Şimdi falanca başını oynattı, gözünü oynattı, para vermeyi düşünecek galiba, falanca gidecek, filanca gün falanca geliyor! Bu filmin adı: ‘Batılın Gözyaşları’ Biz bu filmi tanıyoruz arkadaşlar. Biz aynı filmi iki sene önce gördük. Şimdi bize aynı filmi oynatıyor. Aynı filmi oynatıyor, ama bu filim “Batılın Gözyaşları.” Filim bu. Bu filmi tanıyoruz. Bunun ustası var, rejisörü var, aktörleri var. Bakalım hanginiz daha başarılı oynayacaksınız! Heyetler gitti, geldi, Mathoffer geliyor, öbürleri gidiyor, şu geliyor, bu geliyor. Allah! Dinle.

TRT’nin işi gücü ne? TRT’nin işi gücü. Meşhur vergi kanunu. O gün akşamleyin ballandıra ballandıra anlattın. Vaktiyle ustaların da öyle yapmıştı. Şoförü konuşturur. “Aman efendim, geç kaldı. Biz bu vergiyi bekliyorduk zaten. Yaşasın varolsun” dedirttirir. Meğer bu vergi kanunu ne kadar, ne kadar büyük bir ferahlıkmış. Böyle ilâçlar varmış da kimsenin haberi yok. Hale bakın siz! Hem vergi getiren, hem de vergiyi ferahlık diye ilân eden hiç başka bir zihniyet gördünüz mü aziz kardeşlerim? Şu hale bakınız!.. 115 milyar görüntülü vergi! Arkasından ne çıkacak belli değil!

Çünkü bir takım katsayıların yetkileri Bakanlar Kurulu’na bırakılıyor. Ufacık gösterelim de, sonra istediğimiz kadar büyütelim. Bak ustaları biliyor, arkadaşlarınız da biz biliriz onu diyor, biz biliriz diyor. Hele bir kere koyalım bu vergiyi sonra büyütmesi kolay. Şimdi 115 milyar gösteriyor, 115 milyar yeni vergi getirecek, aman efendim bu kurtuluşmuş, ferahlıkmış. Bunu da ciddî ciddî çıkıp televizyonda konuşuyorsunuz. Hadi bakalım, İnşaallah televizyona beraber çıkacağız konuşacağız.

Bu 6 adıma ilâveten 7’ncisi de lâf, boyuna pansuman, boyuna pansuman! Ferahlık gelecek, iyilik gelecek! Merak etmeyin, bu kinindir, şu sıtmadır, bu şudur, bu budur, meğer neymiş bunlar!.. Lâf kısmında millet neyle aldatılıyor? Milletin aldatıldığı şu: Bu kararlar niçin alınmışmış? Efendim, biz Kasım ayında felç devraldık. Şu devir teslimlerinize bakın! Doğru, çünkü siz birbirinize enkaz ve felçten başka bir şey devredemezsiniz. Ama burada önemli bir nokta var. Geçen sene sayın Ecevit “Ben enkaz devraldım” dediği zaman sayın Demirel ona “Niye böyle söylüyorsun, itibarımızı düşüreceksin” diyordu. Şimdi kendisi “Felç aldık” diyor. Ne hikmetse felç itibar düşürmezmiş, enkaz itibar düşürürmüş.

Bu kararları almakla ne olacakmış? Bunun için söyledikleri nedir? 1– Ferahlık gelecek, ekonomi işlemeye başlayacak. 2– Gelirleri de artıracağız, eşel-mobili getiriyoruz. 3– Vergilerde ferahlık getireceğiz. 4– KİT’ler artık zarar etmeyecek, daha yukarı noktada bir denge kuracağız. 5– Kömürün parasını kömürü kullanana ödetmek adalettir. Allah Allah!..

Hangi Demirel akıllı?

Şimdi aziz kardeşlerim, elimizi vicdanınıza koyun. İki sene evvel biz beraber hükümettik. Gübrenin fiyatını düşürdük 1975 yılında. Sayın Demirel hemen koştu Bakanlar Kurulu’ndan dışarıya bir pehlivan edasıyla “Arkadaşlar, sübvansiyon yapılacak tek şey varsa bu da gübredir. Köylümüzü düşüneceğiz, elbette gübrenin fiyatını düşüreceğiz” dedi. Şimdi ise “Gübrenin parasını tabii köylü ödeyecek, kim ödeyecek” diyor. Hangi Demirel akıllı?.. İki sene önceki Demirel mi akıllı, bugünkü Demirel mi akıllı?

Bizim yanımızda başka konuşuyorsunuz, ikiniz de. Bizden ayrıldınız mı foyanız çıkıyor meydana! O da vaktiyle Kıbrıs fatihi kesilmişti, hatırlıyorsunuz ya! Sonra da Maraş’a tel duvar utanç duvarı çekti. Şurayı bilmem şuna verecekmiş, sanki babasının çiftliği! Sayın Demirel de bizle beraber olduğu zaman “Kardeşim İmam-Hatip Okullarını biz açtık” Köy köy dolaştı böyle dedi. Hani bu sene kaç tane açtın bakayım? Biz ortak iken Ocak ayında imam Hatip Okulu açmıştık.

1977 senesinde Samsun meydanında, teypler var bizde, kendisi hükûmetin başkanı; “Ey millet sakın bu ağır sanayiye aldanmayın, bunun parası, pulu yok” diyordun. 1979’da baktın ki bu Millî Selâmet’in ağır sanayiinden başka kurtuluş yok, “Bu ağır sanayiin altında bizim de imzamız var arkadaşlar” demeye başladın.

Efendim işçi dövizi 1,7 milyar olacak diyor, sonra rötuşlar başlıyor. Bilmem ihracat 2 değil, 2,5 milyar olacak, şu olacak, bu olacak, indir, indir, indir, beş milyar dolar dış borçtan daha aşağıya indiremeyiz. Ne zaman alacaksın bunu? Efendim bir ay sonra gelecekmiş de bir milyon doları konuşacakmış, üç ay sonra bilmem ne kurulu toplanacakmış, sene geçecek, kaş oynattı, göz oynattı deniyor. Bu bütçe patlatacak. Bakınız daha geldiği günden itibaren hemen komisyonlarda patlamaya başladı, doğarken patlıyor. Bütçede 300 milyar açığınız var. Şimdi bu 300 milyar bütçedeki hakiki açığı ne ile kapatacaksınız? Buraya gelip methiyeler okuyarak mı?

Efendim, “Ecevit şu kadar para bastı” diyorsun. Sen de basacaksın. Niye?.. Aynı kulübün üyesisin çünkü. “Ecevit, şu kadar müteahhite para ödemedi” Sen de ödemeyeceksin, “Ecevit şu kadar köylünün parasını ödemedi” Sen de ödemeyeceksin, haber veriyorum. Ödeyemiyorsun zaten, ödedin mi? Bak çay parasını bekliyor köylü, pancar parasını bekliyor, bekliyor, bekliyor, hiçbirini ödeyemiyorsun.

İkinizin de birbiriniz hakkında dediğiniz doğru; ama bu bizim derdimizi artırıyor; halletmiyor. İkinci hesabınız budur. Siz içeride de denge kurmadınız, dışarda da denge kurmadınız. 1980’de % 35’den fazla olmayacak diye Sayın Demirel taahhüt etti. Sayın Maliye bakanı, evvelki gün televizyonda “% 40-% 50’yi bulacak” diye başladı şimdiden elastikiyet getirmeye. İşte haliniz bu! Fiyat artışı 80 mi olur, 90 mı olur, yüzde 100 mü? Allah bilir. Hesabınızın bir diğer yanlışlığı da budur. Bu KİT’lerin de zararları yine meydana gelecektir. Dilerim çökenin altında şahsınız değil zihniyetiniz kalsın!

Beş hesabınızın beşi de yanlıştır. Bu binamız beş yerden çatlayacaktır ve çökecektir. Bunun altında elbette sizin şahsınızın değil; ama, ama zihniyetinizin kalmasını temenni ediyorum.

Muhterem Milletvekilleri,

Şimdi gerçeklere geliyorum. Bu kararlar bu söylenen sebeplerden alınmıştır. Bu kararlar 1– IMF emrettiği için alınmıştır. 2– IMF “Eğer bunları derhal ilân etmezseniz anlaşmayı bozarım” dediği için alınmıştır. Bu yapılan konuşmaların hepsi tabirimi mazur görürseniz ölü yüzü pudralamaktır, yani iş bitmiş ondan sonra ölü diriltmek için çalışılıyor. 1– Bu kararlar fakir-fukarayı gözyaşı ile inim inim inletiyor. 2– Bu kararlar Türkiye’de orta sınıfı ortadan kaldırıyor. 3– Bu kararlar Türkiye’de sınıf ayırımı meydana getirerek zengini daha zengin ediyor. Çünkü, bu devalüasyon kararı bir gecede bir aileye milyarlarca lira kâr sağlamıştır.

Hemen ertesi gün televizyonun, buzdolabının fiyatları artırıldı; 29 bin liradan 40 bin liraya. Ama o buzdolabı bankadan alınan borçla yapılmıştı, o borç değişmiyor! O borçla yapılan buzdolabı 40 bin liradan satılacak, 50 milyar lira açıktan kâr edilecek. İşte dengesizlik böyle artar. 4– Bu ilk defa yapılmadı, bugüne kadar 1947’den beri 33 senedir yapıla yapıla geliyor, her seferde yaralar büyüyor. Bu bir fasit dairedir. Bu işin bundan dolayı kökünden çaresini bulmaya mecburuz.

Katma Değer Vergisi

Şimdi, sayın bakan söyledi. Vergi kanununda istisna hudutlarının genişletilmesi, bu vergi kanununda istihsal vergisinin kalkması, geri kalmış yörelere yatırımların teşviki, üç yılda yatırıma çevrilenden vergi alınmaması, yurtdışı kazançlardan vergi alınmaması, ihracat kazançlarından vergi alınmaması hakikaten yapılırsa bunlar güzel şeyler. Ancak bunların karşılığında getirdiğiniz bu Katma Değer Vergisi esnafı ezecektir. Harçlar, taşıt alım vergileri bilhassa esnafı ezecek olan vergilerdir. Siz, burada asgari geçim indirimini bunun dışına çıkartmanız lâzım. 15 maddelik falan olmaz, asgari geçim indirimi ayrı bir iştir. Biran evvel çıkartılması lâzım. Diğer getirdiklerinizin ferahlatıcı taraflarının yapılması lâzım; ama yük tarafları yapılmayacak.

Eee, peki efendim bu yük ne olacak? İşte asıl mesele budur. Bunun üzerinde İnşaallah şimdi kısaca duracağım. Yalnız vergi hakkında şunu ifade edeyim. Bakınız yeni bir şey yok. Sayın Demirel 1970’te de aynı şeyi yaptı, bir sene sonra yıkıldı. O vakit İşletme Vergisi’ni getirdi, şimdi adını değiştirmiş Katma Değer Vergisi getiriyor. O vakit aynı devalüasyonu yaptı, şimdi gene aynı şeyi yaptı. Esasen 1977’de de aynı hükümetteyken bizden gizli bu vergi kanununu hazırlattırmıştı. Sonra Halk Partisi gelir gelmez aynı kanunu Meclis’e getirdi; ama o kanun Meclis’e geldiği zaman sayın Demirel kendisi ne diyordu? “Niye vatandaş vergi versin? Niye seyirci kalacağız milletimizin ezilmesine?” 6 Ocak 1979 “Milletin soyulmasına yardımcı olamayız. Nerde görülmüş muhalefetin iktidara vergi kanunlarının çıkarılmasına yardım ettiği? Bu hükûmetin milleti soymasını önlemek gayemizdir.”

Sayın Demirel, geçen sene bu vergi kanunu geldiği zaman söylemedik şey bırakmamış idi. Siz trafik memuru musunuz? Aziz Arkadaşlarım. Çok kısaca “Bir Allah’ın kulu var mı?” diyor ya, şu vazifeyi ifa etmek istiyorum, sözlerime dikkat edin! Şimdi bakın sayın Demirel “Başka çare yok, başka alternatif yok” diyor. Sayın Ecevit de “Bu hükûmetin başka alternatifi yok” dedi; şu parlamentodan kaç tane alternatif çıktı... “Bundan başka çare yok” diyor. Şimdi, çare var mı yok mu anlatacağım.

Siz trafik memuru musunuz?

Önce sayın Demirel’in bu söylediği söz bir bakıma doğru. Neden doğru? Önünüze düz bir kâğıt alın, bir çizgi çekin; şuraya “hayır” buraya da “şer” yazın; şuraya “fayda” buraya da “zarar” yazın. Hayır ile şerrin arasına bir kalın duvar dikin ŞER yani zarar bölgesinin içerisine geçerseniz, siz şer ve zarar bölgesinde kalmakta kararlıysanız doğru; zamdan, para kıymetini düşürmekten, her şeyi pahalandırmaktan vergilerle milleti ezmekten başka çare yok. Bu, zarar ve şer tarafı içerisinde bulunan insanlar için tek alternatiftir. Bütçe yapacaksın, bütçe sadece cari masrafa harcanacak, yatırım filan duracak, yatırımı Batı’ya açacaksın. Sonra, bütçede açık olduğu zaman vergi koyacaksın, KİT’ler zarar ediyor zam koyacaksın. Döviz yok ne istiyorsa verelim yeter ki borç versinler diyeceksin!

Yahu, Allah aşkına siz trafik memuru musunuz, otomat düğmeci misiniz? Siz ne yapacaksınız Allah aşkına. Bütçenin açığını vergiyle, KİT’in zararını zamla, döviz ihtiyacını ne istiyorlarsa şartları kabul edin dış borçla, bu nasıl devlet idaresi arkadaşlar? Siz ne yapacaksınız? Sizin yerinize şuradaki otomat düğmeler bu işi daha iyi yapar. Bir elektronik makine koyalım, (katsayı, matsayı diyorsunuz ya) bütçenin açığı kadar vergi katsayıları değişsin, KİT’lerin açığı kadar zamlar değişsin, bu işi sizden daha iyi yapar, siz hesap hatası yaparsınız o hesap hatası da yapmaz. Bu nasıl devlet idaresi? Bu millet vergiyi verecek, zammın da yükünü çekecek, gözyaşı ızdırap; siz niye hükümetsiniz, siz ne yapacaksınız?

“Hayır” tarafına geldiğiniz zaman, bakınız bakalım, bakınız bunun alternatifi var mı? Var. Ama o alternatif “hayır” tarafında. Millî dış politika, kendi gücüyle kalkınma ve insan haklarına saygı bayrağını açacağız Allah’ın izniyle. Cenab-ı Hakk bu bayrağı bize açtıracak. Bunları yapıp, otomatçılık, trafik memurluğu yapmayacağız. Oturup terleyeceğiz. Kapı kapı dolaşıp dış borç dilenmeyeceğiz, kendi kilerimize ineceğiz, kendi kilerimize. Bak Cenab-ı Hakk bize ne madenler vermiş, neden bu madenleri işletmiyorsunuz? Neden bu madenleri işletmiyorsunuz?..”

AP sıralarından “Hangi para ile?” sesleri yükselince Erbakan güldü:

“Hangi para ile?” diyor bak, yapacağız Allah’ın izni ile. Burada gelir bu milletin evlâdı çalışır, maden satıldığı zaman ücretini almasına bile razı olur. 5 milyon işsiz var 5 milyon! Ama, siz adam olun siz, siz adam olun! Bu sizinle olmaz! Terlemeden olmaz Bu ormanlar, bu madenler, bu millet size trilyonlarla devlet işletmesi vermiş, bu devletin işletmelerini çalıştıracaksınız! Cenab-ı Hakk insan gücü nimet vermiş bu insan gücünü üretime çevireceksiniz! Terleyeceksiniz, trafik memurluğu ile olmaz bu! Otomat düğmesine basmakla olmaz, sen de bir şey üreteceksin, sen de!”

Demirel iki elini birden kaldırıp bağırdı:

“Nereden, nereden?”

Erbakan başını salladı:

“Ben şimdi, efendim şu vergi de şu verilsin diyorum, “Karşılığı nerde?” diyor, o karşılığı sen bulacaksın. Terleyecek bulacaksın! Bak şurada Ankara havagazı deposundaki 5 bin ton kok kömürü Erzurum’a gidecek, yakacak yok dedim, 3 aydan beri bir tek vagon kömürü bile şuradan Erzurum’a götüremedin. Çünkü sen bu milletin işi ile meşgul değilsin arkadaş, sen kapı kapı, elinde telefon Matthofer ne dedi, öbürü ne dedi, öbürü ne dedi işin gücün bu! Kendi kilerinden haberin yok!

Elimizde itfaiye hortumu yangın söndürmeye çalışıyoruz

Yalnız Şırnak’taki asfaltitleri sıvılaştır şu milletin petrol ihtiyacının yarısını karşılarsın. Şu 17 milyon ton buğdayı bak biz, 11 milyon tondan aldık 17 milyon tona çıkarttık. Şu 17 milyon tonu 25 milyon tona çıkart. Ama bunun için gübre lâzım, traktör lâzım, o gübreyi dağıtacak insan lâzım, memleketin işi ile meşgul olmak lâzım; işte dert burada. Siz, sabahtan akşama kadar bakanlıklar, bir sürü partili arkadaşlarla dolu, onun işi, bunun işi; siz memleketin işi ile meşgul değilsiniz, bir baba şefkati ile uyarıyorum, böyle gidemezsiniz, böyle gidemezsiniz! Kendinize çeki düzen verin! Gidemezsiniz böyle!

Bütün bunların karşısına bak, kardeş Müslüman ülkelerin bir senede 60 milyar dolar ihtiyaç fazlaları var. Siz İslâm Konferansının kararlarına muhalefet şerhi yazarsınız, biz şuyuz, biz buyuz der onlara katılamazsınız. Biz sizi bırakacağız, Avrupa ile Ortak Pazar’a girip tek devlet olacağız dersiniz. Müslüman ülkelerle aramızı açarsınız. Ne imiş? IMF 79 milyon dolar verecekmiş! İşte felâketler buradan geliyor. Muhterem Kardeşlerim, Bu iş nasıl düzelir arz ediyorum: Şu milletin işleriyle meşgul olmakla düzelir. Bunları İnşaallah çeşitli fırsatlarla çok çok anlatacağız. Şimdi bu sözleri bir neticeye getirip bağlıyorum.

Ecevit geldi, anarşiyi, krizleri artırdı. Demirel geldi daha da artırdı. Gerçek bu. Şimdi bizim halimize bakınız! Bunlar benzin döküp, kibrit çakıyor, yakıyor bütün memleketi alev alev, biz Millî Selâmet olarak elimizde itfaiye hortumu, aman şurda bir yangın, şunu söndürelim, aman burda bir yangın, bunu söndürelim diye koşturuyoruz. İşte bak memur katsayısı 25’e çıksın dedik. Neden? Şu memurlar tutuşmasın. Kimin işi bu? Millî Selâmet’in. Bu gidiyor, zammı, vergiyi koyuyor, katsayıyı 25’e çıkartmaya gelince bununla biz uğraşıyoruz. Bu gidiyor zamla köylüyü ezik ezik eziyor, gübreyi pahalılaştırıyor, köylüyü ikinci sınıf vatandaş yapıyor, köylünün dolarını 70 lira değil 55 liradan sayıyor. Traktörü pahalılaştırıyor, gazı mazotu. Şimdi köylü bir kilo buğday almak için 7,50 kuruş masraf yapacak, parası yok. Ezdi köylüyü ezdi. Eee, bu zavallı köylü şimdi tohumluk alamaz, mazot alamaz, gübre alamaz. Ne olacak? Bak gene biz itfaiye gibi koşup diyoruz ki gelin köylümüze mazotu, gübreyi şu baharda fişle verelim fişle. Sonra, sonbaharda bunu karşılayalım. Taban fiyatını ona göre koyalım.

[email protected]

Gelecek yazı:

Milli Görüş Tarihi-22 Uçuruma giden köşeyi döneceksiniz Sıvas mitingi