Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…

“Ve lâ müttehiziy / Ve müttehiz olmaksızın.” (Maide 5)

Hazv” gevşemiş kulaktır. Hayvanlar yorulunca kulakları aşağı düşer. Mecazi olarak pes demek, teslim olmak demektir. Açık el de avuç da hazvdır. Avuçladığınız zaman “ehz” olur. “E” harfi tadiye için veya nefy için de olabilir. Zamanla sondaki “vav” harfi düşmüş, “elif” yok olmuştur. “Ezel” zail olmaz demektir. “Ahad” hududu olmayan demektir. “Eman” mena yani güven içinde olmak demektir. Avuçlamak veya almak manasında olan “ehz”ın iftial bâbı “ittihaz” olur. “Hemze” burada “te”ye dönüşür.

Burada Fatiha’daki (Fatiha Sûresi) kalıp kullanılmıştır, “gayr”dan sonra “ve lâ” gelmiştir. “Gayr” ile “lâ” birlikte gelmiştir. “Gayri insanin” demek, insan olmayan her şey, ayrı ayrı her şey demektir. “La insan” insan olmayan demek, insanın dışında topluca her şey demektir. Fâtiha’dakinde marifenin lamı vardır. İstiğrak vardır. Diğerinde ise nekrenin istiğrakı vardır. Yani müsfih olunmayacak. Yani dört amaçtan hepsine uyulması gerekmez. Birisi gerçekleşiyorsa evlik yapılır demektir. Oysa “müttehiz olma” “lâ” ile getirilmiştir.

Fatiha’da “mağdubun aleyhim” “gayr” ile “dallin” “lâ” ile gelmiştir.

“Mağdubun aleyhim” olanlar kâfirlerdir, bile bile karşı çıkanlardır.

“Dallin olanlar” ise münafıklardır, yani karşı çıkmıyorlar ama şaşırmaktadırlar, yanlış yoldadırlar, gizlemektedirler.

Şimdi şöyle düşünebiliriz.

Mağdub olanlar aynı zamanda dallindirler. Dalaletin karşıtı hidayettir. Her dallin mağdub değildir. Mantık olarak şu ortaya çıkar. Dallin, in’am edilenlerin menfisidir. Mağdub olanlar ayrıdır. O halde “lâ” ile gelenler menfi, “gayr” ile gelenler ayrı olanlardır.

Demek ki müsafih olanlar aynı zamanda müttehizi ehdandır. Ama her müttehizi ehdan müsafih değildir. Ehdanın tarifini böyle yapacağız.

“İttihaz etmek” edinmek anlamındadır. Evlilik dışı dost edinmemek şartıyla denmiş olur yani bu kastedilmektedir.

“Ehdani / Ehdanın (müttehizi olmaksızın).” (Maide 5)

Bu sûre (Maide Sûresi) haram ve helalleri saymaktadır.

Bir bucağın helal ve haramlarını oranın ilmi şûrası icma ile veya istişare ile belirler. Ne var ki bunların kararları şeriata uygun olmalıdır.

İşte…

Bütün bunlar Kur’an’ın bu sûrede yasa yapacaklara koyduğu sınırlardır. Biz kendi bucağımızda bu sınırlamalara uyarız. Başka bucaktakilerin uymaması hâlinde bizim onlara baskı yapma hakkımız yoktur.

“Hadene” kadınla olan cinsi ilişkiyi başkasına anlatma şeklinde ifade edilmiştir. Kadınların cinsi cazibelerini kazanç yapma amacıyla teşhir etmesi şeklinde anlayabiliriz. Onları kazanç aracı yapmayın anlamına gelebilir. Yorumlarda dost edinme anlamı verilmekte ise de o mana tamamen yakıştırma manasıdır.

Bu kelimeye en yakın olan kelimedir. Bu deri parçasıdır. Kadınlar için korunma bezidir. Bu takdirde kadınların cinsi ilişki kurmadan sadece meta alarak kullanılmasıdır.

Bize göre kelime “ehaze” kelimesiyle akrabadır, “ehzan” fe'lân vezni üzeredir. Mecazi manası onları temettu (flört) aracı yapmayın demektir. Zinaya kurbet etmenin manası da budur. Zina cezası ancak duhul ile tahakkuk eder ama onun dışındaki zinaya götüren fiillerden de kaçınmak gerekir.

Zinanın tarifinde yakınlarla veya gizli yapılan ilişki şeklinde tanımladık. Sirkatte (yani hırsızlıkta) gizlilik vardır; zinada da vardır. O halde bunların illeti iki olmuş olur. İlletleri aynıdır ama hükümleri farklıdır. Biri manada olan gizlilik, diğeri ise fiilde olan gizliliktir. Bununla beraber sırdaş edinmeyin manasını verenler de vardır. Bu takdirde gizli ilişkide bulunmayın anlamı çıkar.

(Devamı var)