayken daha Miladi Müslümani teşkilatını kurdu. Bir derdi vardı çünkü. Köşesine çekilmesine müsaade etmeyen, kendi kurtuluşunu yetersiz gördüren, bu dinin bireysel değil toplumsal bir yaşama biçimi olduğunun farkına varmışlıktı bu gayreti. Ciddi çalışmalara imza attı daha o dönemde. Yıllar sonra oğlunun “İslam Manifestosu” adıyla makalelerini basması ona zindan yolunu açmıştı. Cümle kapısından geçtiğinde daha çok ilgi uyandırmış, fıtratında zaten İslam olan kitleler ciddi bir rağbet göstermişti kitaba. Sistem kendi eliyle Aliya’nın davasının kitlelere ulaşmasına yardım etmişti. Aliya parmaklıklar ardında Bilge Kral olma yolunda adım adım pişiyordu. Ona da yaptıklarının yanlış olduğunu kabul etmesi ve bu fikrini değiştirmesi karşılığında özgürlüğü teklif edilmiş, fakat o iki kızının gözyaşlarına yenik düşmeden elinin tersiyle kölelik kokan özgürlüğü reddetmişti. Dış baskılardan yılmış olacaklar ki 12 yıl kesilen cezaya rağmen 5 yılın ardından onu serbest bırakmak zorunda kaldılar. Çıkınca ne yaptı Ne yapacaktı ki Devlete talip olmalıydı. Bu düzenin değişmesini ve merkezinde adalet olan bir düzen düşü kuruyorsa bunu gerçekleştirmek için yola çıkmalıydı. Parti kurmasının amacı buydu. İnancını önemseyen halk desteğini esirgememiş ve tarih yazmışlardı. Aliya Cumhur’un başındaydı.
“Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler”
Haçlı zihniyeti Avrupa’nın göbeğinde bir soykırıma giriştiğinde tüm dünya insanları ağır bir sınav veriyordu. Yokluk içinde mücadelesini sürdürdü Aliya. Çıktığı yolun zor olduğunun farkındaydı. İçine akıttığı yaşları kardeşlerinin katledilmesinden dolayıydı. Fakat mücadeleyi bırakmadı. Bırakamazdı. Tüm dünya film izler gibi seyretti olanları. Birkaç cesur ve yürekli adam durabildi Aliya’nın yanında.
“Şimdi güneşin altındaki yerimizi alma zamanı!”
Savaşın son bulmasıyla ordusunu tekbir sesleriyle selamladığı o muhteşem görüntü hala hafızalarımızda. Mücadelesi, inancına bağlılığı, derdi yeni nesile örnek olmasını temenni ediyorum. Biri mi olmak istiyorsunuz Cesaretiniz var mı Aliya olmaya!
“Savaş zamanı Aliya İzzetbegovic kentte yürürken Sırplar tarafından bombardıman başlar.Yere yatan bir kadın “-Başkanım yatın lütfen bombardıman başladı” der.Cesaretiyle tanınan Aliya “-Bu düşünülmüş ve uzun bir yürüyüştür” diyerek yürümeye devam eder.”
Rabbim mekanın cennet eylesin Bilge Kral. Yaşadığın gibi bir ömür nasip etsin Rabbim hepimize. Tavsiyene uyacağız. Yaşananları asla unutmayacağız. Çünkü öğrettin bize unutursak tekrar başımıza geleceğini. İntikamcı olmayacağız söz. Fakat bir daha da fırsat vermeyeceğiz. Senin de hicretin bir kez daha kutlu olsun! Vedandan önce söylediklerin son sözümüz olsun;
“Bu günleri gösteren yüce Allah’a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah Cennet’te buluşacağız, onları Allah’ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah’a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüz binler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın.”
(SDA’ nın Genel Kurulu’ndaki veda konuşmasından..)
İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önüne hesap verecektir.
“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Allah’a yemin ederim ki biz köle olmayacağız!