Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bakan Bozkır’ın AB konusunda yaptıkları açıklamaları yan yana getirince ortaya çelişkiler yumağı çıkıyor. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerek AB Bakanı Bozkır’ın AB’ye yönelik eleştirilerine katılmamak mümkün değil. Hemen belirteyim ki, AB’ye yönelik tüm eleştirilerin altına imza atarım. Ancak, bunca eleştiriyle birlikte AB üyeliğinden vazgeçilmeyeceği yönündeki açıklamalar kafa karışıklığı değilse tutarsızlık olabilir.

Paralel yapıya yönelik 14 Aralık operasyonunun ardından AB’den yapılan açıklamaların kabul edilir, yenilir yutulur bir yanı yoktu. Böyle olunca da özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan sert bir karşılık verdi: ”AB’nin kapıkulu değiliz” cümlesi ile özetleyebileceğimiz tepkilere rağmen AB üyeliği konusunda Türkiye’nin tavrında bir değişiklik olmadığı da görülüyor. O zaman ister istemez insanın “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyesi geliyor.

Çünkü doğruları söylemek, söylenenler doğrultusunda hareket edilirse bir anlam ifade eder. Aksi halde ortaya çelişkiler yumağı çıkar. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın medyaya yansıyan açıklamalarından kısa bir alıntı yapmak istiyorum:

“AB ülkeleri son bir yıl içinde 16 gazeteciyi öldüren İsrail’e karşı suskun kaldılar. Mısır’da içinde Türkiyeli gazeteciler da olmak üzere onlarca gazeteci gözaltına alındı, şiddete maruz kaldı. Neden, sesinizi çıkarmadınız ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün yayınladığı raporda Türkiye’nin yine başköşeye yerleştirildiğini dile getirerek şunları söylüyor:

“Raporun bir yerinde bile İsrail’in adı geçmiyor. Raporda Filistin’in adı geçiyor. Filistin’de 7 gazetecinin öldürüldüğü yazıyor. Sanki o gazetecileri Filistinliler öldürdü gibi bir algı oluşturuluyor.”

Erdoğan, AB ve ABD’nin Türkiye söz konusu olduğunda çifte standart uyguladığını hatırlatarak, ”Türkiye AB’nin önünde kapıkulu değildir. Türkiye bırakın geri adım atmayı, asla azarlanacak, kendisine gündem belirlenecek bir ülke hiç değildir” diyerek tepkisini gösteriyor. Bu tepkiye sonuna kadar elbette katılıyoruz. Ancak, böylesine bir tepkinin ardından en azından Gümrük Birliği başta olmak üzere AB ile ilişkilerin gözden geçirilmesinin gündeme gelmesini beklemek doğru olmaz mı

Böyle bir şey söz konusu değil. Hatta AB Bakanı Bozkır önceki gün ziyaret ettiği gazetelerde farklı tavırlar sergiliyor. Söz gelimi iktidar yanlısı bir gazeteyi ziyaretinde “AB bizim amirimiz değil” derken, bir başka gazeteyi ziyaretinde “Türkiye yönünü Ortadoğu’ya çevirdi” diyenlere cevap vererek, ”Böyle bir şey yok. Hiç olmadı. AB istese de istemese de Türkiye oraya doğru bakacak” şeklinde konuşuyor.

Peki, buna mecbur muyuz İstenmeyen kapıda beklemek onur kırıcı değil mi

Kısacası artık iktidar sözcüleri çelişkili açıklamalar yapmaktan vazgeçmeli. Gerçekten AB kapısında durmayı içimize sindirebiliyorsak arada bir kabadayılık yaparak posta atmanın anlamı olmuyor.