11 Eylül terörist saldırılarının ardında ne tür gizli bir güç olduğu, bugün bile net bir şekilde ortaya çıkmış değil. Ama zamanın tüm yalanları ve yalanlar üzerine kurgulanan senaryoları ortaya çıkaracağı uzak veya yakın tarihli günde, bu işte Siyonizm’in parmağı çıkarsa da inanın hiç şaşırmayız. Çünkü bu saldırılar yeni dünya düzeninin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin jet hızıyla devreye sokulduğu, masa başında Ortadoğu ve İslam dünyasının yeni bölüşümlerinin sağlandığı yeni stratejilerin devreye sokulmasını sağladı. En büyük diktatör Saddam, “Ortadoğu’nun kimyasal silah deposu Irak” masallarıyla dünyayı uyutanlar, Irak topraklarına neşter atarken, aslında Büyük İsrail Projesi’nin de alttan alta farklı boyutlarının devreye girmesini sağlıyorlardı. İsrail, o tarihlerden bu yana, Filistin topraklarında uyguladığı devlet terörünü katmerleyerek artırdı. İnsanları yersiz yurtsuz bırakacak nitelikte Filistinlilerin evini barkını başına yıkarak kendi halkı için yeni yerleşim birimleri açmaya başladı. Küçücük çocukları bile gözaltına alarak şiddet uyguladı, kadınları tartakladı. Ve son günlerde izlediğimiz, tüm dünyanın da bizim gibi sadece izlemekle yetindiği görüntüler… İsrail Mescid-i Aksa’yı işgal etti. İbadete kapattı. Gerçi bu kararından bir adım geri atar bir görüntü sergiledi ama Müslümanları Mescid-i Aksa’nın ibadet edilen yerlerine sokmayarak, bir anlamda “İslam’ın ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı” net bir şekilde ibadete kapatmış oldu.

Siyonizm’in ne gibi bir tehlike olduğunu, küresel emperyalizmin parasal argümanlarını elinde tutan, kaynakları sömüren, dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kendilerine akıtan gücün Siyonist tehlike olduğunu, var gücümüzle haykırıyoruz. “Her bahar bir çiçekle başlar” sloganıyla siyasi hayatına başladığı andan itibaren Siyonizm’in İslam dünyası için ne menem bir tehlike olduğunu bizlere öğretmeye çalışan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın, dünya nizamında Müslümanların etkin rol alabilmesi yönündeki çabalarının da ne kadar değerli olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Siyonizm, Ortadoğu topraklarında insanlığın kara yüzü ve terörizmin cerahat bağlamış kabuğudur. Deştikçe altından pislik akan bir kabuktur bu…

Seyrediyoruz… İçimiz sızlayarak, vicdanımız sızlayarak seyrediyoruz… Siyonizm, ilk kıblemizi göz göre göre işgal ediyor, tüm İslam âlemi bu hainliği, düşmanlığı seyrediyor…

Göreve gelir gelmez D–8 idealiyle İslam ülkelerini toparlamaya çalışan, birlik, dirlik, beraberlik ve güç merkezi olabilme vizyonunu ortaya koyan Erbakan Hocamızın, neden böyle bir zorlu yolculuğa çıkmaya çalıştığını şimdi daha iyi anlıyoruz… Bunu anlayabilmek, bir feraset, basiret ve Türkiye’nin tarihten kaynaklanan lider ülke pozisyonunu doğru okuyabilmenin de gereği olarak karşımızda mıh gibi duruyor.

Nutuk atmak değil… İcraat… Madem Türkiye, İslam dünyasının önünde yürüme, bayraktarlığını yapma makamını kendisine layık görmektedir, yüce devletlûlarımız ağızlarını açtıklarında bu yönde nutuklar atmaktadırlar, o zaman sonuç alacak nitelikte Siyonizm’e gücümüzü hissettirmemiz gerekiyor.

Amerika’nın bizleri oturtmaya çalıştığı Ortadoğu politikasının Siyonizm’i cesaretlendirdiği çok açıktır. Filistin topraklarında istedikleri gibi at oynatmaya çalışan Siyonizm, daha da azgınlaşmadan bir şeyler yapmamız gerektiği çok açıktır.

Mescid-i Aksa mahzunlaşırken, yalnızlaşırken, İslam dünyası için önemi kirli ellerce ortadan kaldırılmaya çalışılırken, biz ne yapıyoruz diye iki elimizi başımızın arasına alıp düşünmemizin vakti gelmiştir.

Bugünün yarını da var!