Balkanlar daydım, aybaşında, ama iki-üç yazıdan fazlasını
yazamadım; bir Balkanlı olarak çok yazsam farklı algılanır diye düşündüm
Süleyman Gündüz kardeşim her şeyi açıkça yazmış
Bölgemizde ilgilenmediğimiz veya göz ardı ettiğimiz her
sorun bir müddet sonra bizi ilgili hale dönüştürüyor. Siyasiler,
entelektüeller, sanatçılar başta olmak üzere halkımızın sözlerine Balkanlar,
Kafkaslar, Orta Aya ve Ortadoğu diye başlaması, bunun en önemli nedenidir. Bu
alanlar içinde olup biten her şey bizi birinci derecede ilgilendirir.
Balkanlar ı dolaşırken karşılaştığım siyasiler ve
entelektüeller, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu daki gelişmeleri sordular.
Ben de onlara yaşadıkları bölgeleri sordum. Bölge barışının halen pamuk
ipliğine bağlı olduğunu, hükümetlerin gerekli reformları yapamadığını;
dolayısıyla arzu edilen anlamda siyasi ve ekonomik gelişmenin sağlanamadığını
anlattılar. AB üyelik beklentisi olmasa, çoktan yeni savaşların başlayacağını
söylediler. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan gibi Balkan
ülkelerinin bir kısmı AB ye tam üye oldu. Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya,
Karadağ, Bosna-Hersek ve Kosova gibi diğer bir kısım ise üyelik sürecine başlamış
veya başlamak üzere. AB ye üye olmuş veya üyelik süreci başlamış olmasına
rağmen ülkeler dini, etnik ve iç savaşlardan kaynaklanan sorunlarını henüz
çözemediler. Hırvatistan 1 Temmuz itibariyle AB ye tam üye olmasına rağmen,
Doğu Slavonya ve Batı Krajina daki iç savaştan dolayı göç etmek zorunda kalan
Sırp mültecilerin geri dönüş sorununu çözebilmiş değil. Ayrıca sağcı Hırvat
siyasetçiler Kuzey Bosna da ve Hersek bölgesinde yaşayan Hırvat etnik unsurlara
ziyadesiyle ilgili davranıyorlar. Bu durum Bosna-Hersek te Boşnak-Hırvat
Federasyonu nun içinde yaşayan Hırvat unsurlar üzerinde etkili oluyor ve iç
istikrarı etkiliyor. Benzer bir durum da Sırbistan la Bosna Sırp Cumhuriyeti
arasında yaşanmaktadır. Bosna Sırp Cumhuriyeti nin siyasileri her fırsatta kendilerinin
Sırbistan ın bir parçası olduklarını söylemekte ve bunun oluşması için
çalışmaktadırlar. Bütün bunlara Dayton Anlaşması ndan kaynaklanan idari
yapılanmayı eklediğinizde yönetilemez bir ülke ile karşılaşıyorsunuz. Bosna
Hersek Cumhurbaşkanı merhum Alija İzetbegoviç Dayton Barış Anlaşması nı zehir
içmeye benzetmişti. Alija o günün şartları içinde o günkü liderlerle savaşı
durdurmak için bundan daha adil bir barışın mümkün olmayacağını söylemişti.
Bütün umudu, barıştan sonra gelecek siyasilerin aksayan yönleri
düzeltecekleriydi. Bugün üzülerek şunu söyleyebilirim ki, Alija dan sonra ne
Haris Silajcic ne de Bakir İzetbegoviç in halen yürüttüğü dönemde birliği
sağlayacak ve reform yapacak güçlü bir Boşnak siyasi iradesi oluşmadı. Ülkenin
bütünlüğünün korunması için tüm umutlar AB tam üyeliğine bağlanmış durumda.
Bugünler Bosna-Hersek iç savaş günlerinden daha ağır siyasi ve ekonomik bir
süreçten geçiyor. Bosna Sırp Cumhuriyeti merkezi yönetime rağmen kendi yönetimi
altında yaşayanlara vatandaşlık numarasını verme girişimi Hırvatların da bu
doğrultudaki talepleri sosyal güvenlik sistemini felç etti. Aynı ülkede aynı
vatandaşlık numarasına sahip bireyler olacağından kayıt işlemleri durduruldu.
Sosyal güvenlik kurumuna kayıt edilemeyen yeni doğan çocukların tedavi
edilememesi üzerine ölüm vakaları yaşanmıştı. Geçen aylarda genç anneler bu
durumu protesto eden gösteriler yapmışlardı. Bugün geçici vatandaşlık numarası
verilerek sorun aşılmaya çalışılıyor. İdari yapı ve siyasi istikrarsızlık,
kanton, federal veya merkezi hükümeti kurma krizi oluşturuyor. Aylardır
ödenemeyen kamu personel maaşları ve %55 e varan işsizlik siyasal durumu
etkilediği kadar sosyal yaşamı da etkiliyor. Savaş döneminde bile rastlanmayan
sosyal olaylara tanıklık ediliyor.
Siyasi ve ekonomik kriz sadece Bosna Hersek te
yaşanmıyor. Başta KOSOVA olmak üzere, Sırbistan, Karadağ ve Makedonya da
yaşayan Müslüman nüfus ağır İŞSİZLİK tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor.
KOSOVA, Sırbistan la olan sorunlarını müzakere yöntemiyle çözmeye çalışıyor; 98
ülke tarafından tanınmış olmasına rağmen halen BM üyesi değil ve uluslararası
fonlardan yararlanamıyor. MAKEDONYA ayrı bir sorun. 13 Ağustos 2001 de yapılan
Ohri Çerçeve Anlaşması nın hükümleri Arnavutlara ve Türklere etnik bayrak
asmak, bekçilik, gümrük memurluğu ve polislik gibi birkaç kamu hizmetinin
dışında gerekli haklar tam olarak verilmedi. Üsküp ziyaretimizde ilk
dinlediğimiz şikâyet; Üsküp e Hıristiyan bir kimlik kazandırmak için yapılan
harcamaların tümüne halkın dâhil edilmesi buna karşılık yatırımların ve alt
yapı çalışmalarının Makedonların yaşadığı yerlerde yapılmasıydı. Kamu imkânları
daha çok Makedonlar için kullanılmakta. Arnavutlara ve Türklere kalan ise
İŞSİZLİK oluyor. / BALKANLAR DA İŞLER İYİ GİTMİYOR. Yatırım ve istihdam yok. Balkanlar a
olan ilgi romantik bir iklimin ötesine taşınmalıdır. İhmale gelmez. (Süleyman
Gündüz, 20.09.2013,
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SuleymanGunduz/balkanlarda-isler-iyi-gitmiyor/39653)
Süleyman Gündüz ün Balkanlar ile ilgili diğer yazılarını
da tavsiye ederim