Hz. Ömer’in (R.A.), meşhur bir sözü var: “İnsanların en ahmağı odur ki, başkasının dünyası uğruna dinini feda eder.” Ülkemizdeki seçimin arefesinde, medyada, sosyal medyada, ya da sosyal hayatta arz-ı endam eden hâdiseleri görünce aklıma hep bu söz gelmekte.

Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmem, yıllardan beri, İslâm düşmanları Ramazan-ı Şerif geldiğinde bu mübarek ayı Müslümanların içine zehir zıkkım etmek için ellerinden gelen bütün melaneti sergilemektedir. İsrail Gazze’yi bombalar, öbürüsü şöyle yapar, berikisi böyle der. Hadis-i şerifte, bu mübarek ayda cinnî şeytanların bağlanacağı haber verilmiş. Ancak görüldüğü üzere insî şeytanlar çok daha tehlikeli.

Şahsen bu Ramazan’da insî şeytanlar ne yaparlarsa yapsınlar, onlara ve onların oyunlarına bakmamaya, Ramazan’ın rûhuna uygun yazılar yazmaya niyetliydim. Ancak şu son zamanlarda yazılıp çizilenleri görünce şimdi bahsedeceğim konu hakkında yazmaktan kendimi alamadım.

Sosyal medyada siper almış troller var. Bunlardan bazıları şimdi işi gücü bırakmış Saadet Partisi’ni ve bu partinin muhterem liderini hedef almakta. En son, içki içen bir adamın vücuduna Sayın Karamollaoğlu’nun başını monte etmişler. Bu iğrençliği, ahlaksızlığı yapanlar, muharrik-i bizzat iseler, yani kendi başlarına bu işi yapıyorlarsa, en hafif tâbirle, Hz. Ömer’in (R.A.) sözüne dâhildirler. Yani başkalarının dünyası hesabına dinini feda eden ahmaktırlar. Yok bu işi, bir yerlerin hesabına yapıyorlarsa, bir yerlerden para alarak yapıyorlarsa durum çok daha vâhim. O zaman hem ahmak, hem hain, hem satılmışlardır.

Son bir asırda İslâm ülkelerini işgal, yağma ve talan eden gayr-ı müslim devletler, düzinelerle “pis işler birimleri” kurmuşlardı. Özel seçilmiş ve yetiştirilmiş kimseler, işgal edilen ülkelerde, hırsızlık, yağmacılık, talan, tecavüz, katliam yapmaktaydılar. Sözde bunlar başına buyruk kimselerdi ve sözüm ona o işgalci devletlerle bir ilgileri yoktu(!)

Şimdi bilhassa sosyal medyada arz-ı endam eden bu troller kim adına hareket ediyorlar, onu bilemiyoruz. Yalnız bildiğimiz, bu yaptıkları iğrençlik yanlarına kâr kalmayacak. Ne kadar kimliklerini gizlerlerse gizlesinler, gerçek kimliklerini tespit edecek uzmanlar ve bu işin ehli kimseler vardır. Onun için “durumdan vazife” çıkaranlar, “kraldan fazla kralcı” kesilenler, bu yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını zannetmesin…

Daha önce tekrarladığımız gibi, bu seçimin dinle, imanla bir ilgisi yok. Bu bakımdan, sözde İslâm’a hizmet etme iddiasında olanların kamuoyu önünde bilhassa iktidar partisini desteklediklerini deklare etmeleri, iddia ettikleri davaya zarar verecek mahiyettedir.

Milletvekili aday adayı olan imam, vaiz, müftü, öğretim görevlisi gibi zatların tekrar aynı görevlerine dönmelerini doğru bulmuyorum. Ekseriyetle iktidar partisinden politikaya atılan bu simalara başka kurumlarda vazifeler bulunabilir. Ancak dinî hizmetler için, ya da eğitim için “tarafsızlık” ilkesini ihlal ettiklerinden dolayı aynı göreve dönmeleri mahzurludur.

Şu mübarek günlerde durup düşünme vakti. Birilerinin dünyası için dini feda etmeye değer mi? İftira atmaya, gıybet etmeye, hakaret etmeye değer mi?

Bu seçimin manası gayet açık: Dünyamız için hangisi daha uygundur? Ecnebilerin; parayla (on binlerce dönüm arazi satın alarak, hayatî ehemmiyete haiz şirketleri, limanları satın alarak, bankalar alarak, altın karşılığı olmayan kalp paradan farksız paralarını silah olarak kullanarak, “hedgefonlar”la ülkeyi krize sürüklemeye çalışarak), sınırlarımızı terör örgütleriyle kuşatmakla, bize huzur içerisinde bir lokma ekmek yemeyi çok görmelerine kim dur diyebilecek? Gerçek bağımsızlık ve hürriyeti kim tesis edecek? İşte seçim bunun için… Din konusunda sadece gölge edilmesinler, başka ihsan istemez. Bir de “ılımlı İslâm” projesini uygulamaya çalışarak halkın inancını murdar etmeye çalışanlar var. İşte en tehlikelisi de bu. Şimdi akıllı olma zamanı. Ahmaklığın lüzumu yok!..