ABD’nin Türkiye’ye rağmen PYD’ye havadan silah desteği Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun sabrını taşırmış ki, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Letonya’da yaptığı tüm konuşmaların ağırlık noktasını ABD’nin PYD’ye silah desteği, Irak ve Suriye’de yüz binlerce insan ölürken kılları kıpırdamazken IŞİD’in  Kobani’ye saldırısı ile birlikte harekete geçmeleri oluşturdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bize göre tüm söylediklerinde, özellikle de ABD ve müttefiklerine dönük eleştiri ve serzenişlerinde haklıydı. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan Letonya’da yaptığı açıklamalarda gerek Başbakan Davutoğlu’nun konuşmalarında ABD’nin PYD’ye silah yardımını Türkiye’ye rağmen yaptığı, bunun yanlış olduğu, ABD’nin hata yaptığını anlatmalarına rağmen bildiğini okuduğunu ifade ediyorlar ki, bu sözlerden Türkiye’nin dışlanmışlığı, Suriye Kürtlerinin Türkiye’ye tercih edildiği anlamı da çıkıyor. Türkiye için PYD elbette bir rakip ve muhatap olamaz. Burada önemli olan ABD’nin tavrıdır. Hemen belirtelim ki, ABD’nin Türkiye’ye rağmen bölgemizde yaptığı ilk iş bu değildir. Bu bakımdan aslında olayın şaşılacak bir yanı yoktur. ABD meşrebine ve çıkarına uygun hareket etmektedir. Nasıl ki yılan sokar, ayı parçalar, bu onun tabii davranışı ise materyalist Batı medeniyetinin bir üyesi olan ABD’de genlerinin talimatına uygun davranıyor.

Irak’ın işgali ve arkasından Kuzey Irak’ta bölgesel yönetim oluşturulması Türkiye’ye rağmen sergilenen ABD uygulamasıdır. Yine, sınırımıza yerleştirilen Patriot hava savunma sistemi de Türkiye’nin karşı çıkışına rağmen NATO kılıfına sokularak gerçekleştirilmiş bir dayatmadır. Çünkü füze savunma sistemi önce ABD’de adına Türkiye’ye teklif edilmiş, Türkiye karşı çıkınca bu defa aynı teklif NATO olarak devreye sokulmuştur. Sanki NATO ile ABD birbirinden çok farklıymış gibi. Bunun yanında Suriye’de iç çatışmaların başlaması ile Türkiye olaya müdahale edilmesini istemiş, hiç oralı olunmamış, Türkiye 1,5 milyon mülteciye sahip çıkmak zorunda kalmıştır. Türkiye insanlık görevini yapmıştır ama bu insanlık görevine katkıda bulunmak gibi bir duyarlılıkları da görülmemiştir. Çünkü materyalist Batı medeniyeti anlayışında almadan vermek yoktur. Hatta 10 alıp bir vermek gibi anlayış söz konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hususu, “Batı’nın derdi insan değil petrol” sözleriyle açıkça ifade etmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Letonya seyahatinin ikinci konusunu Türkiye’nin AB üyeliğinin oluşturması, önümüzdeki dönemde Letonya’nın Türkiye’nin üyeliği konusunda destek vermesi oluşturmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan sıkça, “Türkiye’nin AB üyeliği öncelikli meselesidir. Bu hususta kararlıyız” diyerek AB üyeliğini önemsediklerini vurgulamıştır. ABD’den bunca şikâyete paralel olarak Türkiye’nin AB üyeliğindeki ısrarı “acaba AB, ABD’ye alternatif olarak mı görülüyor ” sorusunu akla getiriyor. Eğer böyle bir yaklaşım söz konusu ise bu da yanlış olur. Çünkü AB, ABD’nin alternatifi olarak ortaya çıkmadığı gibi böyle bir yaklaşım da söz konusu değil. Batı olarak nitelendirdiğimiz Avrupa ve ABD aynı materyalist medeniyetin bir parçasıdır ve ABD’nin bölgemize yönelik hareketlerinde AB üyeleri sürekli olarak birlikte hareket etmektedirler. Bu bakımdan eğer Türkiye ABD ve materyalist Batı’nın dayatmalarına karşı yeni bir ortak arıyorsa bu ortak kesinlikle AB değildir. Yapılması gereken tek şey zor da olsa D-8’leri harekete geçirmek ve daha da güçlendirmektir. Bunun dışında tüm yapılanlar yeni dayatmalara ve aldanmalara kapıyı açık tutar.