Ev kelimesi ne kadar sıcaksa konut kelimesi o kadar soğuktur. Yuva kelimesi ev kelimesinden daha sıcak ama ev kelimesi kadar anlam büyüklüğü ve genişliği taşımaz. Konutu olanların evi olduğu anlamına gelmediği gibi her evi olanın da yuvası olduğu anlamına gelmez. İnsanın bir yuvası yani evi olmalı. Evi yuvaya dönüşmeli ama ev büyüklüğünü de kaybetmemeli. Ne demek bu? Evinde ailesiyle huzurlu olunca yuva olur. Yuva huzurlu olunca ev olur. Ev sadece içinde çekirdek aileyi barındıran bir mekân değildir. Modern hayat böyle olmasını dayatsa da bu dayatmayı hiç muhatap almadan evin daha büyük ve geniş anlamlarını sergileyen mekânın verdiği huzur yuvadaki huzuru artırır. Birikmiş anı olmayan ev sadece yapı malzemeleri yani tavan duvar beton parke fayans kapı pencereden meydana gelmiş bir kütledir. Birikmiş anı nasıl olabilir? Anne baba çocuklar yaşadıklarını bir köşeye koyup yığsınlar mı?

Misafir ağırlanmamış ev anısız evdir. Başta anne baba kaynana kayınbaba dede nene kardeşler ablalar ağabeyler olmak üzere yakın akrabaları ağırlamamış evin inşaat yapı malzemesi yığınından ne farkı olabilir. Amca hala teyze dayı, amcaoğlu/kızı halaoğlu/kızı dayıoğlu/kızı teyzeoğlu/kızı (oğlu/kızı kısmı özellikle yazıldı; günümüzde amca, hala, dayı, teyze oğullarına/kızlarına yani çocuklarına yozlaşmış şekilde kuzen deniliyor) ağırlamamış evin beton yığınından ne farkı olabilir. Dostların ağırlanmadığı evin yapı malzemesi birikintisinden ne farkı olabilir. Misafir ağırlanmamış eve ev değil de denilse denilse konut denilebilir. Konut kont gibi bir şeydir. Resmi ve dolayısıyla doğal olarak soğuk.

Hadi bize gidelim cümlesindeki ‘bize’ evin ne kadar sıcak olduğunu kanıtlıyor. Bir dost bir dosta söylediğinde söyleyenin de söylenenin de nazarında hayatın yaşanabilirliğine dair güzelliğine inancı artıyor. Dostluğun ve samimiyetin verdiği güzellik, inşaat yapı malzemesini eve dönüştürüyor. Evde misafir olması insanın yaşama sevincini artırıyor. Misafir, yaşanılan aynı şehirden de olabilir uzak şehirden de. Aynı şehirde olan akrabaların birbirine misafirliğe gitmesi ne kadar güzelse uzak şehirdeki akrabaların birbirine misafirliğe gitmesi de o kadar güzeldir. Kan bağı olmayan ama kan bağı olan akrabalardan daha yakın olan dostlar için de aynı durum geçerli. Aynı şehirde olan dostlar birbirine günün herhangi bir saatinde gidebilir. Gündüz olduğu gibi gece geç saatte kapımızı çalan dostlarımızın olması kapımızın kapı değil de ev olduğunu gösterir. İyi ki kapımızı açacağımız dostlarımız vardır. Her zaman kapımızı çalabileceğini düşünen dostlarımız olduğunu düşünmek insanın yaşama konusuna dair umudunu tazeler. Ev yarınların bugünüdür aynı zamanda.

Yaşanan modern hayat, kapitalist sistemin dayatmasıyla evlerin adeta konut hatta ofis olmasını sağlamış durumda. Aile çekirdek aile, anne baba çalışıyor, akşamları birbirine dahi ayıracak vakti olmayan bireylerin misafir ağırlamaya ise hiç vakitleri yoktur. Maaş al ev al (bu tamam ihtiyaç) araba al, mobilya al, beyaz eşya al, taksit öde, yine al yine öde, elli tane ayakkabı al, sonsuzca kıyafet al, sonsuzca ye iç, kimseyle karşılaşma, kimseyi evinde ağırlama, kapitalist sistem bunu dayatıyor, maalesef günümüz insanı da bu dayatmayı hayatın gerçeği sanıp birebir yaşıyor mutlu oluyor ama huzurlu değil. Aileyi küçülte küçülte çekirdek haline getiren kapitalist sistem, evi sadece duvar ve beton yığınından ibaret olarak görüyor ve gösteriyor. Yaşanan bu insan gerçeğine ters hayat, misafir ağırlamayı masraf olarak görüyor. İnsan gerçeğiyle yaşansa misafir masraf değil bereket olarak görülür. Çünkü misafir rızkıyla gelir. Misafir gelen evde bireyler değil her bir ferdin ayrı ayrı tanımı olan anne, baba, çocuk, dede, nene olur. Eve gelen misafir yuvanın ev olduğunu kanıtlar. Ev çünkü yuvayı da içinde barındıran dostlarla akrabalarla kısacası misafirlerle anıların biriktiği güzel bir mekândır. Beton yığını değil yaşanmışlığın hatıraları vardır. Hatıra varsa hatır zaten orada. Hâl hatır.

Konutu değil evi olmalı her insanın!