Ortalık bir kez daha toz duman. Bu seferki buhran, "göklerden" geldi. Moskova-Şam seferini yapan Suriye Havayollarına ait yolcu uçağının Esenboğaya indirilmesi, söz konusu krizde tam bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkıyor. Son dönemde, 2008 savaşı dâhil olmak üzere, birçok bunalımı atlatmasını bilen ve Avrasyada ortak bir gelecek arayan Türk-Rus ilişkileri, ciddi bir imtihan ile karşı karşıya. Putinin, ertelenen Türkiye ziyareti sürecine denk gelen bu gelişmeler, iki ülke açısından yeni bir belirsizliği daha gündeme taşımış durumda. Özellikle de "Şanghay Beşlisi latifesi" sonrası...

Çok ilginçtir, ne zaman böylesi bir ziyaret durumu söz konusu olsa, bir yerlerde iki ülkeyi hedef alan bu türden krizler hemen devreye giriyor. Başbakan Erdoğanın Suriye krizi gündemi ağırlıklı Moskova ziyareti öncesi ve sırasında meydana gelen olaylar bunun son örnekleri arasında...

Nitekim "F-4 Phantom" hadisesindeki Rusyanın tavrı ve Ankaranın derin sessizliği halen hafızalardaki yerini koruyor. Aynı şekilde, Başbakan Erdoğanın Moskova ziyaretinde Putin ile bir araya gelmeden dakikalar öncesi Suriyedeki Ulusal Güvenlik Binasının patlatılmasıyla ilgili yaşanan gelişmeler de unutulmuş değil. Hatırlanacağı üzere, bu patlama sonrası masadaki Rus rahatlığı (ya da bir diğer ifadeyle Türkiyenin gerginlik durumu), bir anda yer değiştirmişti...

Bu kapsamda, Putinin 14-15 Ekim tarihlerinde Türkiyeye yapacağı ziyaret öncesi yaşanan "Akçakale" saldırısı ve bu saldırının hemen öncesinde Rus Dışişleri Bakan Yardımcısının "güçlü bir istihbarata" dayandığı çok belli olan uyarısı, adeta Putinin Türkiye gündeminde elini kuvvetlendirici birer hususu olarak karşımıza çıkıyordu. Özellikle de, Esad sonrası Suriye bağlamında Türkiyeyi daha rahat ikna etme şeklinde karşımıza çıkan bu olasılık, muhtemelen Ankarada farklı bir tepkiye yol açtı.

Nitekim, söz konusu ziyaretin olaydan dört gün önce ileri bir tarihe alınması sonrası Türkiyenin yine "güçlü bir istihbarata" dayalı hamlesi gecikmedi. Bu hamle, adeta masada tarafların pozisyonunu eşitlemeyi hedefliyor gibiydi.

Buraya kadarki tahminler, daha çok iki ülkenin inisiyatifinde gerçekleşen bir seri olaylar dizisine işaret ediyor. Fakat, diğer taraftan, bu hamlelerin bir üçüncü tarafça yapılması olasılığını da göz ardı etmemek gerekiyor, özellikle de son 11 yıl içerisindeki Türk-Rus ilişkilerinin kat ettiği mesafeden rahatsızlık duyan bazı kesimler açısından. Nitekim Türkiyenin bu beklenmeyen hamlesi karşısında bir anda şaşkına uğrayan Rusyanın söz konusu eyleme verdiği ilk tepkiler, bundan sonraki süreçte Suriye krizinin daha da genişleyeceği ve derinleşeceği yönünde. Bir diğer ifadeyle, Türk yakın çevresinde başlayan gerginliğin, Rusyanın Suriye krizi üzerindeki belirleyici rolü ve bunun sürmesi noktasındaki ısrarından dolayı, artık kendi yakın çevresine doğru kayma durumu...

Rusya Federasyonu, SSCB sonrası bir kez daha güneyden, Kafkaslar üzerinden bölünme sendromu ile karşı karşıya. Daha açık bir ifadeyle, Rusya Ortadoğuda ektiğini Kafkaslarda biçmek üzere...

Nitekim Moskovadan yapılan "düşmanca tutum" açıklamasının arka planında da Suriyeden ziyade, Rusyayı hedef aldığı iddia edilen "Arap Baharı" süreci yatıyor. Kuzey Kafkasya bağlamındaki yoğun hareketliliğin ve kuvvet yığınağının ardında da bu "asıl hedef" algısı yatıyor gibi. Dolayısıyla, Rusya, şu ana kadar dünyaya pompalanan iddiaların tam aksi bir görüş içerisinde. "Bahar" sürecinin Suriye sonrası İrana değil, Kafkaslar üzerinden kendisine uğrayacağını hesap ediyor.

Dolayısıyla, son uçak krizi üzerinden verilmek istenen mesajları çok iyi okumamız gerekiyor. Ne de olsa bu olay sonrası söz konusu kıyamet savaşını kendi sınırlarının hemen yanı başında hatta içinde karşılamak istemeyecek ve bu bağlamda he türlü eylemi, operasyonu göze alabilecek bir Moskova gerçeği ile karşı karşıyayız artık...

Bu noktada uçak üzerinden verilen en somut mesaj, Rusyanın bölgedeki istihbarat etkinliğinin fazla abartılmaması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Buna göre Rusya, en kritik noktalarda bile bir istihbarat zafiyeti içerisindedir. En azından kendi başkentinde, çok stratejik bir noktada, havaalanında... Dolayısıyla, bu son hadise ile birlikte Rusyanın kendine güveni ciddi anlamda darbe almıştır.

Bundan sonraki süreçte Kremlindekiler muhtemelen kendilerini daha az güvende hissedeceklerdir. Burada, Rus istihbaratının zafiyeti kadar, bu sonucun ortaya çıkmasında istihbaratın doğrudan ya da dolaylı katkısı da Moskovadakileri rahatsız edecek bir husustur. Bu da ülkedeki paranoya durumunu zirve yaptırabilir ki, böylesi bir hassas süreçte, özellikle de Türk-Rus ilişkilerinin geleceği itibarıyla, daha soğukkanlı bir tutuma ihtiyaç duyulmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, Şanghay Beşlisinin latifesinden bile fazlasıyla rahatsızlık duyan bir kesim söz konusudur. Onun için Ankara-Moskova hattında yakın çevreler bağlamında karşılıklı saygı ve buna uygun adımların atılması kaçınılmazdır, özellikle de Rusya boyutuyla...