İnsan, yaratılış kodları bakımından iyilik ve kötülükte sınırları çok kesif, derin ve uç noktaya varabilen bir varlıktır. Bir taraftan “eşref-i mahlûkat” yani yeryüzündeki yaratılmışların en şereflisi olma potansiyelini haizken, diğer yandan “belhum adal” yani hayvandan bile aşağı olma potansiyeline sahiptir. Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerde insanın “yaratılmışların birçoğundan üstün” (İsra Sûresi, 70) ve “hayvanlardan aşağı” (A’raf Sûresi, 179) olma potansiyelini haiz olduğu vurgulanır.

İnsan, kendisine verilen “özgür irade” ile haktan yana mı yoksa bâtıldan yana mı tavır alacağına karar vermektedir. Eğer bâtıldan yana yer alıp “belhum adal” yani hayvandan bile aşağı bir yere savrulabiliyorsa bu hâl, hem yetenekleriyle hem de zaaflarıyla bağlantılıdır. Yani en uç noktadaki kötülüğü yapabilme yeteneğine sahip olduğu gibi, en uç noktadaki kötülüğü yapabilecek zaafları da haiz bir yapıdadır.

 

İNSAN, ÇOK ACELECİDİR

İnsan, aceleci bir tabiatta yaratılmıştır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin” (Enbiyâ Sûresi, 37) buyurulmaktadır. Başka bir ayet-i kerimede ise “İnsan, hayra dua eder gibi, (kızınca) fenalığa dua eder (zararına olarak bedduada bulunur). İnsan (akıbetini düşünmemekle) pek aceleci olmuştur” (İsrâ Sûresi, 11) buyrulmaktadır.

İnsan, aceleci yapısı gereği, dünya hayatını ve içindeki nimetleri ahiret hayatına tercih eder. Bu tercihte dünya nimetlerinin hemen ulaşılabilir ve yakın olmasının etkisi de büyüktür. Ahiret’teki mükâfât, uzak olmasına rağmen ebedi ve daha lezzetlidir ancak yakındaki nimet insanların birçoğunu hemen aldatır.

Kur’an-ı Kerim’de insanın bu aceleci tavrı şöyle anlatılmaktadır: “Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, ahireti bırakıyorsunuz” (Kıyâme Sûresi, 20-21).

Kur’an-ı Kerim’de müşriklerin Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in peygamberliğini yalanlamak için hemen azap getirmesini istediği anlatılmakta ve şöyle buyurulmaktadır: “Hani onlar, ‘Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir’ demişlerdi” (Enfâl Sûresi, 32).

Müşriklerin bu aceleci tavrı, hemen mucize görme isteği, inanmayacakları için reddedilerek şöyle buyurulmuştur: “Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar, kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar” (Yunus Sûresi, 96-97); “Bizi, (Kureyş’in istediği) mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu. (Nitekim) Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onlar bu yüzden zalim oldular. Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz” (İsrâ Sûresi, 59).

İnsan, bu aceleci tavrı yüzünden bazen helal yoldan kendisine ulaşacak rızkı haram yoldan elde edebilir. Yine aceleci davranmadan dolayı sıkıntıya düştüğü zaman hemen beddua silahına sarılır. Bazen de kendine döner ve “Allah’ım canımı al da bu sıkıntıdan beni kurtar” deme bedbahtlığına düşer.

Kur’an-ı Kerim’de insanın bu aceleci tavrının ilacı olarak sabır çokça tavsiye edilmiştir. Sabredenlere müjdeler verilmiştir.

 

İNSAN, MENFAATİNE ÇOK DÜŞKÜNDÜR

İnsan, zorluklarla karşı karşıya gelince Allah’ı hatırlar; zorluklar geçince hiç olmamış gibi unutur. Kısacası insan, menfaatine düşkündür.

Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurulmaktadır: İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir” (Yunus Sûresi, 12).

 

İNSAN, HIRSLI VE CİMRİDİR

İnsanın olumsuz özelliklerinden birisi de hâris ve cimri olmasıdır. Allah-u Teâlâ, kâfirlerin cimrilikte ne kadar ileri gidebileceklerini bize hatırlamakta ve şöyle buyurmaktadır: “De ki: “Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz. Zaten insan çok cimridir” (İsrâ Sûresi, 100).

Kur’an-ı Kerim’de insanın servet biriktirme hırsına kapıldığından şöyle bahsedilmektedir: “Gerçekten o (insan), malı sevdiği için çok cimridir” (Âdiyat Sûresi, 8).

Allah-u Teâlâ, cahiliye devrinde Arapların, mirastan kadınlara, çocuklara ve yetimlere pay vermemesi hakkında “Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz” (Fecr Sûresi, 17-20) buyurarak, helal haram ayrımı yapılmaksızın mal biriktirmeyi, mal biriktirme hırsını ve mal sevgisinin kötülüğünü bildirmektedir.

Allah-u Teâlâ’nın kendisine verdiği nimetler karşısında şükrünü yerine getirmeyen, malının bir kısmını ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermek için harcamayan; sadece mal biriktirmek için hırsla mücadele edenlerin sonunun hüsran olacağı hakkında ise şöyle buyurulmaktadır: “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamış ve onu sayıp durmuştu. (O), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder. Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır” (Hümeze Sûresi, 1-4).

 

İNSAN, KISKANÇ VE HASETÇİDİR

İnsanın olumsuz özelliklerinden birisi de kıskançlık ve hasettir. Kur’an-ı Kerim’de insanın fıtratında var olan bu özelliği hakkında şöyle buyurulmaktadır: “… Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır” (Nisâ Sûresi, 128).

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise, “Haset etmekten sakının. Zira haset, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi iyilikleri yer bitirir” (Ebu Dâvud, Edeb, 44) buyurmaktadır.

 

NETİCE-İ KELÂM: Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hadis-i şeriflerinde insanın fıtrattan gelen olumlu ve olumsuz özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Bu bilgiler, beşeri münasebetlerde yol göstericidir.

Allah-u Teâlâ, yarattığı kulunun üstün özelliklerini de zaaflarını da en iyi bilendir. Mükemmel yaratıcımızın/Rabbimizin, yarattığı bütün mahlûkatı en ince ayrıntıya kadar bildiği hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır” (Mülk Sûresi, 14).

“Allah, her şeyi bilmez, benim kiminle evleneceğimi bilmez” diyen dinde reformistlerin aksine Allah-u Teâlâ, insan başta olmak üzere yarattığı bütün kâinatı en ince ayrıntısına kadar, daha yaratmadan da bilir, yarattıktan sonra nasıl hareket edeceğini de bilir. İnsanın yaratılış kodlarını bildiği gibi, içinde gizlediklerini de bilir. Bundan da öte daha fikir aşamasındaki şeyleri de bilir.

Allah-u Teâlâ, insanın olumlu ve olumsuz özelliklerini bildirerek beşeri münasebetlerimizi düzenlememize yardımcı olmaktadır. Bazen insanın genel yaratılış özelliklerini, bazen de kâfirlerin ve müşriklerin sıkıntılı ruh hallerini, takıntılarını da bildirmektedir ki, onlarla münasebetlerimizde dikkatli olalım. Mesela, kâfirlerin ve müşriklerin akletmeyen bir topluluk oldukları hakkında şöyle buyurulmaktadır: “(Ezanla) birbirinizi namaza çağırdığınız zaman (onu) bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. Bu davranışları, kendilerinin akletmeyen bir topluluk olmalarındandır” (Mâide Sûresi, 58).

Sadece kâfirlerle münasebetlerde değil, Müslümanların kendi aralarındaki münasebetlerde de fıtrattan gelen özelliklerini bilmesi, ilişkilerin daha sağlam bir zemine oturmasını sağlayacaktır. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde insan, en ince ayrıntısına kadar tanıtılmıştır.

Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alışverişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın” (Bakara Sûresi, 282) buyurulmakta, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu tür alışverişlerde şahit tutmayı, kayıt altına almayı tavsiye etmektedir.

Böylece insan hafızasının unutma, hırsına yenilip inkâr etme, meseleyi çarpıtarak yalan söyleme potansiyelini haiz bir yapıda olduğu hatırlatılmaktadır. Günümüzde, bu uyarılar, dikkate alınmadığından, ihmal edildiğinden insanlar, sıkıntıya düşmekte, kin ve düşmanlık artmaktadır. Şahit tutma ve yazma örneği, Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz’in gösterdiği şekilde insanı değerlendirmemenin olumsuz sonuçlarından sadece birisidir.