PKK NIN elindeki silahların ABD menşeli olduğu yıllardan

beri biliniyor. Hatta, Çekiç Gün döneminde helikopterlerden atılan ve içinde

gıda maddeleri olduğu ileri sürülen paketlerle PKK ya silah desteği verildiği

de biliniyor. Bu arada, PYD nin elindeki silahların önemli bir bölümünün de ABD

menşeli olduğu artık konu ile biraz olsun ilgilenen herkes tarafından

biliniyor. Yani olayın sır tarafı yok. Kaldı ki ABD yandaş terör örgütlerine

yönelik silah desteğini gizli de yapmıyor. Çünkü gizlemeye gerek bile duymuyor.

ABD nin Ankara Büyükelçisi John Bass diplomasi

muhabirleri ile bir araya gelerek çeşitli soruları cevaplandırmış. Cevaplarının

gerçeği söyleme endişesi olmadan o anki havaya göre verildiğini söylemek yanlış

olmaz. Çünkü Boss soruları cevaplandırırken doğrular ile yanlışları özellikle

harmanlamış. Mesela, PKK nin elindeki silahların ABD menşeli olduğu sorusuna

silahları kendilerinin vermediğini Irak ordusunun stoklarından PKK nin eline

geçtiğini söylemiş. Bu cevap karşısında, Anlat, anlat heyecanlı oluyor mu

dersiniz ya da Bass ın söylediklerinin gerçek olmadığını bile bile sessizce

geçiştirir misiniz bilmem. Ama gelinen noktada PKK militanlarının emniyet

mensuplarımızı ABD silahları ile şehit edildiğini biliyoruz. Ve bu silahların

PKK nın eline Irak ordusunun stoklarından geçtiğini söylemek de PKK nın

işlediği cinayetlerdeki ABD payını ortadan kaldırmaz.

Aylardan beri ABD ile Türkiye arasında soğuk rüzgârların

esmesine sebep olan PYD ile ilgili olarak Bass, Türkiye nin PYD konusundaki

endişelerine önem veriyoruz cümlesi laf olsun diye söylenmiş olmanın ötesinde

anlam ifade etmiyor. Çünkü ABD Dışişleri Bakanlığı ndan yapılan açıklamalarda

ısrarlı bir şekilde PYD konusunda Türkiye gibi düşünmedikleri, PYD yi terör

örgütü olarak görmedikleri açıklamaları henüz unutulmuş değil. Özellikle

PYD nin elindeki silahların CBD kaynaklı olduğu, hatta ABD nin PKK yı da PYD

kanalıyla silah gönderdiği bilinirken, Türkiye nin PYD konusundaki

endişelerini önemsiyoruz şeklindeki bir cümle ciddiyetten uzak olacağı gibi,

laf olsun diye söylenmiş olmaktan öte geçmez. Çünkü ABD Dışişleri Bakanlığı ndan

yapılan, PYD konusunda Türkiye gibi düşünmüyoruz, PYD yi terör örgütü olarak

görmüyoruz açıklamaları yanında büyükelçinin Türkiye nin endişelerine önem

verdikleri şeklindeki sözleri fazla bir anlam ifade etmez. Bu bakımdan Obama ya

da ABD Dışişleri Bakanlığı ndan daha önce önceden yapılan açıklamaları

düzeltecek/tekzip edecek bir açıklama gelmediği sürece bu tür açıklamalar

hiçbir öneme sahip değildir.

Kaldı ki, başta Irak ve Suriye olmak üzere İslam

ülkelerinin istikrarsızlaştırılması ABD eliyle gerçekleştirilmiş değil mi

Irak ta merkezi otoritenin bugün ciddi bir güce sahip olmayışı, hatta Kuzey

Irak taki bölgesel yönetime bile söz geçiremiyor olmasının sorumlusu ABD değil

mi Bölgede istedikleri gibi at koşturabilmek için önce Irak ı işgal ettiler ve

ülkeyi parçaladılar. Parçalanan Irak ın bir parçasında Kürt yönetimi

oluşturdular ve bu bölgede bir de PKK ya sabit bir karargâh oluşturdular. Böyle

olunca PKK ve PYD terör örgütlerinin sadece ellerindeki silahları değil

varlıklarını da ABD ye borçlu olduklarını söylemek yanlış olmaz.

Bu noktada büyükelçinin soruları cevaplandırırken, PKK

silah bırakmalı şeklindeki sözlerinin de üzerinde durmak gerekir. Bir yandan

PKK yı silahlandıracaksın, ardından da söz konusu terör örgütü için silah

bırakmalı diyeceksin. Böyle bir yaklaşım ciddiye alınabilir mi Bugün silah

bırakmasını istiyor ve sözünüzü dinletemiyorsanız buna rağmen ciddi bir

yaptırım gündeminizde yoksa söylediğiniz söz, Tavşana kaç, tazıya tut

demekten öte gider mi Ayrıca yapılan tüm bu açıklamaların samimiyetsizliğin ve

ikiyüzlülüğün ifadesi olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı