Müşrikler, Bedir, Uhud ve Hendek saldırılarında bulunmuşlar, lakin Müslümanları yenememişlerdir. Şimdi inisiyatif Müslümanlardadır.
Hudeybiye anlaşması yapılmış, dönüş yolunda Fetih Suresi nazil olmuştur.
Bu bir müjdedir. Mekke fetholunacak, Ka’be putlardan temizlenecektir.
Ka’be Hicretin ilk yılından itibaren Müslümanların kıblesidir ama içi dışı ve civarı putlarla doludur. Bu durum Peygamber Efendimizin ve Müslümanların çok zoruna gitmektedir.
Ka’be’nin temizlenmesi için can atmaktadırlar.
İşte Fetih Suresi bunu müjdeliyordu.
Nitekim Hicretin 8.yılında Peygamber Efendimizin kumandasında Müslüman ordusu yola çıkmış, Mekke kansız bir şekilde fethedilmiştir.
Peygamber Efendimiz hiç vakit kaybetmeden Ka’be’ye yönelmiş ve put kırma ve şirki yıkma işine başlamıştır.
Her bir putu:
“Deki artık Hakk geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl zail olmaya mahkûmdur!”
İsra Suresi-81. Ayeti Kerimesini okuyarak yere devirmiştir. Ka’be’nin içi, dışı, yakın ve uzak çevresindeki şirk alameti putlar böylece devrilmiş, Müslümanların ebedi kıblesi tertemiz hale getirilmiştir. Artık Ka’be Müslümanların kıblesi olarak tertemiz hale getirilmiş, muhafazası, bakımı, tamiri, hizmetleri ve Allah’ın istediği şekilde Müslümanların ziyaretine amade tutulması işleri Müslümanlara emanet edilmiştir.
Müslümanlar bu emanetin gereğini hakkıyla yerine getirmişler midir
Bunu söylemek zordur.
Nitekim Müslümanlara emanet edilen Ka’be; günü gelmiş, yine Müslümanlar tarafından mancınıkla taşa tutulmuş, yıkılmış, günü gelmiş etrafında bulunan Müslümanlar katledilmiş, hatta cesetleri ile zemzem kuyusu doldurulmuş, günü gelmiş Haceri Esved kaçırılmış, ya da kırılmış, günü gelmiş çok daha değişik şekillerde emanete hainlikler edilmiştir.
Bu yazı dizimizde Müslümanların Ka’be’ye verdikleri zararlar üzerinde durmayacağız. Bu ayrı bir konudur.
Bu grupların hak ettikleri cezayı elbette Allah verecekti. Bundan asla şüphemiz yoktur.
Biz Kutsal Şehirlerimize ve Kutsal Mabetlerimize Gayrı Müslimlerin tasallut girişimlerini anlatmaya gayret edeceğiz.
Bunu anlatırken göreceğiz ki, Mekke-i Mükerreme’ye ve Medine-i Münevvere’ye Gayrı Müslimler tecavüz etmeye yeltenseler de asla muvaffak olamamışlardır.
Bu husus bu iki şehirde bulunan Ka’be ve Mescidi Nebevi’nin İlahi kudret tarafından korunduğu kabulünü doğrulamaktadır.
Yalnız, Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın zaman zaman gayrimüslimlerce işgal edildiği, tahrip edildiği, içinde cinayetlerin işlendiği tarihi bir gerçektir.
Bundan da İlahi korumanın Ka’be ve Medine’ye münhasır olduğu sonucu çıkmaktadır.
Sonuç olarak Müslümanların içinden çıkmış bulunan bazı kişi ve guruplar Ka’be ve Mescid-i Nebeviye’ye zararlar verebilmişler, lakin gayrimüslimler, birçok saldırı girişimlerine rağmen buna asla muvaffak olamamışlardır.