HER yıl Öğretmenler Günü münasebetiyle çeşitli
önerilerde bulunulur. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin
problemleri elbette bizim için de çözümü gerekli dertlerimizdendir. Gerçekten
basına yansıdığı gibi yüzde 87 si borçlu ise durum ciddi bir hal almış
demektir. Açıklanan raporlara göre günümüz öğretmenlerinin aldığı maaşın
yeterli olmadığı söylenebilir. Yetkililerin bu uyarıları dikkate almasını da
isteriz. Ancak sorunları sadece maddi iyileştirmelerle de çözmek mümkün
değildir. Öğretmenlerimiz biraz da aldıkları maaşın hakkını verip
veremediklerini bakmalıdırlar. Hazreti Ömer in (ra) Yemen valisinin maaşını
kısması olayı konumuzu aydınlatacak niteliktedir.
Yemen valisi maaşının yetmemesi üzerine adalet örneği Hz.
Ömer e bir mektup yazarak maaşının yetmediğini ifadeyle artırılmasını ister.
Ancak Halife Ömer (ra) ona verdiği cevapta maaşının bir kısmının kesildiğini
bildirir. Vali aldığı cevap üzerine hayrete düşer ve mektubunun yanlış
anlaşıldığına sanarak ikinci bir mektup yazar. Mektubunda önceki mektubunun
yanlış anlaşıldığını, maaşının azaltılmasını değil artırılmasını istediğini
vurgular. Ne var ki Ömer verdiği cevapta maaşının biraz daha kısıldığını
bildirir. Yemen valisi yine yanlış anlaşıldığı kanaatiyle üçüncü bir mektup
yazarak maaşının artırılmasını ister. Adalet şanlısı Hz. Ömer valinin maaşından
biraz daha kestiğini yazar. Bir zaman sonra Yemen valisi artık maaşının
yettiğini bildirir.
Hz. Ömer valinin maşının biraz daha kesileceği
endişesiyle mi, yoksa gerçekten yettiği için mi böyle yazdığını anlamak için
onu Medine ye çağırır. Huzuruna gelen valiye maaşının gerçekten yettiği için
mi, yoksa biraz daha kesileceğinden korktuğu için mi böyle yazdığını sorar.
Vali gerçekten maaşının yettiğini, fakat sebebini anlayamadığını ifade etmesi
üzerine Halife: Daha önce aldığınız maaşın hakkını veremediğiniz için bereketi
olmuyor, o nedenle yetmiyordu. Şimdi ise
hak ettiğiniz kadar aldığınız için yetiyor açıklamasını yapıyor.
Bu olay sadece öğretmenlerimiz için değil tüm ücret veya
maaşla çalışanlar için ibret alınması, kulaklara küpe olması gereken bir
olaydır. Emekli bir müftü olarak görev yaptığım ilçelerde lise ve imam-hatip
liselerinde bir hayli öğretmenlik, hatta müftülük öncesi 18 yıl Kur an kursu
öğreticiliği yapmış bir eleman olarak öğretmenleri meslektaşım gibi düşünüyor
ve ekonomik durumlarının sıkıntılı olması beni de rahatsız ediyor. Ama sevgili
meslektaşlarımın daha gayretli olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Öğrettiklerimiz niçin kitap okumuyor Bu konu üzerinde biraz düşünmek
zorundayız. Öğrenciler gerek öğrencilikleri dönemlerinde ve gerekse mezun
olduktan sonra öğretmenlerini kahvehanelerde masa başında oyun oynarken değil
kitap okurken görmeli, oraların KIRAATHANE olarak anılmalarına kapı
açılmalıdır. Ben ancak öğretmen olarak gönderildim diyen Peygamberimizin
mescidine bitişik SUFFA denilen yerde hangi şartlarda öğretmenlik yaptığı
unutulmamalıdır.
Ayrıca Kur an-ı Kerim de Yüce Rabbimizin Gerçekten
şükrederseniz elbette artıracağım; ama nankörlük yaparsanız benim azabım
şiddetlidir uyarısını dikkate almalıyız. Yine bir öğretmen olan,
konferanslarıyla meşhur Ali Erkan KAVAKLI nın 24-ll-2011 tarihli yazısını
okumalarını da tavsiye ediyorum.