Annenin ölümü

Salih dokuz yaşında bir kız çocuğu. Yedi yaşında anneyi kanserden kaybetti. Ölüm kavramı zihninde olumsuz bir çağrışım yapmaktaydı fakat yine de uzun süre annenin geri gelebileceğini düşündü. İlk günler ölümü pek anlayamadı. Annenin mezarın içinde yatmakta olduğunu ve bir gün geri döneceğini düşündü. Sabahları erken kalktı ve başını pencereye yasladı ve annenin yolunu gözledi. Çocuklar oynarken o seyretmekle yetindi, anne ne zaman gelirse o vakit oynayacaktı.  Aradan üç ay gibi süre geçmişti. Saliha bekleyişlerini sürdürüyordu ama anne geri gelmiyordu. Annenin ölümünden sonra şefkatine sığındığı teyzeye yaklaştı ve Annem gelmeyecek mi Dedi. Teyze ölen Müslümanların Cennette olduğunu, annenin de Cennette güzel bir hayat yaşadığını anlayacağı bir üslupla anlattı. Saliha tekrar sordu: Hiç mi gelmeyecek Evet dedi teyze. Peki, ben onu ahirette görebilecek miyim Diye sordu. Teyze inşallah görebileceksin deyince umutları yeniden tazelendi. Uzunca bir hasret vardı ama ölüm sonrası kavuşma umudu küçük kızı hayata bağlamıştı. Artık anne ile bağını bu noktada devam ettirmeye karar verdi.  Annenin yokluğunda teyzeden güç aldı. Ama bu onun için yeterli gelmiyordu. Anneyi ve annenin şefkatini özlüyordu. Rüyalarında gördüğünde hıçkırarak kalkıyor ve anne için dua ediyordu. Teyze onu teskin ediyordu. Ölümün hayatın içinde her daim var olduğunu ve ölen Müslümanların ebedi hayatta mutlu olduklarını haber veriyor ve Allah ın merhametini anlatıyordu.  Aradan bir yıl geçmişti küçük kız anne özlemini yoğun şekilde yaşıyordu. Ama onun Allah ın huzurunda olduğunu düşündükçe rahatlıyordu. Teyze sorduğu her soruya makul cevaplar veriyor ve çocuğun yas sürecini atlatabilmesi için yardımcı oluyordu.  Saliha nın içinden çıkamadığı tek sorun anneye olan özlemi idi. Onu çok özlüyor ve hatıralarına sımsıkı sarılıyordu. Teyze onu rahatlatmak için sorular soruyor ve anne ile ilgili duygularını aktarmasına fırsat tanıyordu. Küçük kız zor günleri geride bırakmıştı, annenin hasretini ise içinde yaşıyor ve teyze ile paylaşarak rahatlamaya çalışıyordu. İçini rahatlatan bir şey vardı, annenin iyi bir yerde olduğu inancı ve kavuşma umudu

Saliha, ölüm, ayrılık, hüzün, hasret gibi duyguların hayatın bir parçası olduğunun farkına varmış ve teyzenin de desteği ile okuluna devam ediyordu. Bir annenin yerini teyze de olsa tutabilir miydi Bu sorunun cevabını ancak bu mahrumiyeti yaşayanlar verebilirdi Ama ölüm büyüklerde olduğu gibi çocuklarda da acı ve hasretle eşitleniyordu. O yüzden yakınını kaybeden çocuğa annenin yerine geçebilecek bir yakının destek vermesi şarttı.

FATMA TUNCER