İslam dünyası kan revan içinde... İşgaller, savaşlar, çatışmalar, zorunlu sürgünler, göç dalgaları, açlık, terör ve daha fazlası...

Bu dramatik manzaraya sebep olan onlarca etkenden biri de Müslümanların birbirine karşı beslediği “sevgisizlik ve nefret duyguları”dır. Oysaki Müslümanların hayat pusulası, yol göstericisi, Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız, iman etmedikçe de Cennet’e giremezsiniz.”

Şeytanın, Müslümanları topyekûn esaret altına almada en etkili yollarından biri olan bu nefret silahı, ne yazık ki İslam beldelerini perperişan etmeye fazlasıyla yetiyor.

Eskiden kâfir orduları, tüm askeri imkânları ve silahlı teçhizatlarıyla bir İslam yurduna taarruz eder, aleni bir şekilde yakar, yıkar ve katliam yapardı. Bu klasik soykırım modeli mevcut düzende Gazze ve Batı Şeria’da hâlâ devam ediyor olsa da küresel emperyalistler Afganistan, Irak ve Libya işgallerinde yaşadıkları kötü tecrübeler sebebiyle fiili işgaller yerine daha az hasar aldıkları “soft işgaller” dönemine geçiş yapmış durumda.

Son haftalarda İslam âleminin genel siyasi tablosuna baktığımızda ne yazık ki bu “soft işgaller”in kısmen başarıya ulaştığını gözlemliyoruz. Müslümanların, sayısı hiç de azımsanmayacak kadar can kayıpları verdiği “iç çatışmalar”ın İslam dünyasının zaten zayıf olan gücünü daha da erittiğine üzülerek şahit oluyoruz. İşte “soft işgal” dediğimiz olay bu, zalimler ellerini bile değdirmeden, kendilerine tehdit olarak gördüğü Müslümanların gücünü, böylece kolayca yok etmeye muvaffak oluyorlar.

Pakistan-Afganistan çatışması, Sudan ve Yemen’deki iç çatışmalar, Libya, Nijerya, Somali, Mali, Çad gibi, Afrika'nın İslam ülkelerinde süregelen iktidar savaşları...

Ölen Müslüman, öldüren Müslüman...

Bu hazin manzara, kabul edilebilir bir manzara asla değildir.

Sizlere ne oluyor ey Müslüman savaşçılar?

Asıl vazifeniz Siyonist-Haçlı emperyalistlere karşı cihad etmek olmasına rağmen birbirinizi öldürerek kâfirlerin neşesini artırmaktan hiç mi hayâ etmiyorsunuz? Canınızdan can verdiğiniz, kanınızdan kan döktüğünüz bu acınası hâli, daha ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

“Müslüman’ın kanı Müslüman’a haramdır” ilahi ikazını hiçe sayan sizler, birbirinize isnat ettiğiniz “dış güçlerin ajanlığı, paralı asker, terörist, vatan haini” gibi suçlamaların, sizleri ahiret günü Müslüman kardeşinin kanını dökmek suçundan azat edeceğini mi sanıyorsunuz?

Silahlarınızı birbirinize değil, Müslümanların vatanlarına, namuslarına, kutsallarına göz diken Haçlı ve Siyonist ordularına karşı doğrultmak zorundasınız.

Bu menfur çatışmaların Müslümanlara fayda sağladığı nerede görülmüş? Küfür merkezinin fitneleri sonucu yıllarca sürdürülen iç savaşlarda akan yine Müslümanların kanı oluyor. Haçlı-Siyonist huzur bozucular ise oturdukları yerden Müslümanların birbirini katletmesini kahvelerini içerek keyifle seyrediyorlar.

Bu birbirinize yaptığınız zulüm, Allah’ın asla razı olduğu/olacağı bir tablo değildir.

Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman ediyorsanız,

Silkelenin ve kendinize gelin,

Kâfir ordularının, zalimlerin, despotların, firavunların karşısında dökmeniz gereken alın terinizi/kanınızı birbirinizle çatışarak dökmeyin,

İslam dünyası zaten yıkık bir haldeyken bu enkaz manzarasına bir yıkım da siz eklemeyin, Allah’ın emrine uyun, acilen uzlaşın ve anlaşın.

Gönül isterdi ki eski günlerdeki gibi bir halifemiz olsun ve Müslümanların arasında bozgunculuk yapan, fitneye fesada yol açan yapan kim varsa derhal hesabını görüp cezasını versin.

Lakin günümüz şartlarında böyle hakkaniyetli arabulucular ne yazık ki yok, işin özünde Kur’an ve sünnet gibi esaslı kaynaklarımız varken arabulucuya da ihtiyaç yok.

O halde müminlere arabulucu olarak Rabbimizin şu muazzam ayeti yeterlidir.

Ø “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. O halde zorluklara sabredin; çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Sûresi 46)