Sistemin özüne ilişkin değerlendirme yapmak için eğitim-eğitimin özüne ilişkin değerlendirme yapmak için de zihin açıklığı şarttır. Bu yüzden her eğitim-öğretim yılı başlangıcında yapılan dua; “Allah zihin açıklığı versin” olur. Zihin açıklığının anahtarı; eleştirel düşünce kabiliyetidir. Bu sağlayacak bir müfredata sahip miyiz? Maalesef sahip değiliz çünkü eleştirel düşünme becerisini hızlı test çözme kabiliyetinden daha önemsiz kabul eden bir eğitim sisteminin ese(i)riyiz. Hâlbuki bir öğrencinin geleceği; yılsonunda yapılan birkaç saatlik sınav stresine mahkûm edilmemelidir.

Bilgi dönüştürmelidir. Bunun için önce bilginin “hâl dili”ne dönüşmesi gerekiyor. Hâl dili, önce yeni bir bakış açısı, sonrasında davranış biçimini değiştirecek seçenekler sunar. Zorlamaz, ikna eder çünkü en önemli mesaj insanın kendisidir. Bu mesajı verecek eğitimcilere ne kadar da ihtiyaç duyuluyor! Öğrencilerin dört duvar arasında hayattan koparılmasına dur diyecek ve eğitim süreci boyunca çevrenin ve sosyo-kültürel değişimleri dikkate alacak bir içerik aranıyor. Bu içeriği üretecek eğitim süreci, her bir öğrencinin kişisel özelliklerini göz önünde bulundurmalı ve potansiyelini açığa çıkarmalıdır.

Bu noktada öğrencilerin, ihtiyaç duydukları sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif alanlardaki etkinliklerinde müfredat gibi yıllık planlanması önem arz etmektedir. Eğitimcileri de sadece alan bilgisine dayalı değil, farklı alanlarda yetkinlerine kapı açacak bir biçimde yetiştirmeliyiz. Çünkü milenyum kuşağı; “anlatma, göster” diyor ve anlatan değil, yaşayan ve örnek olan rol-modeller bekliyor. Parçadan bütüne giden bir metotla ve bunu besleyecek bir multi-disipliner bir yaklaşımla yol alabilirsek, öğrencilerimizi hem zihin hem de yürek açıklığına kavuşturabiliriz.

Zihin açıklığı, merkeziyetçi anlayışın dışında kalmayı başarabilen ve öğretmenlerine özerk bir alan açabilen kurumlarla karşılanabilir. Bu ise ihtisaslaşmaya verilecek önemle gerçekleşebilir. “Gaziantep’te gastronomi, Konya’da tarım, Ağrı’da hayvancılık, İzmir’de turizmcilik, Zonguldak’ta madencilik, Karadeniz Bölgesi’nde balıkçılık, Akdeniz Bölgesi’nde spor ve Marmara Bölgesi’nde teknoloji ve Ar-Ge liseleri gibi bölgesel özellikler dikkate alınarak” özel eğitim veren kurumlar açılmalıdır. Okulda alınan eğitimin 21.yy’a uygunluğu bu olsa gerek! Başka bir arzunuz…