AYNI günde birbirini tamamlayan iki haber dikkat çekiciydi. İlk haber hemen tüm medyada yer alan PYD kongresine katılan HDP’lilerle ilgiliydi. Elbette, bir partinin kongresine Türkiye’den bir başka partinin temsilci göndermesinin yadırganacak bir yanı olmayabilir. Ama bu ülkenin yönetici kadroları HDP’yi, PKK’nin siyasi uzantısı, PYD’yi de PKK’nın Suriye kolu olarak nitelendiriyorlarsa o zaman tablo net bir şekilde ortaya çıkar.

İlki ile bağlantılı olduğunu düşündüğüm ikincisi ise bir gazetemizde, “PYD’den PKK’ya kayıyorlar” başlığı altında yer alan detayında şu değerlendirmenin yapıldığı haberdi:

“Türkiye ve Kuzey Irak’ta ağır darbe yiyen terör örgütü PKK, Suriye’deki PYD güçlerini Türkiye’ye kaydırmayı planlıyor. İstihbarat birimleri, yerel kaynaklardan alınan bilgiler ve örgüt yönetiminin telsiz konuşmalarından PKK’nın, özellikle Türkiye içinde verdirilen kayıpların yerine Suriye’den militan kaydırma hazırlığı içinde olduğunu belirledi.”

İlk haberin doğruluğu konusunda bir tereddüt yok. İkinci haberin doğruluğu konusunda tereddüt olabilir ama böylesine bir haberi masa başında uydurmanın da gazetecilikte sıkça rastlanmayan bir olay olduğunu belirtmek isterim. Kaldı ki, haberde istihbarat kaynaklarına atıf yapıldığına göre resmi bir açıklama olmamakla birlikte konu ile ilgili bilgilerin medyaya özellikle sızdırıldığını düşünmek yanlış olmaz.

Bu değerlendirmeler ışığında iki habere birlikte baktığımızda Suriye’deki terör örgütü PYD ile Kandil’i üs edinen, Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini sürdüren PKK’nın işbirliğinin tescil edildiğini söylemek yanlış olmaz. Böyle olunca da Irak ve Suriye’de terör örgütlerine karşı mücadele vermek iddiası ile koalisyon oluşturan ABD’nin Suriye’de PYD’yi koruyucu kanatları altına alışını, IŞİD’e karşı mücadelede Türkiye’nin ABD ile birlikte hareket etmek zorunda kalışını yeniden değerlendirmek gerekmez mi Çünkü ABD’nin PYD’yi koruması aynı zamanda PKK’yı da koruduğu anlamına gelir.

İşin ikinci boyutu ülkemizin terör konusunda küresel terör imparatorluğu ABD’nin maşaları vasıtasıyla saldırı altında tutulduğunu görmek gerekiyor. Böyle olunca da terörle mücadelede geçici değil, kalcı bir başarı sağlanmasının yolunun öncelikli olarak ABD ile ilişkilerimizi gözden geçirmeye bağlı olduğunu bilmek şart oluyor. Dikkat edilirse ABD ve koalisyon güçleri bölgemizdeki terör örgütleri söz konusu olduğunda sadece IŞİD’i gündeme getiriyor, bölgemizde tek terör örgütü olarak onu gösteriyorlar. PKK terör örgütleri listesinde yer alıyor ama bugüne kadar bu örgüte karşı hiçbir eylem içinde bulunulmayışı PKK’nın terör örgütleri listesinde yer almasını sadece görüntüden ibaret bırakıyor. Buna karşılık PYD söz konusu olduğunda ABD ve koalisyon güçlerinin özel koruması altında olduğunu söylemek yanlış olmaz. ABD’nin özel korumasına tabi PYD şimdilerde bir de PKK’nın kaybettiği militanların yerini kendi militanları ile dolduruyorsa -ki bu durum aslında hep vardı- ve mesele istihbarat yoluyla doğrulanmış ise Türkiye terörle mücadelede yeni bir tutum belirlemek zorundadır. Özellikle de terörle mücadelede ABD ile işbirliğinin sadece bize zarar verdiğini/vereceğini gecikmeden görmek durumundayız.