Teröristlerin elindeki silahların büyük bir bölümünün

elinde ABD ve AB ülkelerine ait silahların olduğu yıllardan beri biliniyor.

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ne gönderilen silahların PKK ve PYD nin eline

geçtiği çeşitli kereler ifade edildi ve yazıldı. Tüm bu açıklama ve

yazılanların yalanlanmadığını da unutmuş değiliz. Bu arada PKK terör örgütünün

bir kısım yöneticilerinin AB ülkelerinde oturduğu, bu ülkelerden temin edilen

paraların örgüte aktarıldığı da kimsenin meçhulü değil. Terör örgütü PKK ya

Batılı ülkelerin verdiği desteğin sadece silahtan ibaret olmadığı da biliniyor.

Çevik Güç adı altında oluşturulan ABD gücünün yıllarca PKK lı teröristleri

eğittiğini bu milletin unutmuş olması düşünülemez. Uzun yıllar Rusya nın PKK

ile ilişkisi siyasi destekle sınırlı görünüyordu. Ne zaman Irak ın ardından ABD

ve koalisyon güçleri Suriye yi de yeniden dizayn etmeye kalktılar devreye Rusya

girdi. Aslında Rusya nın Suriye de devreye girmesi parçalanacak Suriye de

yıllardan beri koruduğu mevcudiyetini daha da güçlendirerek korumak istemesinin

ABD ve AB ülkelerine rağmen ortaya çıktığını söylemek doğru olabilir mi

Bu bakımdan terör örgütleri konusunda samimi davranmayan

sadece AB ülkeleri değil ABD ve Rusya yı da birlikte düşünmek, topyekûn Batı

olarak ifade edebileceğimiz ülkelerin tümünün terör konusunda samimi

davranmadığını, söylemleri ile eylemlerinin tutmadığını, Türkiye ye ve tüm

İslam dünyasına zarar verebilecek her türlü oluşum ve gelişmeyi gizlemeye bile

gerek duymadıklarının gizli bir yanı yok. Batılı ülkelerin sadece bugün değil,

uzun yıllardan beri İslam dünyasına yönelik hesapları biliniyor. Buna rağmen özellikle ülkemizde bu gerçek biline

biline Batı değer yargıları içinde erimek sevdası sürdürülüyor. Sanki Batı

değer yargıları benimsenir, ortaya ne olduğu belirsiz kimliksiz bir toplum

çıkartılırsa Batı nın özelde Türkiye, genelde İslam dünyasına yönelik kötü

niyetinin yerini Batı hayranı tipler tarafından iyi niyet ve samimiyetin

alacağı sanıyorsa bunun büyük bir yanılgı olduğu çok geç olmadan

anlaşılmalıdır.

Bir yandan her fırsatta Batılı ülkelerin (ABD, AB

ülkeleri ve Rusya nın) samimiyetsizliklerinden şikâyet edip, arkasından da

onlarla her alanda birlikte hareket etmenin faziletlerinden söz etmek sanıyorum

Batılılardan çok bizim tutarsızlığımızı ortaya koyuyor. Elbette, yeryüzünde

herkes ile ilişkileri kesip tek başına yaşamak söz konusu değil. Ancak ülkemize

yönelik terör örgütlerinin kurulmasından eğitimine, silah desteğinden siyasi ve

maddi desteğe kadar her türlü desteğin Batılı ülkeler tarafından verildiğini

söyleyip hatta samimiyetsizlikle suçlayıp ardından söz gelimi AB ne girmeyi

vazgeçilmez hedef olarak topluma takdim etmenin, arada bir AB ülkelerinden

gelen sırt sıvazlamak anlamında sözleri başarı gibi takdim etmek sanıyorum

bizim şaşkınlığımızı ortaya koyuyor. Sanki İslam dünyası kendini yetersiz

görüyor, ille de Batılı ülkelerin desteğine ihtiyaç olduğunu sanıyor. Bu

kompleksten kurtulup, net tavır sergilemeden Batılı ülkelerin ikiyüzlülüğünün

sona ermesi mümkün olabilir mi Yani, samimi bulmadığımız ülkelerle birlikte

yaşamayı olmazsa olmaz olarak sunmak Batılıların samimiyetsizliğine benzemez

mi

Bu bakımdan gerçekten Batılıların samimiyetsizliğinden

şikayetçi ve muzdarip isek AB ile birlikte olmak için çırpınmak yerine İslam

dünyasının birliği için çalışmak daha doğru olur. İslam dünyasının birliğinin

kolay olmayacağını söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışarak Batı nın söz

konusu samimiyetsizliğinden ve ikiyüzlülüğünden şikâyet etmeye hakkımız olmaz.