Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Milli Görüş topluluğu; bütün insanlığın saadete ulaşmasını isteyen, Allah’a iman etmiş ve bir ebedi hayatın varlığına inanmış kadrodur. Millî Görüşçüler yeryüzünden kötülüklerin kalkmasını, iyiliklerin yaşanır hale gelmesini isteyenlerdir. Bunun için de en doğal insan davranışı olan hakkı tebliğ ve davet görevini bir disiplin ve ciddiyetle yaparlar. Hakkı tebliğ ve davet görevi yapılırken dikkat edilmesi gereken şey, insanların akıllarına, mantıklarına, gönüllerine ve vicdanlarına hitap ederek, güzel söz, tatlı dille, en güzel bir biçimde bu gerçekleri anlatmaktır.

ALLAH, KİMİ SEVER?

Allah yaptığı işi iyi yapanı sever. Bunun için Milli Görüşçü, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan kişidir. Milli Görüşçü, "Yaptığı işi, iyi yapanı Allah’ın sevdiğini" bildiren Hz. Peygamber’in uyarısına uymayı çok önemli sayar ve Peygamberimizin; "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” öğüdüne dikkat eder. Hepimizin görevi Peygamber Efendimizin bildirdiği şekilde Hakk’ı tebliğ etmektir. Zariyat 55: “Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.” Allah Teâlâ; öğüdün müminlere fayda vereceğini bildiriyor. Öğütten insanlar, inandıkları ölçüde yararlanırlar. Bazı insanlar da bu ikazlardan rahatsız olurlar. Zuhruf 5: “Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim.” Görülüyor ki tebliğ görevi herkese yönelik bir görevdir. Haddi aşan, Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan kimselere de tebliğ yapmaktan vazgeçilmeyecektir. Peygamber Efendimiz de tebliğin önemini bizlere şöyle bildirmektedir:

“Din nasihatten ibarettir.” Yanındakiler sordu: “Kimin için ey Allah’ın Resulü?” Peygamberimiz cevap verdi: “Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların idarecileri ve Müslümanların hepsi için. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin aynasıdır, onda bir rahatsızlık görürse bunu ondan gidersin.” Peygamberimizin bu uyarısı, Milli Görüş sahiplerinin, içinde yaşadıkları toplumdaki yanlışları düzeltmeye çalışmakla kesin görevli olduklarını bildiriyor. Bize zararı olur diye hakkı savunmaktan vazgeçemeyiz. Mümin için; hakkı savunmak esastır. Batılılara yaranmak için kendimizi inkâr edemeyiz. Allah, emredildiği gibi müstakim olanları sever.

MİLLÎ GÖRÜŞ OKULU
Milli Görüş okulunda hem kendimizin hem de içinde yaşadığımız toplumun maddi ve manevi huzurunu nasıl sağlayacağımızı öğreniriz. Başkalarına faydalı olmaya çalışırız. Biliriz ki: “İnsanların en hayırlısı insanlara faydası olandır.” Biz Allah’a inanan bir topluluk olduğumuz ve Rabbimiz de müminleri kardeş yaptığı için her müminin iyiliğini isteriz. Onları ebedi âlemde hesap vermeye mecbur kalacakları tehlikelerden korumaya çalışırız. Bize kötülük edenlere de iyilik ederiz. Peygamberimizin; “Mazluma da zalime de yardım ediniz" sözünü biliyoruz. Sahabenin ey Allah’ın Resulü; “Zalime nasıl yardım edilir?” sorusuna Efendimiz, “Onu da, yapmakta olduğu zulümden uzaklaştırmaya çalışarak, yardım ediniz" diye cevap veriyor. Çalışmalarda bu emrin gereği olarak, insanları uyarıyoruz. İktidarı hatalarından dönmeye, Hakk’a yönelmeye çağırıyoruz. Ancak biliyoruz ki hidayet Allah’tandır. Biz sadece tebliğ görevimizi yapıyoruz. Allah Teâlâ; "Seni yaratmasaydım kâinatı yaratmazdım" diye iltifat ettiği Peygamberimize dahi, insanları hakka çağırmayı, yani tebliği, şöyle yapmasını emrediyor: “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel nasihatle davet et. Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” İşte Milli Görüşçülerin ölçüsü budur.

ALLAH’A GÜVENMEK

Millî Görüşçüler, bu çalışmaları yaparken yalnızca Allah’a güvenirler. Başarıyı O’nun verdiğini bilirler. Ve yine bilirler ki: “Allah her şey için, bir ölçü koymuştur.” Kulluk görevimizin gereği olarak bütün gücümüzle çalışırız. Allah’ın takdiri neyse ona da gönül rızasıyla teslim oluruz. Bu noktada Allah’a güvenmenin ne manaya geldiğini her müminin bilmesi gerekir. Allah Teâlâ; Hz. İbrahim’e hanımı Hacer validemizi ve henüz küçücük bir çocuk olan oğlu İsmail’i alarak bugün Kâbe’nin bulunduğu, o zaman ıssız bir çöl halinde olan yerde bırakıp dönmesini emrediyor. Soğuk bir gecede, vahşi hayvanların yaşadığı ıssız çölün ortasında, ikisini de bırakıp dönerken Hacer validemiz, Hz. İbrahim’e arkasından sesleniyor: “Ya İbrahim bizi bu ıssız yerde, çölde bulunan vahşi hayvanların ortasında kime emanet ederek gidiyorsun?” Hz. İbrahim’in cevabı şu oluyor: “Sizi Allah’a emanet ediyorum.” Hz. İbrahim’in Allah’a güven ve teslimiyetinden beklenen budur. Ancak içinde bulunduğu tehlikeden kendini ve küçücük yavrusunu koruyacak gücü ve imkânı olmayan bir kadının verdiği cevaba bakın: “Ya İbrahim, bizi emin yere emanet etmiş bulunuyorsun, gidebilirsin.” Allah’a güven işte budur. Milli Görüşçüler de bu güven ve teslimiyet içinde olurlarsa, yaşadığımız zulüm dünyasını değiştirebilirler. Bugün içinde yaşadığımız dünyada akan kan Müslüman kanıdır. Irak’ta ve Suriye’de yaklaşık 2,5 milyon, Gazze’de 200 bin Müslüman katledildi. Dünyaya ırkçı emperyalizm hâkim olduğu için bu zulümler oluyor. Tekrar bir Saadet Dünyası’nın kurulması Milli Görüşçülerin gayretiyle olabilir.

BAŞLANGIÇTA

Başlangıçta büyük olayların önemi tam fark edilmez. Şu anda Milli Görüşçülerin, Saadet Partililerin yaptığı çalışmalar çok mütevazı ve kıymetli çalışmadır. Bunun için Milli Görüşçüler, bütün insanlığın kurtuluşu, bu zulüm dünyasının yerine Adil Düzen’in uygulandığı bir Saadet Dünyası’na kavuşma çalışmasını yapıyorlar. Ve sadece Allah’a güveniyorlar. Türkiye; bin yıllık tarihi boyunca dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi olmuştur. Böyle bir maziye sahip olan ülkemiz, gelişmiş ülkeler arasındaki yerini yeniden kazanmak zorundadır. Gelişmenin amacı da aracı da insandır. İnsan ve toplumun layık olduğu maddi ve manevi refaha ulaşmasını sağlayacak sağlam bir zihniyete ihtiyaç vardır. Bu sağlam zihniyet, Milli Görüş’tür. Selam hidayete tabi olanlara…