Geçen gün yazdığım Din ve Düzen, Medine ve Medeniyet Kavramları yazısının ardından, bu yazı da bazı yönleri ile özellikle uygulama açısından devamı mahiyetindedir…
Söze şöyle başlayalım: 20. yüzyılın dinamik ideolojileri, rejimleri ve uygulamaları olan kapitalizm, komünizm, sosyalizm, ateizm, faşizm, nasyonalizm vs. yüzyılın son çeyreğinden itibaren kendi elleri ile kendilerini tasfiye etmeye başladılar ve/ya tasfiye ettiler…
Kapitalizm, 21. yüzyılda yani üçüncü binyılın ilk çeyreğinde ne yapıyor? 20. yüzyılın özellikle ateist-sosyalist-komünist hinterlandında başta olmak üzere, Ortadoğu’da ve Afrika’da, birliği dağıtarak, 21. yüzyılın kurucu iradesi olma yönünde hem küresel alanı, hem yaşayan her bireyi etkileyen yeni, kontrollü, bağımlı bir ‘karma düzen’ inşa etmek istiyor…Evet, bunu istiyor ama en büyük sorun Türkiye gözüküyordu!
Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan 54. Refah-Yol (Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi) Hükümeti döneminde ne oldu, neler yaptı ve ona karşı neler yaptılar?!
54. Hükümet henüz 20. yüzyılın sonuna kalmadan öylesine başarılı oldu ki (Cumhuriyet tarihinin en başarılısı oldu); iç-dış borcu ödenmiş, tam bağımsız, evrensele açık “yerli ve millî” bir Türkiye’yi öne çıkarmak için bir sistem-düzen (Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Düzen Anayasası, Adil Dünya Düzeni) önerisi ile geldi… Çok ufak dokunuşlar yani Adil Düzen’in gölgesi olarak ile bile neler yapılabileceğini ortaya koydu…
Ama 28 Şubat sürecinde herkes Refah Partisi’ne çöküştü…
Sonuç olarak Türkiye önce siyasi istikrarsızlığa sürüklendi…
Sonrasında banka hortumlamaları, büyük ekonomik krizler ile Türkiye’ye 2050 senesine kadar borçlarını kapatamayacağı bir darbe yapıldı, Türkiye de çökertildi…
***
Sonraki gelişmeleri ve biraz da ‘sonuç’ açısından özetleyelim…
Bu süreci tersine çevirmek isteyen Türkiye’deki siyasiler ve siyasi partiler, AK Parti ile 2010 senesine kadar hariçten mücadele ettiler…
2010’dan sonra paralel devlet, FETÖ, 15 Temmuz, 2018 ekonomik darbe girişimi ve benzerleri ile dâhilde çeşitli çatışmalar başlatıldı, hâlen de çeşitli şekillerde sürdürülmekte...
Bu dönemdeki iktidar partisi, hem de tek başına, 10-15 sene boyunca Türkiye sosyolojisinin ya da sosyal yapısının çoğulcu yapısını parti içerisinde temsil etmeye çalıştı…
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi ve sonrası…
Ama özellikle Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olması sürecinde ve sonrasında parti içerisinde derin fay hatlarında hareketlenmeler başladı… Üç dönem siyaset şartı yani milletvekili olabilme durumu ve daha başka unsurlar durumu etkilemeye başladı, bu süreçte AK Parti’yi eskiler değil yeniler gençleştirir ve dinamik hâle getirir diye düşünüldü…
Ama umulan veya beklenen olmadı, olamadı; bambaşka bir sürece girildi…
Süreci herkes kendi açısından düşünüp değerlendirmeli…
***
Ardından neler oldu neler…
AK Parti’de siyaset yapma imkânı bulamayan Abdullah Gül faktörü ya da sorunu…
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan istifa etme sürecinde yaşanan ve yaşatılanlar…
Bütün bunlar ve daha başka gelişmeler yani olanlar ve daha da olacaklar…
AK Parti’nin parti içi ve parti dışı gelişmeleri siyasal çoğulculuk vizyonunu sessiz ve de çok ama çok derinden iç çatışmalara bırakmaya başladı...
Siyasal süreç işte tam da bu merhalede yani bu kritik dönemde AK Parti içerisinden ayrılıp iki farklı parti kuran A. Davutoğlu ve A. Babacan hadisesi ile karşı karşıya bıraktı...
Bu sürecin neye veya nerelere evrileceği henüz belli değil… Bu bahis ve bu süreç zamanla daha da çok su götürecek… Dolayısıyla bu konuyu zamanı geldiğinde bir yazı ile daha değerlendirme durumunda kalacağız…
Selam ve sağlık dualarımızla, sağlıklı bir sistemde ulaşacağımız zamanlara inşallah…
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.