Siyasi hareket ve iktidarların oluşumu, faaliyet,

etkinlik, hedef ve amacı, kural olarak ait olduğu halk, toplum, insan, ülke,

tarih ve kültür gibi unsurlara dayanır. Bunların esasında, özünde, doğrudan

veya dolaylı olarak belli bir inanç, düşünce ve duyarlık belirleyici tarzda

içkindir, mündemiçtir. Kısaca herhangi bir kültürün, uygarlığın mahiyet ve

niteliğini, kendine özgü ve özelliğini de içerecek şekilde siyaset olgusunu

anlayış ve uygulayış tarzında tespit etmek mümkündür. Bir uygarlığın ve

kültürün siyaset anlayışını somut olarak tespit etmek için de onun iktidar

anlayışına, iktidarı kullanış ve devretme, biçimlendirme gibi tezahürlerine

bakmak gerekir. Ancak iktidar olgusu, her zaman siyaset olgusunun birebir

tekabülü olarak gerçekleşmeyebilir. İnhiraflar, sapmalar, yanlışlıklar,

karşıtlıklar iktidarın biçimlendirilmesinde, el değiştirmesinde,

kullanılmasında ve devredilmesinde ortaya çıkabilir. Dolayısıyla iktidar ile

siyaset olgusu ve kültür ve uygarlık değerleri arasında kopmalar, karşıtlıklar,

sapmalar ve çarpıtmalar gerçekleşebilir. Böyle durumların ortaya çıkmasında

çeşitli etkenler, nedenler söz konusu olabileceği gibi bizzat o uygarlığın ve

kültürün kendi iç meselelerinin bir tezahüründen de kaynaklanabilir. Hatta o

kültür ve uygarlığın başlangıçta tam dengesi kurulamamış değerleriyle siyaset

ve iktidar olguları ilişkisinin yanlış biçimlenmesi, dolayısıyla

kullanılmasıyla da bağlantılı olabilir.

Dikkat edilmesi gereken bir önemli hususu da burada

hatırlamak yerinde olur. Kültür ve uygarlığı oluşturan değerler, genel anlamda

nesnel nitelikte gözükürlerken, iktidar olgusunun kökenindeki öznellik her daim

kendini hissettirir, beklenmedik şart ve durumlarda da tezahür edebilir.

Siyaset alanında, iktidar mücadelelerinde, iktidarın el değiştirmesinde,

devrinde ve kullanılmasında somutlaşan örneklerini tarih içinde ve günümüzde

tespit etmek mümkündür. Bu bakımdan iktidar olgusunun mahiyetinde içkin olan

öznellik (buna paralel ortaya çıkan bencillik), bir kültür ve uygarlığın dışa açılan

penceresi mesabesinde tanımlanabilecek siyasetin özünü, değer ve ilkelerini

dönüştürmede, sapkınlaştırmada en belirleyici etkenlerin başında gelir. Dış,

yerine göre yabancı etkilere en açık ve en uygun araç haline de dönüşebilir

iktidar ve onu biçimlendiren öznellik, bencillik.

İslam uygarlık ve kültürlerinin değer ve ilkelerinin

tezahür alanı olan siyaset olgusunun tarihi süreç içinde önemli kırılmalar,

dönüşümler, sapmalar şeklinde tezahür ediş görünümü sunmasında iktidar

olgusunun biçimlendirilmesi, kullanılması, devri ve el değiştirmesi mutlaka

önemli etkenler arasında sayılmalıdır.

Son onlu yıllarda, özellikle Batı nın, emperyal

egemenliğini yeni söylem ve hedefler ölçeğinde ifade etmek için biçimlendirdiği

küreselleşme aygıtı, İslam ülkelerindeki iktidar biçimlenmesini, el

değiştirmesini ve kullanılmasını sık, hızlı ve yoğun şekilde etkiler olmuştur.

Daha doğrusu etkin ve sıkça kullanmaya başlamıştır. Küreselleşmeye itiraz etmek

ile onu kabul etmek bir tavır olarak bir anlam ifade ediyor olsa bile,

küreselleşmenin yöneldiği amaca ulaşmada belirleyici engel olarak

görülmemektedir. Çünkü iktidar olgusunun öznel mahiyeti her türlü kullanıma

açıktır.

Müslüman halklar kendi uygarlık ve kültürlerinin ilke ve

değerlerini siyaset alanıyla iktidar aygıtını dengeleyici ve denetleyici tarzda

bütünlüklü hale getirmedikçe, iktidarın biçimlenme savrulmalarından,

sapmalarından ve yıkıcılığından emin olamazlar. Sorun derinlerdedir.