Medeniyet kavramı, sosyal, kültürel, siyasal ve sanat alanındaki tüm gelişmeleri kuşatan, ülkelerin ve insanların sosyal ilişkilerinde sevgi, saygı ve muhabbet ortamının en yüce sınıra ulaştığı bir değeri ortaya koyar. Medeniyet, ekonomik gelişmişliği, refahı değil, sosyal gelişmişliği simgeler. Bugün batı medeniyetinin temsil ettiği değerlerin tüm temelinde ekonomik refah klanları vardır. Sömürge vardır, gözyaşı vardır, savaş vardır, Afrika ülkelerindeki insanların emeği vardır, kölelik emeği vardır. Batı medeniyetinde merhamet yoktur, acıma yoktur, yetimin başını okşama, ihtiyaç sahibini gözetme, komşu hakkına saygılı olma, ticarette dürüstlük yoktur.

İşte, Türkiye’nin girmek için canını dişine taktığı medeniyet ve Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu değerler silsilesi budur. Bir zamanlar, “İstanbul’da kardinal şapkası görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim” diyenler, kurdukları çürümüş feodal sistemin yok olmasını arzulayanlar, bugün Avrupa Birliği’nin kapılarında Türkiye’ye dış kapının mandalı muamelesi yapıyorlar. Etekleri altına sığınmaya çalıştığımız, medeniyet dilendiğimiz, girdiğimizde kendi dinimizin tüm güzelliklerini yaşamaktan mahrum kalacağımız bu birliğin, bizim medeniyet damarlarımıza nasıl zehirler kusacağını bir türlü anlamak istemiyoruz.

Medeniyet kavramının onlar için ifade ettiği mana, dünyada emperyalist sistemin devam etmesidir. Medeniyet kavramının onlar için anlamı, İslam ülkelerinin elindeki yer altı ve yerüstü kaynaklarını tüketmek, kendi insanlarına refah klanları inşa etmektir.  Kültürel işgallerle zihinlerimiz iğdiş ediliyor… Ekonomik işgallerle kaynaklarımız sömürülüyor… Ellerindeki teknoloji ve silah gücünü medeniyet olarak lanse edenler, istedikleri ülkeyi işgal ediyorlar… İstedikleri ülkelerin başına kukla yönetimler getiriyorlar… Kitle iletişim araçları, insanların yapılan zulumlere boyun eğmesi için rıza üreten aygıtlar ve küresel eşkiyaların borazanları olarak kullanılıyor…

Kendilerini medeni olarak takdim edenler İslam dininin kutsallarına saldırmayı hüner sayıyorlar… Yüce Peygamberimizi terörist olarak takdim eden karikatürleri yayınlayarak, İslam coğrafyasının sabrını test ediyorlar… Sadece İslam coğrafyası değil… Dünya, vahşi kapitalizmin esiri olmuş, küresel sermayenin boyunduruğuna girmiş, insanlık kültürel ve ekonomik olarak işgale uğramış durumda.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği üye ülkelerinden Yunanistan’ın Atina kentindeki bir gösteri gazetelerde ve televizyonlarda haber oldu. Atina’da yapılması planlanan (Üstelik minaresiz bir cami) Yunan vatandaşları ayağa kaldırmış… Nümayiş yapıyorlardı.

İşte onların medeniyet anlayışı… İşte onların İslam dinine bakış açısı… Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde, Ayasofya dışında hiçbir kiliseye, hiçbir dinin ibadethanesine müdahele edilmememesi için kesin emir vermişti…Herkesin can emniyetinin sağlanması konusunda emir vermişti… Çünkü, Fatih Sultan Mehmet’in beslendiği kaynak İslam diniydi…  Bu dinin vazettiği değerler, bir medeniyet perspektifi olarak, yüzyıllarca azınlıkların gönül rahatlığıyla fetih sınırlarında yaşamalarına imkan vermişti.

Bu bir algı meselesidir… Bu bir medeniyet anlayışı ve zihniyetidir…

Çağ açıp çağ kapayan bir ecdadın torunları, dünyaya medeniyet ihraç eden bir ecdadın nesli, şimdi Avrupa Birliği kapısında, İslam coğrafyasında kan ve gözyaşının müsebbibi olanlara el pençe divan duruyor.

Ne günlere kaldık ey gazi hünkar!