GÖZLERE SÜRME MÜZİKSİZ SÜRME
– Müziği devreye sokamadık ya.
– Tayyip bir dakika. Sen sür.
– Bir dakika hanım ya. Ben kaptanım şu anda. Kaptana uyacaksın ya.
– Tayyip, araba benim ona göre.
– Arabanın senin olması önemli değil. Direksiyonda kim var, önemli olan o!
05 Nisan Çarşamba günü sosyal medyada paylaşılan videonun konuşmalarıdır bu cümleler.
İktidar medyasının “Anadolu renkli”, “Külliye çevresinde”, “Beştepe’de”, “Gülümseten diyalog” vurgularıyla duyurduğu olay, Sayın Erdoğan ve eşinin TOGG’un test sürüşünde yaşadıklarıymış.
Hâlâ sosyal medya kanallarında gösterilen bir videoya göre hazırlamışlardır sanıyoruz, Sayın Erdoğan’ın TOGG sürüşünü, sarayın iletişim uzmanları.
FSM köprüsünde araba kullanırken, yanındaki eşi Semra hanıma icraatlarını gösteren ve onun övgüsünü alan Turgut Özal’ın bir cümlesiydi yıllarca unutulmayan, tekrar edilen.
-Her taraf güzel, imar edilmiş. Yollar, yapılar, şehrin görüntüsü değişmiş. Bütün Türkiye’nin her yerinde değişikliği görüyorsun. Gayet güzel. Allah razı olsun yapanlardan.
-Hadi bir kaset koy da şöyle bir neşelenelim Semra Hanım.
Ve biz de bu sayfada, mizahın serbest olduğu o yıllarda Ahmet Muhip Dıranas’ın bir şiirinden nazire yapmıştık o olaya: “Sen ne iyi bir kaset koyucumuzdun Semra hanım abla!”
Merhum Özal ve Sayın Erdoğan’ın araba sürüşlerindeki en belirgin ortak nokta, müzik istenmesidir.
Turgut Özal–Semra hanım diyaloglarında bir çeşit “İcraatın İçinden”e taşınan insanlara, iktidarın başarısı anlatılırken, Sayın Erdoğan–Emine hanım konuşmalarında, şaşırtmayan bir “Ben” vurgulaması var.
“Kaptan benim – Araba benim!”
Ve son söz yine Sayın Erdoğan’ın: Direksiyonda ben varım; öyleyse önemli olan benim.
Mizahın serbest olduğu o yıllarda, demiştik, çok yazıldı, çizildi o Turgut Özal–Semra hanım görüntüsü üzerine. Çevre üzerinden icraatların övülmesine, yapanlardan Allah razı olsun, gibi bir de dua eklemek isteyince Semra hanım, merhum Özal’ın “laiklik” hassasiyeti devreye girmiş ve o ünlü klişe cümle çıkmıştı ağzından.
“Şuraya bir kaset koy, neşemizi bulalım.”
Bu videoyu bugün seyreden ve daha sonraki yıllarda görenler, olaya konu olan otomobil teknolojisi hakkında da bilgi sahibi olacaklardır. Kaset zamanlarıymış!
Sayın Erdoğan’ın TOGG sürüşü videosunda geçen “müzik”te ise bir belirsizlik, bir iğretilik var. 22 iktidar yılının sanat ve edebiyatındaki fakirlik aynen yansımış dememiz, bu mübarek günlere yakışan bir tesbittir.
GELİR ARTMAZSA PARTİLER ARTAR GELİR
Mizahın serbest olduğu araba kullanan Özal ve kaset koyan Semra hanım günlerinden, yaşadığımız günlere gelelim ve mizahın artık kimler tarafından, nasıl yapılıyor olduğuna bir gösterelim.
“Otuz altı parti... Hayırlı olsun.
Otuz altısı girecek, biri kazanacak.
Otuz beşini ciddiye alan yok.”
(Sabah Gazetesi – Engin Ardıç – Gülünçlü Komedya – 13 Mart 2023)
Yüksek Seçim Kurulu’nun 14 Mayıs 2023 seçimine katılabilecek 36 parti sayısını açıklaması üzerine, kalemine “komiklik” görevi veren Sayın Ardıç, yukarıdaki cümlelerle başlamış alayına, dalgasına, aşağılamasına.
İktidar ittifakında yeteri kadar parti varken, ki o bir eksiklikte Doğu Perinçek ile giderilmişti; siz kim oluyorsunuz da parti kuruyor ve seçimlere girmek istiyorsunuz?
Sayın Ardıç, Anayasa’nın kendilerine tanıdığı hakkı kullanarak 36 partiyi kuran bu ülke insanlarını, “Bunlar seçime gerçekten giriyorlar mı? Girseler binde kaç oy alıyorlar? Girmeleri ne işe yarıyor?” müstehzi ifadeleriyle dışlarken, koparıp atarken, elbette gözettiği bir hedefi var; ağız birliği ettiği bir Cumhur İttifakı var.
“Türkiye’ye dönüyorum. Bir parti kuracağım ve iktidar olacağım. Benimle çalışmak isteyenler gelsin!”
Bu cümleleri Turgut Özal’ın, ANAP’ı kurmadan önceki son ABD seyahatinden dönerken, Arabistan’da çalışan ve yeri, makamı, kariyeri olan 250 civarındaki yetişmiş insanımıza söylediğini dinlemiştim, o toplantıda olan bir ağabeyden.
Neymiş efendim? İktidara gelecek parti böyle kurulurmuş. Muhalefet yapmak için veya bir fikri, bir programı benimsetmek için parti kurulmaz mı? Kurulursa, iktidarın Sayın Ardıç yazarına da böyle gülünçlü yazmalar düşer.
Bir önceki bölümde üzerinden 30 yıl geçmiş bir olayı, senaryolu benzeriyle mukayese ederken, daha sonraki yıllarda görecekler dediğimiz ve ucunu çık bıraktığımız gelecek kuşak, burada, bir daha hayal edilsin isteriz.
14 Mayıs 2023 seçimleri. İktidarda, 20 yıldır dört partili Cumhur İttifakı var. Seçime de 36 parti giriyor.
Ne düşünür o günün insanları?
Babasına, sizin cep telefonunuz, bilgisayarınız yok muydu? Diye soran ve arkadaşlarının, komşularının da olmadığını öğrenen bant karikatürü çocuğun, hepiniz o kadar mı çok fakirdiniz, şaşkınlığının benzeri yaşanmaz mı?
22 yıldır iktidarda olanlar, acaba milletin ihtiyacına neden cevap verememişler, isteklerini niçin karşılayamamışlar da, otuzdan fazla parti kurarak çare peşine düşmüş insanlar?
Cumhuriyetin en uzun 22 yılına hükmeden bir iktidara, otuzdan fazla partinin muhalefet etmesi ve o Cumhuriyet tarihinin en çok partili seçimine gidiliyor olması, bir başarısızlık göstergesi olabilir ancak.
Yahut mizahi anlatım peşindekilere, ciddiyetin sayısal büyüklüğünü ispatlar.

KİM BİLECEK, KİMİN KİM OLDUĞUNU
Gazetelerin bir gün önceki haberlerinde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın şöyle bir cümlesi yer aldı.
“Uzun yıllar ekonomi yönetimimizde yer alan Mehmet Şimşek kardeşimizin koordinasyonunda bir ekip, bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor.”
Aktif siyasete girmeyi düşünmediğini, bu açıklamadan sonra tekrarlayan Mehmet Şimşek hakkında, Sayın Erdoğan’ın geçmişte anlattıklarını da arşivlerinden çıkarmış gazeteler.
07.12.2019 tarihli Sayın Erdoğan’ın nutkunda Mehmet Şimşek adı bakın nasıl geçiyor: Sayın Davutoğlu’nu kastederek Sayın Babacan’ın adını andıktan sonra diyor ki:
“Mehmet Şimşek var. Hani bunlar dürüsttü ya... Dürüstlüğü bunlar kimseye bırakmıyordu. Ben bunu niye anlatıyorum? Kimin ne olduğunu yaptıklarıyla öğrenin diye. Bitmedi ve bunlar Halk Bankasını da dolandırmaya çalışıyorlar.”
Sayın Erdoğan’ın adı geçen siyasiler hakkındaki bu iddialarına katılmadığımız bilinsin. Zira bugün Mehmet Şimşek’e yapılan teklif de iddiamızı doğrular.
“Ben bunu niye anlatıyorum” sorusunu dinleyicilerine yönelten Sayın Erdoğan’ın, cevabıdır bizim daha çok dikkatimiz çeken nokta.
“Kimin ne olduğunu yaptıklarıyla öğrenin diye.”
Bu vurguyu çok önemseyen Sayın Erdoğan’ın kendini haklı bulması değil bizim üzerinde duracağımız nokta. Sayın Erdoğan, “Kim, nedir” sorusunun gerçekten bir cevabı olsun istiyor mu, alanıdır, hacmidir.
25 Haziran 1993 tarihinde kurulan DYP–SHP koalisyonunun Başbakanı Sayın Tansu Çiller’i, 27 Haziran 1993 tarihli gazetemizdeki “Değmesin Yağlı Boya” sayfamızda biz de şöyle anlatmışız.
O günler Sayın Erdoğan’ın da Refah Partili olduğu günlerdi ve Refah Partisi’nin iktidarına doğru yol alınıyordu.
Kimin, ne olduğunu yaptıklarıyla anlatmalardan, alınan bir ders var mıdır? Sorusuna hem cevap aransın, hem de okuyucularımız hafızalarını tazelesinler istedik.
TANSU ÇİLLİ “ABLA”
Meclis ‘keskin bir’ yolsuzluk ‘kokusuyla dolar,’
‘Kapanırdı’ hep benim halkıma ‘kapılar.’
O kokain ‘ruhu gibi baygın’ partiden
Kurultayda tek erkek ‘bir sen kalmışsın, sen;’
Amerika rüyasındaki ‘geniş’ karanlığa ‘gülen’
‘Gözlerin,’ iki anahtarın ve ‘ak pak gerdanınla’
‘Ne’ şirin başkadınımızdın ‘sen’ Tansu Çilli ‘abla!..’
Partiniz kapalı ‘kutu gibi küçük bir’ partiydi,
Farmasonlarla balkonu ‘örtük bir’ partiydi;
Koalisyonun ‘batmasına yakın saatlerde,’
‘Yıkanırdın’ Antalya’daki ‘kuytu bir’ otelde;
‘Yaz kış’ siyah bir şapka ‘pencerede;’
Yolsuzluk dosyaları ‘açardı baharla’
‘Ne şirin’ başkadınımızdan ‘sen’ Tansu Çilli ‘abla!..’
‘Önce’ şapgalı sonra donla dolaşan baban ‘vardı,’
Ağzın Amerikansı, boyun iki ‘başak kadardı;’
‘İçini gıcıklardı bütün’ yahyamsı ‘erkeklerin’
‘ Altın’ hisselerle ‘dolu’ batık KİT’lerin,
Yağdanlık gazetecilerle dolardı ‘kısa eteklerin;’
‘Açık saçık’ yatardın gazetelerinde ‘en fazla,’
‘Ne’ şaşkın başkadınımızdın ‘sen’ Tansu Çilli abla!..
‘Gönül verdin derlerdi’ Şapgalı babaya,
‘En sonunda varmışsın bir’ Erdal’cıya
‘Bilmem, şimdi hâlâ bu ilk’ koalisyonda mısın?
Çekiç Güç koynunda, Amerika yolunda mısın?
‘Bırak’ anahtarları benim fakirim aldansın;
Amerika’da imzalanan ‘şey değişmez’ oylamayla,
En Amerikancı başkadınımızdın sen Tansu Çilli abla!..