Ne çabuk bozuyor ne tez arayı açıyoruz. Bunun hayra
alamet olduğunu sanmıyorum.
Önceden böyle alınganlıklar olmazdı. Daha doğrusu ufak
tefek şeyler büyük davamızın karşısında kendini büyütmezdi.
Son zamanlar durum ilginç bir şekilde tersine döndü.
Hangi platform hangi birlikteliğe baksanız mutlaka mensupları arasında herkesin
adını başka türlü koyduğu kavgalardan geçilmiyor.
Cemaat, tarikat, parti, gazete, dergi, dernek, vakıf ve
hatta sanal ortamlar daha önce olmadığı kadar birbirlerine kin tutup diş
biliyorlar. Ne sevgimizin kararı var ne de nefretimizin. Yirmi yıl yediği
içtiği ayrı gitmeyen dostlar anlamsız bahanelerle cenazeme gelmesin safhasına
gelebiliyorlar.
Dünya Müslümanların çeşitli nevzuhur isimlerle birbirinin
kanını akıtmaları bu işin en son raddesi. Ama nefret, şiddet ve vahşetin de bir
başlangıç noktası yok değil. Hiçbir kural kaide tanımayan yapılar kendilerine
Elkaide adını vermekte sakınca görmüyorlar.
Bir yandan Kur an sayfalarını mızrakların ucuna
takarcasına kelime-i tevhit bayraklarını elini kuvvetlendirmek için kullanan
istismarcılar, diğer taraftan yeşilin her tonunu tüketenler. İslami kavramları
reklâm aracı ya da tabela yaftası gibi kullananlar ise hiçbir dönem içimizden
eksik olmuyor.
Ne oluyor bize, nereye gidiyoruz, diye sormayacağım.
Çünkü ne olduğunu ve nereye gidildiğini herkes çok iyi biliyor. Böyle bir
şaşkınlıkla hali pür melalimizi sual edenler tecahül-ü ârif üstatlarıdır.
Biliyorlar, ama bilmezlikten geliyorlar.
Dün birbirimizi her görüşte sanki yıllardır görüşmüyormuş
gibi hasretle sımsıkı sarılırken bugün birbirimize selam vermekten bile imtina
ediyorsak adam olmaktan güncellenmiş adam, yani günün adamı- olmaya doğru
gidiyoruz demektir.
Dünün adamı siyasi erk ve imkânlarla güncellendiğinde
günün adamı haline gelip birden aktüelleşiverir. Aktüel insan kendini şöhretli
ya da itibarlı zanneden insandır. Oysa bilmez ki şöhret denilen şey öyle kolay
kolay herkesi yanına yaklaştırmaz. Şöhret kılıfı içerisinde ona günün insanı
olma payesi verir.
Nefret denilen şey bu tip insanların dudaklarında
ciddiyet formuna bürünür. Her siyasi gelişmede, her memleket meselesinde ilk
sözü onlar söylerler. Devletten kastettikleri üç kafadarla birlikte gündüz gözü
rüyalarının nargile eşliğinde muhabbetini yapmaktan ibarettir. Okey masasında
dörtlü tamamlanmış ise devlet kurulmuş demektir.
Okunan kitapların ve kutsal metinlerin kin, nefret ve
ihtiras ateşini söndürmeye hiçbir katkısı yoktur. Kutsayıp tebliğ niyetine
piyasaya sürdükleri sadece mizaç Müslümanlığıdır. Bugün Müslümanlar
konjonktürün de etkisiyle sosyolojik bir dönüşüm geçirmektedirler.
Şartları ve koşulları değiştirmekle kendini vazifeli
addeden Müslümanlar uzun zamandır şartların ve koşulların değiştirdiği
sosyolojik varlıklar haline geldiler. Siyasi erkin bahşişleri ile belli bir
mevkie gelmiş insanların fikir değişimleri genelde bir bahaneye ya da mizansene
dayanmaktadır.
Değişim doğal seyrinde meydana gelen bir dönüşüm değil
tam anlamıyla sahneye koyulan kurgusal bir olgu haline geliyor. Değişmek
isteyen kişi bu değişimini haklı bir serüvene dayandıramadığı için kendi
fikirlerini paylaşan düşünce akrabalığı bulunan kişilerle bir şeyleri bahane
ederek anlaşmazlık çıkarıp arayı bozmak için gayret sarf eder. Belli bir zaman
sonra da bu emeline ulaşır.
Önce düşünsel çevresini tahliye eder sonra da kendi
zihnini yeni sözcüklerle değiştirir. Bu kadar çok anlaşamazlık ve iç kavganın
olsa olsa bir tek makul açıklaması olabilir: Müslüman bireyler kendileri ile
olan sorun ve dış ortama adapte kavgasını projektion (yansıtma) mekanizmasını
kullanarak dışarıdaki bir sebebe hamletmeye çalışıyorlar.
Cemiyeti anladık, şayet cemaat içerisinde saf düzenini
darmadağın edecek biçimde bir itiş kakış yaşanıyorsa henüz tabelası olmasa da
nefsini kalbi edinmiş insanlar tarikatı kurulma aşamasını tamamlamış demektir.
Gerçekten ortada makam, mevki ve şöhretten oluşmuş kuyular var. Fitneye
bulaşmak istemeyenler hakikate tutunarak kıyıdan geçmeye özen gösteriyorlar.
Fırsat ve imkânlar oltada balık. Oltada ne varsa ortada da o var. Oltalar
balıkları, balıklar ise fırsat düşkünü, şöhret budalası insanları yakalıyorlar.