Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi sevmek demek, O’nun sünnetine uymak ve O’nu hayata geçirmektir. Nitekim Enes b. Malik (R.A.)’den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

“Sünnetimi ihya eden beni sevmiş demektir. Beni seven ise cennette benimle beraberdir.”  buyurmuştur.

Enes b. Malik (R.A.) anlatıyor: Bir adam Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize:

- Ya Resûlellah! Kıyamet ne zaman kopacak diye sordu. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, o husustaki kesin bilginin ALLAH Teâlâ’ya ait olduğunu belirttikten sonra adama:

“Sen O’nun için ne hazırladın diye sordu. Adam mahcubiyet içinde:

- Ya Resûlellah! O’nun için çok nafile namaz, çok nafile oruç ve çok nafile sadaka hazırlayamadım, namaz, oruç ve zekât gibi temel ibadetlerde eksiklerim olabilir. Ancak ben ALLAH’ı ve Resûlünü çok seviyorum, ALLAH ve Resûlüne olan sevgim tamdır, bunda eksiklik yoktur, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:

“Sen sevdiğinle beraber olacaksın.” 

Bu hadis-i şerifi okuyunca ümidimiz artmaktadır. Zira amel noktasında hepimizin eksikliği vardır. Fakat ALLAH Teâlâ’ya ve O’nun Resûlüne olan iman ve sevgisi ise gönüllerimizde iz bıraktığı da bir gerçektir.

Enes b. Malik (R.A.): Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, bu: “Sen sevdiğinle beraber olacaksın.” müjdesiyle sevindiğimiz gibi hiçbir şeyle sevinip ferahlanmadık, de¬miştir.

Yine Enes b. Malik (R.A.): Ben Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi, Hz. Ebû Bekr (R.A.)yu, Hz.Ömer (R.A.)yu seviyorum. Onlara olan bu sevgim sebebiyle kıyamette onlarla be¬raber olacağımı umuyorum. Her nekadar ben onların hayır işlerine benzer hayır ve ibâdet işlememiş isem de! Demiştir.

Ashab-ı Kiram’dan Sevban (R.A.), Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize karşı pek fazla bir sevgi ile mütehassıs bulunmakta idi. O’ndan ayrılmaya pek az da¬yanabiliyordu. Bir gün iyice üzülmüş ve rengi değişmişti. Zaten zayıfla¬mış bulunuyordu. Bu vaziyette Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin huzuru¬na girdi. Aralarında şöyle bir konuşma oldu:

“Sevban! Neyin var Neden rengin değişmiş ”

- Ya ResûlALLAH! Hiçbir hastalığım ve ağrıyan tarafım yoktur. Fakat şöyle bir korkum vardır. Ben sizin ayrılığınıza dayanamıyorum. Sizi gör¬meden duramıyorum. Ayrılır ayrılmaz tekrar huzurunuza gelmeye gayret ediyorum. Huzurunuza gelinceye kadar kendimi bir bakıma yalnız ve kimsesiz hissediyorum. Bir de aklıma ahiret geliyor. Orada sizin maka¬mınızın çok yüksek olacağını, ben ise cennete girebilsem bile derecemin çok aşağılarda bulunacağını düşünüyor, bu sebeple de sizi orada göremeyeceğimden, size kavuşamayacağımdan endişe ediyorum. Ve eğer cenne¬te giremezsem, zaten sizi ebediyyen göremem! İşte sizi görememe korku¬su, endişesi beni bu hale getirdi.

İşte Sevban ve O’nun gibi düşünen binlerce Sahabe-i Kiramın bu pek samimi, duygulu endişelerini izale etmek için ALLAH Teâlâ:

“Kim ALLAH Teâlâ’ya ve Resûlüne itaat ederse işte onlar, ALLAH Teâlâ’nın kendilerine nimetler verdiği, lütuf ve ihsanlarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!”  ayet-i kerîmesini inzal buyurmuştur.

Bizde, günümüz Müslümanlarında bu samimi duygu acaba ne ölçüde bulunmaktadır

Tarih boyunca milletimiz O’na derin bir hürmet ve sevgi beslemiştir. Gerçekten Anadolu insanının okumuşunda, okumamışında, gencinde, yaşlısında, kadınında ve erkeğinde Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin bir imajını görmek mümkündür.