İslam medeniyeti bakımından sözlü geleneğin yeri oldukça önemlidir. Söze, sözü söyleyene oldukça kıymet verilir.

Hadis-i şerifler söz ile aktarılmıştır bugüne.

En kapsamlı hadis kitabı Sahih-i Buhari “güvenilir söz” arayışıyla derlenmiştir. Bırakın insanı, hayvanı aldatanın bile güvenilirliği zedelenmiştir zira. 

1400 yıldır süregelen gelenek söz üzerine inşa edilmiş, nesilden nesillere söz ile aktarılmıştır. Bu aktarım sürecinde medreseler ve tekkeler o kadar önemli bir rol oynamıştır ki, bunu idrak edememek demek İslami geleneği anlamamak demektir aslında.

Kelime anlamı itibariyle yol anlamına gelen tarikat müesseseleri, işlevleriyle düşünüldüğünde medeniyetin yolu olmuştur. İlim ve bilim adamlarının büyük çoğunluğunun aynı zamanda tasavvuf erbabı olması tesadüfi bir gelişme değildir.

Tasavvufun İslam medeniyetinde bilime, sanata, edebiyata, siyasete ve ekonomiye katkıları ayan beyan ortadadır.

Dergâhlar/tekkeler bir yandan nefis terbiyesinin esas alındığı ocaklar iken aynı zamanda müntesiplerine vazife bilincini veren mekânlardır.

Ahilik teşkilatı, ticaret ile ahlakın birleşmesinde tasavvufun etkisini gösteren somut bir örnektir.

Yine biliyoruz ki; minyatürler, hat ve tezhipler, mimari eserler tarikat ehli mutasavvıfların eliyle medeniyetimize kazandırılmıştır.

Kelam, hadis, fıkıh ve akaid geleneği bu ocaklarda şekillenmiştir. İmam Malik’ten rivayet edilen fıkıhsız tasavvuf zındık, tasavvufsuz fıkıh fasık eder, güzellik ikisinin birleşmesindedir anlamına gelecek söz bu manaya işaret eder.

Söylenecek çok daha söz, verilecek çok daha fazla örnek var elbette. Şimdilik bunlarla iktifa edelim ancak esas sormamız gereken şu soruyu soralım.

Niçin bütün bu bilgilerden, tarikatların/tasavvufun İslam medeniyetine etkisinden bahsetme ihtiyacı hissettik, açıklayalım.

Akyazı’da yaşandığı iddia edilen meşum hadisenin ardından kamuoyunda “cemaatler yasaklansın” mealinde türküler çığırılmaya başlandı. Tabii aslında bu akım yeni başlamadı, FETÖ bahanesiyle cemaat ve tarikatlara yönelik cadı avcılığı mütemadiyen yürütülüyor bir süredir zaten.

Sanki tüm cemaatler, tarikatlar bu tarz hadiselerin odağındaymış görüntüsü veriliyor.

İşin vahim tarafı ise bu kez bu yalan rüzgârından hassasiyet sahibi insanlar da etkilenmeye başladı.

Peki ama konuya bu şekilde bir yaklaşım ne kadar sağlıklı acaba?

Kanaatim odur ki; en başta şunun bilinmesi gerekiyor. Tasavvufi yapılar asırlardır İslami geleneğin, kültürel aktarımın mekânlarıdır. Bir yapıyı kaldırıyor ama yerine bir şeyi koyamıyorsanız evren boşluk kabul etmez. Onun için bir heyecanla gündeme getirdiğiniz bir problem çözüme kavuşmak yerine daha büyük sorunlara kaynak teşkil edebilir. Bu yüzden temkinli olmakta yarar var.

Sözlü geleneğin halen en canlı şekliyle aktarım yeri olan bu mekânların itibarsızlaştırılması ilmi geleneğin dejenere olmasına, toplumun alt kesimlerine kadar inmeyi başaran bir yapılanmanın işlevsizleşmesine neden olabilir.

Bir diğer önemli konu; tasavvuf ekolünün son 30-40 yıllık süreçte ciddi oranda dejenere olduğu gerçeğinin görülme şeklidir. Şirketleşme adımlarının öne çıkması, tarikatlarda maddi gelişmenin esas alınması gibi hususlar hakikaten vicdan sahibi tüm kesimleri rahatsız etmektedir, bu doğru.

Hatta öyle ki, bu yapıların önemli kısmının yarım asırdır siyasi tercihlerinde dahi umulduğu gibi bir bilinçle hareket etmedikleri, güçlünün yanında olma kabilinden bir davranış sergiledikleri ehlinin malumudur.

Ancak bozulma, çözülme diye tabir edeceğimiz bu husus yalnızca tarikat ya da cemaatlere mi has diye de sormak gerekir?

Bugün hep beraber diyoruz ki, artık o eski şairler, edebiyatçılar, sanatçılar, zanaatkârlar, âlimler, idareciler yetişmiyor. Zaten bu tespitin alt zeminini oluşturacak çok fazla done de var elimizde. Değişen toplumsal, siyasi, iktisadi yapıda aktörlerin niteliği de buna göre şekilleniyor elbette. 

O halde bizim doğru teşhis ve doğru tedaviyi birlikte ele almamız gerekiyor. Yalnızca doğru teşhis yapmak yani dergâhların yanlışlara düştüğünü belirtmek bizi doğru neticeye götürmez.

İnsaf sahibi herkes biliyor ki, asırlardır Anadolu’yu ilmek ilmek dokuyan hakiki tasavvuf ocakları sahte dervişleri, şeyhleri barındırmaz bünyesinde.