Celal Bayar ın, Atatürk ün son başbakanı olduğunda yaşadıkları, onun anlatımından yine gündemde.
Bu hafta biz de tartışma alanımıza çekiyoruz bu konuyu. Önce Atatarük ün, nasıl bir başbakan olmamı istersiniz veznindeki soruya cevabını hatırlayalım.
Celal Bey...
Büyükelçileri ben tayin ederim, dış politikayı ben belirlerim, bu alana girme... Ordudaki tayinleri, terfileri yaparım. Bu alana da girme... Valileri, polis müdürlerini ben belirlerim. İçişleri Bakanlığı nın alanına da müdahale etme... Geri kalan işleri bildiğin gibi yapabilirsin.
Daha önceki hükümetlerde olduğu gibi demiyor Atatürk. Sürekli başbakan diyebileceğimiz İnönü nün kurduğu yedi hükümet var.
Son beş yılını iktisat vekili olarak yaşayan Celal Bayar, sürüp gelen böyle bir yönetim geleneği olsaydı, bileceğine göre...
Atatürk e niçin sormuştu bir taze Başbakan ın kullanabileceği yetkileri
Cumhurbaşkanı ve Başbakan ın uyumunun ötesinde, İnönü nün engellediklerini paylaşmak, kazanamadıklarını da kazanmak arzusu olabilir mi
Yoksa, Atatürk de Celal Bayar a, babasının gösterdiği tavrı mı gösteriyordu
Müftü babası bir gün Kur an okuduktan sonra biraz yüksek sesle, geçmişlerimin ruhunun yanında benim ruhum için de kabul et Ya Rabbi! Diye dua ettiğini duyurunca, Celal Bayar sorar: Neden kendinizi de katıyorsunuz O müftü Babanın cevabı, oğlunun özetidir. Senin okumayacağını bildiğimden...
Bayar-İnönü farklarını şimdi tartışacak değiliz. Neden İnönü hatıralarında yok, Atatürk ün belirleyici olduğunu anlatan ifadeler, gibi bir soru zihnimizin orasını burasını kurcalarken, yine bu günlerde karşımıza çıkan iki anının içinde aradık cevapları.
İnönü nün günlüğüne yazdığı notları Yapı Kredi Yayınları Defterler adı altıda yayımlanmış. Mehmet Barlas bey okuduklarından dikkatini çekenleri 31 Mayıs 2016 tarihli Sabah Gazetesi ndeki köşesine yazmış. Bizim de oradan aldığımız 1929 yılının Şubat ından bir not var.
Gündüz akşama doğru evinde, yatak odasında Gazi ile dahili durumu görüştük. Aleyhimizde çalışma var: Gizli; teşkilat belli değil. Orduyu korumak lazım. Çaresi Takrir-i Sükûn Kanunu nu yenilemek. Kendisi bu kararda, yeni bir mücadelenin göze alınmasından tarafa. Hararetle tebrik ettim. Şaşkın bir halde memnun...
Biz de şaşırdık. Notların son cümlesi bizi de şaşırttı.
Hararetle tebrik ettim. Şaşkın bir halde memnun...
Arkadaşlıklarının icabıdır gibi yorumlara meydanı bırakırken, İnönü tavrına dikkatlerinizi çekmek için bahsettiğim ikinci anıya gelmek istiyorum.
1934 yılında otuz yaşında veremden vefat etmiş ve Nazım Hikmet in de adına bir şiir yazdığı Kemal Ahmet adlı bir gazeteciden kalmış bize bu anı.
Alpullu da kurulan şeker fabrikası, şekerin kilosunu 13 kuruştan mal etmektedir. İthal malı bir kilo şeker İstanbul limanında 3 kuruşa teslim edilmektedir. Tartışmalarının yapıldığı 1930 lu yıllar. (Hoca mız da ülkemizi fabrikalarla donatırken, aynı minvalde itirazlar duymadık mı Şekerleri yollara mı dökeceğiz Nereye koyacağız yüzbin tankı Gibi akılla ilişkisiz propagandaların esiri olmadı mı bir kısım insanımız Bu arada hatırlayıverdik işte.)
Ortaköy deki tütün depolarında çalışan işçiler bir dernek kurmak isterler. Bu istek, bugün yapılan başkanlık olsun ya da olmasın gibi bir tartışma ortamı oluşturur.
Gazeteci Kemal Ahmet, hukuk hocalarının bu konudaki fikirlerini öğrenmek ve yazmak ister. Fakat onlar, Kendilerine bir zarar gelir düşüncesiyle günün bu netameli konusuna ilgisiz kalırlar.
Hukuk hocaları ve korkuları...
Devir İnönü devridir! O yılları orada bırakarak, birkaç gün önce 56. yılı dolayısıyla gündem yapılan 1960 ihtilal günlerine gelmek istiyoruz.
Üzerinde durulmayan, hiç tartışılmayan emekli edilenleri vardır o ihtilalin. 235 general, 3500 subay, 1402 öğretim üyesi, 520 hakim ve savcı dökümü çıkar araştırmak isteyenlerin karşısına. Düz memurlardan kimin haberi var
Bu emekliliklerin bu ülkeye maliyeti ne olmuştur Sorusuna kim cevap aradı nın ötesindedir bizim aklımıza takılanlar...
Bu kadar eğitimli insandan kaç kişisi oturmuş o günleri yazmıştır Yahut neden insanlarımız anılarını yazmaktan kaçınmışlardır
1930 lu yılların, hukuk hocalarına ve diğer insanlarına yaşattığı Kendilerine bir zarar gelir düşüncesiyle mi yaşıyordu bu ülkede insanlar 1960 lı yıllarda da...
Korkularımızın devamlılığı, bugün bize hâlâ ihtilal olur mu, olmaz mı tartışmaları yaptırıyor, cümlesinde noktalanırsa, bu abartılı bir basitlik olur.
Halbuki yaşanan sıkıntılarımızın temelinde İnönü nün o ifadesi yatar: Takdir ettim!
Bugün siyasette ve sosyal hayatta yaşadığımız çatışmaların temelinde, kendilerini İnönü varisi saydıklarından böyle bir hakkı kullanmak isteyenlerin itirazları vardır.
İşte bunun içindi, rahmetli Erbakan Hoca mızın önderliğinde yola çıkan MSP nin bir sloganının da Devlet-Millet Kaynaşması olması...
Ve işte onlardaki o hakkı geçersiz kılmak da hedeflerinden biriydi MSP-CHP koalisyon hükümetinin.
İnönü, öyle bir anı yaşamamış olmasına rağmen, öyle yazmıştır. İnönü olmasının gereği olarak yazmıştır ve bugünlere ulaştırmıştır.
Takdir bekleyenler hep olsun diye...
AĞACIN KURDU
AKP nin yeni hükümeti kuruldu.
Sağlık Bakanı nı övüyorlar: Efsane!
O yeni Sağlık bakanı, görevden alınmış eski Bakanlardan biri değil mi
Bizim de bu sayfalarda çok kere, Görevden alınan Sağlık Bakanı Recep Bey diye başlayan tenkit ve esprilerimizle unutulmaz (!) kılmaya çalıştığımız Recep Akdağ ı efsane olarak sunmaya çalışması AKP medyasının, ne manaya gelmektedir
R. Tayyip Erdoğan ın kurduğu AKP hükümetlerinde Sağlık Bakanlığı yapan Recep Akdağ ı, görevden alan yine R. Tayyip Erdoğan değil mi idi
Ne oldu da şimdi tekrar bakan yapılırken efsane oluverdi
Onun efsane olmasından, onu görevden alan Başbakan Erdoğan habersiz mi idi
Dahası,
Tekrar bakan yapılan ve görevden alınmış bakan sıfatı da olan birini efsane diye yazmak, çizmek, gözlere sokmaya çalışmak, selefi Sağlık Bakanı na bir yanlışlık yapmak olarak algılanmayacak mı
On dört yıldır iktidarda olan ve üç seçim yaşayan bir parti neden Sağlık Bakanlığı yapacak bir üçüncü kişi çıkaramıyor, çıkaramamış Neyi müsait değil bu partinin
Döne döne görevden alınanlar bakan yapılıp durulacaksa, ben de Sağlık Bakanı olacağım hayali olan hiç kimseyi bulamayacaksa bir parti onca seçimden sonra, iş AKP nin köşeci katiplerine düşüyor demektir.
Onlar efsane sıfatı veriyorlarsa mesele yok mu diyorsunuz Ama kim unutturacak bugün Cumhurbaşkanı olan R. Tayyip Erdoğan ın onu görevden alınan bakan yaptığını.
Bakanlar Kurulu listesi onay için önüne getirildiğinde, Başbakan a, buraya benim görevden aldığım bakanın adını yazmakla bir mesaj mı vermek istiyorsun ey Binali Yıldırım bey, demiş midir sayın Cumhurbaşkanı, bilmiyoruz.
Belki de efsane lik bütün bunlara rağmendir. Biz bunu da bilmiyoruz.
ONLAR SAP DEĞİL
Almanya nın Meclis inden geçirdiği ve bizim olduğuna inanmadığımızdan asla kabul etmeyeceğimiz Soykırım kararından sonra öğrendik, oralarda kökeni ülkemize dayanan 11 milletvekili olduğunu.
Başları Cem Özdemir yıllar önce seçildiğinde birçok köşecimiz, katip karakterli yazarımız bayram havasında yazılar döktürmüşlerdi sütunlarına. Fethetmeye Meclis lerinden başladık temalı yazılar hem de...
Bugünkü o kişi, o günkü bu kişi.
Kökenleri bizden diye yazılan o 11 kişinin 7 si kadın. Ne olmuş da kadınlar 11 de 7 oranını yakalamışlar. Yahut kimlere yakalanmışlar
Kökenciler dallara, dallardaki meyvelere sahip çıkmamışlar mı
***
Almanlara böyle bir karar aldıran bu kökeni bizden olanlara, kim güvenir artık
Alman Meclis inde Türk gibi satan, demezler mi Ya da Alman Meclis inde iken alınanlar...
Onlar, adam (Türk) olamayınca, ünlü darb-ı meselimizdeki gibi, daha Alman, daha Ermeni olmaya kalkmışlardır.
Mesele bu.
GAZETELER HABER YAZIYORLAR
Seri katil sıfatı takılan bir ya da bir kaç cinayetin zanlısı üzerinden reyting peşinde internet siteleri ve gazetelerimiz.
Bakın kim çıktı
Bakın nerde okumuş
Bakın kaç dil biliyormuş
Ülkenin adı bilinen liselerinden birinden dereceli mezuniyeti, üniversite doktorası, ailesinin eğitim seviyesi sürekli gündem yapılıyor. Bir tek şart dedikleri eğitim in neyinin eksik olduğunu ve neyi eksik kıldığını yazmıyorlar.
Yani o gazeteciler, o site yazıcıları için Eğitim şart diyoruz!
***
Bir gazete haberi,
Evli lise müdürü, kız öğrencisiyle kaçtı diye yazılmıştı birinci sayfaya.
Neyi kınıyorlar, anlaşılmıyor.
Müdürün evli olmasını mı Bekar olsaydı mesele olmayacak mı idi
Kaçması mı hata Otursa kalsa, normal mi sayılacaktı
Lise müdürü diye tanımlıyorsun. Kız öğrencisiyle diye yazılması, başka ihtimalleri önlemek için mi
Türkçemiz bu kadar mı zayıf Yoksa o gazeteler okuyucularını ancak böyle yazarlarsa mı anlayacak sanıyorlar
***
Dinci diyerek ülkesinin insanlarını aşağılamaya çalışan solcucuklarımız türedi bu AKP günlerinde. Biri diyor ki: Kaçak gökdelenlere bakılırsa, ibadetle değil böyle yükselmeyi düşündükleri anlaşılıyor.
Ona Dolmabahçe stadının üstünde yükselen gökdeleni örnek verelim. O orada öyle yükselsin diye o topraklar Beyoğlu ndan alındı, Şişli ye ganimet yazıldı. Peşinde koştuğunuz ünlü solcu Sarıgül e bu yolları niçin açtınız, diye bir sorsaydınız. Yoksa yükselen gökdelenleri gördükçe, kaçırdığınız gelirlere mi yanıyorsunuz, şimdi
HALICILAR YOKUŞU
Yeni Başbakan ımız Binali Yıldırım bey Yatırımcının önüne turkuaz halı sereceğiz demiş.
AKP ye çok yakın gazeteler çok önemli bir şey söyledi, diye yazıyorlar. Ama onlar yazdıkça bizde de sorular çoğalıyor.
Neden daha önce sermediniz 15 yıldır iktidarda olan sizler değil mi idiniz
Bu sergi eyleminiz için kaç kilometre turkuaz halı almayı düşünüyorsunuz
Daha önce başka renk halılar mı sermiştiniz Yatırımcılar şimdi illa turkuaz halı mı istiyor Ama neden
Hali vakti sarsılan, iyi olmayan insanlar ülkesi olmuştuk. Şimdi bu durumu yeni Başbakanımız, Halı vakti ne mi dönüştürmek istiyor
Daha soralım mı