Gurbetçilerden Mahmut Arıkan’a yürekten teşekkür…

Avrupa’daki kardeşlerimiz, seslerini Meclis’e taşıyan Mahmut Arıkan’a dua ve muhabbetle teşekkür ediyorlar.

Frankfurt’tan yükselen o samimi sevgi, siyasette özlenen güvenin ve vicdanın hâlâ var olduğunu gösterdi.

Mahmut Arıkan, geçtiğimiz Çarşamba günü TBMM Grup Toplantısı’nda konuşmasına başlarken, “Avrupa’daki kardeşlerimizin sizlere çokça selamları var” diyerek söze girdi…

Sadece bir nezaket ifadesi değildi bu cümle; Meclis kürsüsüne taşınan bir hasretin, bir özlemin sesiydi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada hem Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın sesi oldu hem de gurbettekilerin yıllardır dile getirdiği bir gerçeği yüksek sesle vurguladı:

“Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını bütüncül biçimde ele alalım.”

Ama ne yazık ki bu öneri de, tıpkı öncekiler gibi AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.

İktidar, gurbetçilerin taleplerini konuşmaktan bile rahatsız olurken, Saadet Partisi bu meseleleri “siyasi malzeme değil, insani gereklilik” olarak gördüğünü bir kez daha gösterdi.

Arıkan, bu konuşmayı yapmadan sadece birkaç gün önce, 1–2 Kasım 2025 tarihlerinde Frankfurt/Bischofsheim’da gerçekleştirilen Genişletilmiş Saadet Eğitim Kampı’ndaydı.

Bin kişiyi aşkın bir katılımla gerçekleşen bu buluşmada, Avrupa teşkilatlarının fedakâr mensuplarıyla bir araya geldi.

Ne protokol havası, ne mesafe, ne gösteriş…

Orada ne bir genel başkan, ne de bir milletvekili vardı; orada ülkesine, halkına adanmış bir dava kardeşi vardı.

Yüz yüze dinledi, notlar aldı, yeri geldi espri yaptı, yeri geldi dua etti.

Avrupa’daki vatandaşlarımız, onun o doğal tavrında yıllardır özledikleri vicdanlı siyaset çizgisini gördüler.

İşte bu yüzden, Arıkan’ı dinleyen herkes sadece bir siyasetçiyi değil, ülkesine ve halkına adanmış içten bir dava insanını gördü.

Ben de o eğitim kampında bulundum.

Kamp boyunca gerek Türkiye’deki vatandaşların, gerekse binlerce kilometre uzakta yaşayan gurbetçilerin sorunlarını TBMM kürsüsünde aynı samimiyetle dile getiren

Mahmut Arıkan hakkında bana söylenen ortak kanaat şuydu:

“İşte tam da Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu, yarın başbakanlık yapabilecek bir figür.”

TBMM grup toplantısından sonra da çok sayıda telefon ve mesaj aldım; herkes aynı hissi paylaşıyor, Arıkan’a bu duyarlılığı için teşekkür ediyordu.

Bavul Taşıyan Bir Başkan

Frankfurt Havalimanı’nda Türkiye dönüşünde yaşanan bir ayrıntı, bu samimiyetin altını çizer nitelikteydi.

Ne vekil havası, ne koruma ordusu, ne de özel taşıyıcılar…

Mahmut Arıkan, Avrupa Başkanı ve beraberindeki milletvekilleriyle birlikte bavullarını kendi elleriyle taşıdı.

Kibir değil tevazu, şatafat değil sadelik, koltuk değil sorumluluk taşıyordu omuzlarında.

Bu görüntüler sosyal medyada büyük ilgi gördü.

Kısa sürede yüzlerce paylaşım yapıldı, binlerce gurbetçi mesaj yazarak Arıkan’a “bize benziyorsunuz”, “işte özlenen siyasetçi” gibi ifadelerle sevgilerini iletti.

Avrupa’daki vatandaşlarımızdan gelen kucak dolusu sevgi ve muhabbet, aslında siyasetin halktan kopmaması gerektiğini bir kez daha hatırlattı.

Mahmut Arıkan, tevazusuyla sadece gönülleri kazanmadı; güvenin ve samimiyetin siyasette hâlâ mümkün olduğunu da gösterdi.

Siyasetin Yeni Dili: Yakınlık ve Erişilebilirlik

Bugün halkın siyasetten uzaklaşmasının sebebi sadece ekonomik krizler değil; samimiyet krizidir.

İnsanlar artık nutuk değil, yakınlık istiyor.

Gösteriş değil, erdem arıyor.

Mahmut Arıkan’ın hem Meclis kürsüsündeki hem de Frankfurt’taki duruşu, işte bu arayışa verilmiş sessiz ama güçlü bir cevaptır.

Gurbetçiler, “temsil edilmek” kadar, “anlaşılmak” da istiyor.

Ve Arıkan, bu farkı en iyi kavrayan isimlerden biri olarak öne çıkıyor.

Son Söz

Siyasette tevazu, sadece bir erdem değil; halkla bağ kurmanın en samimi yoludur.

Bugün birçok isim kürsüden konuşuyor ama halkın kalbine dokunamıyor.

Çünkü halk artık gösterişli sözleri değil; içtenliği, samimiyeti, adanmışlığı görmek istiyor.

Mahmut Arıkan, işte tam da bu noktada farkını ortaya koyuyor.

O, makamı süs değil, millete hizmetin aracı olarak gören bir siyasetçi.

Meclis kürsüsünde de, Frankfurt’taki bin kişilik salonda da aynı duruşu sergileyen; halkına, ülkesine, davasına adanmış bir insan.

Ve belki de bu çağın en çok ihtiyaç duyduğu şey tam da bu:

Gösterişsiz, samimi ve adaletli bir duruş.

Bu duruş, siyasetin yeniden halkın vicdanına dönmesinin, güvenin yeniden tesis edilmesinin en güçlü işaretidir.

Arıkan’ın çizgisi bizlere bir kez daha hatırlatıyor ki;

Halkın içinde olan, halkla yürüyen bir siyaset asla kaybetmez.

Avrupa’daki kardeşlerimizin duaları, teşekkürleri ve muhabbetleri de bu duruşun en samimi karşılığıdır.

Gurbetçiler, Mahmut Arıkan’da kendilerini; Arıkan, gurbetçilerde milletin vicdanını buldu.