15 Ağustos’ta Alaska’da yapılacak Trump–Putin zirvesi, sadece iki liderin buluşması değil; küresel güç dengelerinin test edileceği yeni bir sahnedir.  

ABD ile Rusya’nın doğrudan karşı karşıya geldiği, sıcak çatışma ve ekonomik yaptırımların gölgesinde geçen yılların ardından bu zirve, hem sembolik hem de stratejik anlamlar taşımaktadır. 

Trump’ın açıklamaları, görüşmenin ana gündeminin Rusya- Ukrayna Savaşı olacağını ortaya koyuyor. “Her iki taraf için de faydalı” bir çözümden bahsederken, bazı bölgelerin el değiştirmesi ihtimalini dile getirmesi, meseleyi salt barış görüşmesi olmaktan çıkarıp, bir tür coğrafi mühendislik pazarlığına dönüştürmektedir. 

Ukrayna cephesi ise net: Zelenski, ülkesinin toprak bütünlüğünden tek bir karış dahi taviz verilmeyeceğini defalarca vurguluyor. Bu, uluslararası hukukun açık hükümlerine dayalı bir pozisyondur. Dolayısıyla masada konuşulacak her “toprak değişimi” önerisi, hem hukuki hem de siyasi meşruiyet tartışmalarını beraberinde getirecektir. 

Alaska’nın Stratejik Okuması 

Alaska’nın seçilmesi, coğrafi yakınlık ve sembolik anlamın ötesinde stratejik bir mesajdır. ABD ile Rusya arasındaki en kısa mesafe burasıdır. Ayrıca Arktik bölge, buzulların erimesi nedeniyle giderek daha erişilebilir hale gelen enerji kaynakları ve yeni deniz ticaret yollarıyla geleceğin jeopolitik merkezlerinden biri olarak görülmektedir. 

Bu nedenle Alaska’da atılacak her diplomatik adım, sadece Ukrayna değil; Arktik rekabeti, enerji güvenliği ve küresel ticaret hatlarını da doğrudan etkileyecektir. 

Küresel Siyasette İki Farklı Okuma 

1. Barışçıl Okuma: Taraflar, Ukrayna krizini diplomasi yoluyla çözüme kavuşturur, çatışma sona erer. 

2. Güç Paylaşımı Okuması: ABD ve Rusya, küresel etki alanlarını yeniden paylaşır; Ukrayna dâhil bazı bölgeler bu pazarlığın kurbanı olur. 

İkinci senaryo, Soğuk Savaş mantığının yeni bir versiyonudur ve orta vadede yeni krizlerin tohumlarını eker. 

Türkiye İçin Stratejik Yansımalar 

Türkiye, Karadeniz’deki güvenlik dengelerinden, enerji koridorlarına, NATO-Rusya hattındaki gerilimden Arktik bölgedeki gelişmelere kadar birçok alanda bu zirvenin sonuçlarından etkilenecektir. 

Milli Gazete okuru açısından kritik sorular şunlardır: 

Uluslararası hukuk ve adalet mi, yoksa güç politikaları mı galip gelecek? 

Diplomasi, barış inşası için mi, yoksa çıkar paylaşımı için mi kullanılacak? 

Türkiye bu yeni küresel tabloda kendi çıkarlarını nasıl koruyacak? 

Son söz yerine 

Alaska’daki Trump–Putin buluşması, küresel sistemde yeni bir sayfa açabilir; fakat sayfanın rengi ve yazısı henüz belli değil. Barış adına atılan adımların, adalet ilkesinden sapmaması gerekir. Aksi halde bu tür zirveler, kısa vadede “istikrar” görüntüsü verse de uzun vadede yeni çatışmaların habercisi olur.