İktidarın AB sevdası başlangıçta sanki bir takım kazanımlar elde etmek adına başlamışken, zaman geçtikçe bu iş ciddiye binmeye ve adeta kara sevdaya dönüşmeye başlamış görünüyor. Çünkü, 25 üyeli Avrupa Birliğinde Türkiyenin geleceği Kıbrıs Rumlarına havale edilmiş, onların isteklerinin de arkası gelmiyor. Hergün yeni bir teklif yeni bir şart ileri sürüyorlar  ABde Rumların ileri sürdüğü bu şartların takipçiliğini yapıyor. Sanki Türkiye ABye ve Rumlara mahkum...

Öyle bir noktaya geldik ki, 70 milyonluk ve yüzyıllar boyu dünyaya liderlik yapmış bir ülkenin geleceği sanki Rumlara bağlandı. Bana göre eğer Türkiye Rumların lütfu ile ABye girecekse girmesin daha iyi ve onurlu olur. Türkiye, eğer girecekse böyle bir birliğe kendi gücü ve konumu sebebiyle girmelidir. Türkiyenin ABye alınması alanlar için bir lütuf değil, Türkiye açısından bir fedakarlıktır. Bu ülkeyi yönetenler bunu AB üyelerine hissetirmeli hatta göstermelidirler. Ve artık AB sevdasından kurtulma ve rüyadan uyanma zamanı gelmiştir.

Bu noktaya gelişte bu ülkeyi yönetenlerin geçmişte sergiledikleri yanlış tavrın rolü olduğunu, tek suçlunun AB üyeleri ve Rumlar olmadığını biliyorum. Ama geçmişte yapılan hatalar sebebiyle kendimizi bir mecburiyet altında hissetmenin de bir anlamı yoktur.

Uluslararası anlaşmalara göre Türkiyenin alınmadığı bir uluslararası birliğe Kıbrıs Rumların alınması mümkün değilken bu olmuştur. Hem de o zaman Türkiyeyi yönetenlerin izni ile olmuştur. Yine geçmişte Yunanistanın NATOya dönüşü de Türkiyenin izni ile olmuştur. Bütün bunlardan sonra şimdi Türkiyenin izni ile AB içinde belli bir konum edinmiş olan el kadar bir devlet Türkiyenin karşısına sürekli engel çıkarmakta, adeta Türkiyenin kendi iznine muhtaç olduğunu her an hissetirmektedir. Buna Türkiyenin daha fazla izin vermemesi gerekiyor. Bu milletin onuru ile böylesine oynanmasına izin verenler gelecekte hesap vermekte zorluk çekerler.  Özellikle Rumların her isteğine evet diyerek de ABye girmemiz mümükün değildir. Bu gerçeği artık bu ülkeyi yönetenler de görmek durumundadırlar. Rumların her istediğini yerine getirip müzakerelerin başlaması sağlansa bile AB üyeliği bir hayalden ibarettir. Bunu neden görmez, görmek istemezler ülke yönetimini ellerinde bulunduranlar İç politikada  biraz daha rahat nefes alabilmek, siyasete siyaset dışı müdahalelerin önünü kesebilmek arzusu bu kadar mı önemli ve ağır basıyor

Biz iç politikada kendi aramızda şu ya da bu şekilde bir anlaşma yolunu bulmalıyız. Siyaset dışı odakların siyasete müdahalesini engellemenin tek yolu ABye girmek değildir. Bu uğurda milletin desteği ile siyaset adamlarının vereceği samimi mücadelede sonuç verebilir diye düşünüyorum. Eğer, deniyorsa ki, bu millet sadece sandık başına gidip oyunu verir onun dışında özgürlükler ve demokratikleşme yönünde daha b.aşka bir fedakarlık istenmesi söz konusu olduğunda ona yaklaşmaz. O zaman da millet daha fazla özgürlük, insan hakkı ve demokrasi istemiyorsa  millete rağmen yapılabilecek fazlaca bir iş yoktur derim. Ancak gerçek bu değildir.

Bu millet verdiği oylarla AKPyi  tek başına Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla Meclise göndermiş ise, milletin daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakkı ve daha fazla demokrasi isteyişinin bir sonucu değil midir Milletin tek başına iktidar yaptığı siyasi kadrolar gerekli düzenlemeyi yapmıyor, yapamıyor da bunun için ABden medet umuyorlarsa bu işin cılkının çıktığını, milletin onuruyla oynanr bir noktaya gelindiğini görmeleri gerekiyor.

Ve artık iktidarı, muhalefeti ile AB sevdalıları  yakanlandıkları AB hayalinin yalancı bir hamilelikten ibaret olduğunu anlamak durumundadırlar. ABnin kendilerini oyaladığını, hatta kandırdığını, bir takım vaatler ile Türkiyeden tüm istediklerini aldıktan sonra kapının önünde tutulacağı gerçeğini görmek durumundadırlar.