Gündelik hayatımızdaki kavramlar değişiyor. Ruhumuzdan doğma, bizi tanımlayıcı olanların zaman içinde devre dışı bırakılması düşüncesi var. Kendi kavramlarımızla konuşmak, düşünmek ve ruhumuzu onunla beslemek, bu büyük ruhu daha geliştirici kılmak gerekiyor.
Batı kompleksi, bir yerlere tutunma çabası, iktidar sürdürme hırsı insanlarda anlaşılmaz kişilik zaafı oluşturuyor.
Hayatımıza giren, belli bir anlamda gerilim ve çatışma nedeni olan bazı kavramlar bir yarar sağlamadığı gibi, bizi, insanımızı çözücü, zayıflaştırıcı zaman içinde kendinden uzaklaştırıcı bir özelliği bulunuyor.
"Dinlerarası hoşgöru", "Medeniyetler buluşması", bunlara bağlı olarak hayatımıza giren başka kavramlar da bulunmaktadır. "Ilımlı islâm", "İslâmsız İslâm", "Dinler bahçesi", "İslâm ülkelerine demokrasi getirilmesi", "Büyük Orta Doğu Projesi" gibi benzerleri artık sıradan kavramlardır. Bunların gerçekleştirilmesi için, islâmi özellikli kimselerin seçilmesi, onlar tarafından yürütülmesi, olayı daha kolay şekilde sonuca götürüyor. İslâm ülkelerinde, bu olguları yapabilecek tipler seçiliyor. Bunlara teşne olanlar nasılsa bulunuyor.
Bu kavramlar, ılıtıcı, gevşetici ve zaman içinde çözücü özellikler taşımaktadır. Bu gibi durumlara yamananlar; yaptıklarını, İslâma bir hizmetmiş gibi görüyorlar, ama onun ardındaki asıl tehlikeyi göremiyorlar. Dünyayı tanzim etme savında olan güçler, bir yandan Müslümanları ılımlandırırken, bir yandan radikal unsurlar üreterek, İslâmı nahoş göstermektedirler. Bu güçler rol dağıtımını ustaca yapmaktadırlar.
Son zamanlarda İstanbul ile ilgili olarak "Medeniyetler başkenti" kavramı da bunlarla ilintilidir. Bu, bu çerçeve dışında düşünülemez.
İstanbul, tarihin her döneminin en önemli merkezlerinden, başkentlerinden biridir. Peygamber Efendimizin muştuladığı, feth edileceğini, onu feth eden kumandan ve askerlerin kutlu insanlar olduklarını bildirmiştir. Bunun üzerine İstanbulun fethi ile ilgili, Peygamberimizin arkadaşları, ütopik sayılacak bir heyecanla, İstanbulun fetihine koşmuşlardır. Bu, o günün koşullarında çok zor, hatta imkânsız olmasına karşın, bu hayali gerçekleştirmek için İstanbula gelmiş ve burada kalmışlardır. Onların gelişi anlamlıdır. Bugün İstanbul surları içinde yatan Peygamberin arkadaşlarının gelişi gelecek ufku bakımından önemlidir.
Sultan Fatihin İstanbulu fethi olayıyla, İstanbul artık ruhen ve fiziken İslâm dünyasının başkenti olmuştur. İslâmın başkenti insanlığın başkentidir.
Tarihin seyrinde, Hıristiyan ve Bizans ruhlu kültür, İstanbul açmazını sürekli olarak yaşamıştır.
Asıl tehlike içeriden olan kuşatmadır.
İstanbul 2010 yılında Dünyanın örnek şehri olmaya aday. İslâm ruhlu bir İstanbul bu yarışmada birinci olur mu İslâm ruhundan uzaklaştırılır, Bizans ve Hıristiyan ruhu egemen hale getirilirse, ancak o zaman olur.
AB, İstanbulda, Hıristiyan kültüre ait eserlerin onarımına büyük bir fon ayırmış. Bu kültürlere ait eserler bir bir onarılmaktadır. Bu, sadece İstanbulda değil, Anadolu daki bütün eserler için geçerlidir.
Devlet kendi tarihine ve kültürüne sahip çıkmadığı için, halkımız uzun yıllar, tarihine ve kültürüne ait eserleri, köylüce de olsa korumaya ve ayakta tutmaya bakmıştır.
Papa Benediktusun Türkiye ziyareti yakında. AB ve 3 Kasım tarihleri öncesi, gelişiyle ilgili ısınma hareketleri yapılmaktadır.
Papa Hazretleri(!) geliyor. Anlı şanlı köşe yazarlarımız, mensup oldukları medya, İslâma ilişkin bir kavram, bir eylem, bir düşünüş olduğu zaman yeri göğü inletiyorlar. Ama Papa Hazretlerinin gelişini yumuşatma duygusu gözlerden kaçmıyor.
Sayın Ekşi, Papa Hazretlerine karşı kaleminiz çok nazik ve yumuşak. Hazret, Kölnde bir milyon Hıristiyanı kutsadı, cennet ile doğrudan muştuladı. Yakında İstanbulumuza gelecek, bakalım kimlere neyi muştulayacak Köln benzerini Türkiyedeki Müslümanlar yapsaydı, yeni bir 28 Şubat olur muydu, olmaz mıydı Ne dersiniz
Soru: İstanbul kimin, hangi medeniyetin başşehridir