Milli Görüşlülerin nasıl olması gerektiği hususunda görüşlerimize devam edelim:

Öğrenci ise derslerine muntazaman çalışarak sınıfın en başarılı öğrencilerinden birisi olmalıdır Milli Görüşlü. Belki sınıfın not olarak en iyisi olmayabilir ama en iyilerinden biri olmalıdır. Hocaları kendisinin adı geçtiğinde övgü cümleleri kurmalıdır hakkında. Akademik kariyer gündeme geldiğinde en başta düşünülen isimlerden biri olmalıdır.

Öğretmenlik yapan bir Milli Görüşlü öyle bir ders anlatmalı, faydalı bilgiler vermelidir ki yıllar geçse bile hatırlandığında övgü dolu cümlelerin öznesi olmalıdır. Öğrencilerine öğrenmeleri gereken tüm bilgileri vermenin yanında hayata dair gerekli olan bilgileri de aktararak hem eğitip hem de öğretmelidir. Öğrenciler onun dersinin gelmesini sabırsızlıkla beklemeli, pür dikkat ağzından çıkacak kelimelere odaklanıp hafızalarına kazımalılar. Eğer öğrencileri ders bitiminde derse girdikleri seviyeden eğitim öğretim noktasında bir parça daha ileri gitmişlerse o öğretmen görevini ifa etmiş demektir.

Resmi ya da özel bir kurumda amir konumunda olan bir Milli Görüşlü idaresi altındaki insanlara karşı şefkatli, merhametli ve hakkaniyet çerçevesinde amirlik yapmalıdır. Adam kayırma, torpil, makamı kötüye kullanma gibi fiilleri işlemekten imtina etmelidir. Özellikle aldığı kararlar saygı uyandıracak nitelikte olmalıdır. Emrinde çalışanlar bile hakkında konuşacak bir husus bulmamalıdır. “Adil bir düzen” isteyen bir idareci adaletiyle maruf olmadıktan sonra insanlara nasıl bir adaletten bahsedebilir ki değil mi?

Milli Görüşlü işveren konumundaysa o işyeri civarda en çok gıpta edilen yer olmalıdır. Sadece çalışanları değil civardaki tüm işyerlerinde çalışanlar bile o firmadan bahsederken övgü dolu cümleler kurmalıdırlar. Herkes orada çalışmak için can atmalı ve orada çalışma imkânı bulanlar sevinmelidirler. Allah korkusu ile çalışanlarının hakkına riayet eden, müşterilerine hakkaniyetle satış yapan bir firma olmalıdır o firma. Ürettiği mal, verdiği hizmet en iyisi olmalı, kalitesi, fiyatı rakiplerince bile takdir edilmelidir. İnsanlar o işyerinde uygulamaya bakarak “Adil düzen”in nasıl bir şey olduğunu öğrenerek ülke yönetiminin böylesi emin ellere teslim edilmesi gerektiğini düşünmelidirler. O işyerinde Milli Görüş tam kapsamıyla başarılı bir şekilde uygulanmalıdır ki civardaki esnafın da aynı şekilde davranmasına örnek teşkil etmelidir.

Burada ne kadar meslek sayarsak sayalım yine de yeterli olmayacak farkındayım. Yıllar boyu adil bir düzen kurulacağına inanan, Hak batıl mücadelesinde Hakk’ın yanında yer alan insanlar sürekli olarak adına Milli Görüş dediğimiz ve siyasi partilere değil sisteme alternatif olan siyasi oluşumun içeriğini halkımıza anlatıp durdular. Bu uğurda nice zorluklara göğüs geren insanlar çeşitli badirelerle de karşılaştılar. Buna rağmen bıkıp usanmadan Milli Görüş’ün ne olduğunu ifade etmeye devam ettiler. Kimi zaman başarılı olarak yönetime geldiler kimi zaman da toplumda horlanan, alay edilen, zayıf, ekalliyet olarak görülenlerden oldular.

Yıllarca topluma Milli Görüş’ü anlatmak için çırpınan insanlar, ülkemizin tüm fertlerinin Milli Görüş’ten haberdar olabilmesi için gecesini gündüzüne katarak bildiklerini halka aktardılar. Tabiri caizse 7/24 sürekli “Adil Düzen” ve “Milli Görüş” anlatıldı insanlara.

Bunda kısmen de başarılı olundu. Bugün 7’den 70’e herkes Milli Görüş’ten haberdar artık! Kime sorsanız Milli Görüş’ten bahsediyor. Hatta ben de Milli Görüşçüyüm diyor ilgili ilgisiz herkes.

Milli Görüşçüler bu anlamda çok başarılı oldular. Ama sanırım bir husus pek çok kişi tarafından göz ardı edildi. Hep başkalarına anlatırken aile fertlerimizi bu anlatımlardan mahrum bıraktık. Başkaları Milli Görüş’ün ne olduğu hususunda bilgilenirken evladu iyalimiz kendi dünyalarındaydı. Mum dibine ışık vermemişti ne yazık ki! Bizler tabiri caizse birer Milli Görüş aktarıcısı ya da tanıtım elemanı olmuştuk. Elbette ki tanıtım için gerekliydi bu! Zira toplum Milli Görüş’ten bihaberdi. Onların bilgilenmesi adına yapıldı bu çalışmaların hepsi farkındayım.

Şimdi madem neredeyse herkes Milli Görüş’ten haberdar o halde artık özümüze dönmemizin ve kendi hayatımızın ne kadarında Milli Görüş hâkim diye bir nefis muhasebesi yapmamızın zamanı geldi diye düşünüyorum.

Artık Milli Görüş’ü yaşama zamanı geldi! Bir zamanlar Milli Görüş’ün kokusunu almış olan insanlarımız artık kendisini görmeli! Şimdi Milli Görüşlü olma vakti!

minik bir tebessüm

Padişah mı vezir mi?

Padişah ile vezir tartışmaya başlamış. Padişah, vezire:

-           En büyük ve en güçlü benim Sen benim emrimdesin” demiş. Vezir:

-           Hayır, ben büyüğüm Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun” diye itiraz etmiş.

Tartışmanın uzayacağı anlaşılınca padişahla vezir, bir çobanın yanına gitmeye karar vermişler. Çobanın yanına vardıklarında konuya direkt girmemek için çobana sormuşlar:

-           Senin koyunun mu büyük ineğin mi?

Çoban “İnek” demiş,

-           Keçin mi büyük, öküzün mü?

Çoban “Öküzüm tabii ki” deyince, nihayet asıl soruyu sormuşlar çobana;

-           Söyle bakalım “Padişah mı büyük, vezir mi?”

Çoban hiç düşünmeden yanıtlamış

-           İnanın ben bu hayvanları tanımıyorum.

İlgilisine notlar:

• “Umudun kalmadığı yerde, bizlere umudu yeşertmek düşer” Albert Camus

• “Bir insanın gerçek yüzünü görmek istiyorsanız ona hiç faydası olmayan insanlara nasıl davrandığına bak” Paulo Coelho

• “Üşengeç değilsin sadece mutsuzsun ve mutsuz insanlar yorgun olur hiç bir şey yapmak istemezler” Charles Bukowski