Kurban bayramına iki gün kaldı… Dünyanın en sancılı coğrafyasında bulunan İslam ülkelerinin üzerindeki kara bulutların defedildiği, bayramın hakkaniyet boyutuyla yaşandığı günlerin özlemiyle her geçen gün daha büyük teessürlere boğuluyoruz. Kapımıza kadar dayanan savaş, ülkemiz sınırlarındaki sığınmacıların günbegün artmasına neden oluyor. Bu kaosun daha ne kadar süreceği belli değil. Mülteciler, akın akın Anadolu’nun farklı illerine gidip yerleşiyorlar. Her gün farklı bir sosyal çatışmanın malzemesi olarak gazetelerin iç sayfalarında, televizyonların ana haber bültenlerinde konu oluyorlar. Farklı bir kültürden, farklı bir kimlikten insanların şehirlerimizde oluşturduğu sosyal dramlar, çatışmalar, kavgalar, iç huzurumuzu ve barış ortamımızı da bir şekilde ortadan kaldırıyor. Suyun akışına bırakılmayacak nitelikteki bu sosyo kültürel çatışmalarla ilgili, iktidarın şu ana kadar aldığı hiçbir tedbirin olmaması da ayrı bir parantez olarak karşımızda duruyor. Sınır kapılarımızın açılması, mültecilerin çadırlara ve uygun ortamlara yerleştirilmesi çare mi Şu ana kadar bu zorunlu misafirlikler için milyarlarca dolar harcandı. Peki, insanımızın rahatlığı, güvenliği, huzuru, istikrarı ve bu çatışma zeminlerinin ortaya çıkmaması için, güvenlik dışında hangi tedbirler alındı veya planlandı

Şehirlerimizin huzuru ve güvenliği ile ilgili sorular cevaplanmayı bekliyor. Sınırlarımıza yığılan mültecilerin daha ne kadar bu şekilde ağırlanacağı gerçeği karşımızda duruyor. Birleşmiş Milletlerin 1.5 milyonu aşan mülteciler gerçeğine neden sessiz kaldığı ve

Türkiye’nin başını ağrıtan bu meseleyi çözme noktasında neden kılını kıpırdatmadığı konusu cevap bekliyor.

Diğer yandan Koalisyon güçlerinin ise bir türlü yapılanmayı becerememesi, IŞİD’e karşı ortak bir mücadelenin bir türlü başlamamış olması da ayrı bir konu. Şöyle yapılırsa böyle yapılması lazım… Türkiye’nin işin içinde olup şu şartları yerine getirmesi lazım… Hava harekâtı olursa, yardım lazım… Dünyanın jandarması Amerika, nutuklar atarak, ortalığı velveleye vererek bu işin çözümünü sağlayacağı imajını vermeye çalışıyor. Siyonizm’in güdümündeki medya da, bu orta oyununa çanak tutan haberler yapıyor. İşlerin bir türlü neden rayına girmediği, neden stratejik bir çalışmanın sergilenmediği konusu bir türlü gündeme getirilmiyor.

Bu işler velvele yaparak çözülmez… Madem ki, Irak ve Suriye topraklarındaki IŞİD tehlikesini bertataraf etmek, bu topraklarda oluşan iktidar ve siyaset boşluğundan yararlanarak ortaya çıkan terörizmi tasfiye etmek istiyorsunuz, o zaman stratejik davranacaksınız. Bu işin çözümü noktasında, oluşturduğunuz çekirdek koalisyonun eşit şekilde taşın altına elini sokmasını sağlayacak bir “Askeri operasyonun” yöntemlerini ortaya koyacaksınız. Kara veya hava operasyonu… Ve de bunları dünya medyasının gözü önünde, zırt pırt kameralar önüne çıkarak, Siyonist medyaya beyanatlar vererek yapmayacaksınız.

Çünkü, medya için bu olay sürekli işlenerek reyting getirecek, değerli bir malzemeden ibaret…

Her akşam sürekli televizyon ekranlarından IŞİD militanlarının sağa sola ağır silahlarla ateş ettiği, eli bıçaklı bir teröristin bir rehineyi boğazlamadan önceki görüntülerinin zihinlere sokulduğu haberler, kamuoyunu psikolojik olarak ürkütmekten başka bir işe yaramıyor.

Ve açıkça söylemeliyiz ki, artık bu görüntüleri de izlemekten bıktık!