Kapitalizm ve emperyalizmin uç beylerinin günümüz

dünyasında kullandıkları en etkili yöntem, kültürel işgaldir . Eski dönemlerde

ülkeler arasında irili ufaklı savaşlar yapılır, bir meydanda karşı karşıya

gelen onbinler, birbirlerine çala kılıç saldırırlardı. Bu savaşlardan galip

çıkan, diğer ülke üzerinde hükümranlığını ilan eder, bir şekilde o ülkenin

kaynaklarına el koyardı. Bugün geçer akçe ise farklı... Sömürgeler meydan

savaşlarıyla değil, kültürlerin işgaliyle, markaların işgaliyle, kimliklerin

işgaliyle ortaya çıkıyor. Ülkelerin milli ve manevi kimliklerinde yapılan

deformasyonlar, erozyonlar ve sinsi törpülemelerle insanların siyasi, sosyal,

ekonomik ve kültür bağlamında zihinleri dönüştürülüyor. Ortaya atılan algılarla

kişilikler oluşturuluyor, marka merakı, lüks merakı, para merakı, makam ve

mevki merakı bu deformasyonun farklı ayaklarını oluşturuyor. Kültür dediğimiz

şey, yılların birikimiyle, dinamizmiyle, tecrübesiyle ve mirasıyla oluşan bir

şey. Milli ve manevi direnç kolonları var, dine yaslanan çok önemli değerleri

var, hakkaniyet ve adalet uygulamaları var. Bir milletin kültürüyle oynayan kim

olursa olsun, onun yerine başka bir şey ikame edebilmek için çaba

gösteriyordur. Yüreklerinden bir şeyleri sökmek, yerine kendi istediği insan

prototipini yerleştirmek için çabalıyordur. Maalesef, çağdaşlık ve modernizm

olarak bizlere sunulan ufuk, bizim yüreklerimizden birçok değeri silmek

süpürmek için kurgulanan modern bir orta oyunu olarak karşımızda. Her

yılbaşında aynı şeyleri söylüyor gibi görünebiliriz. Ama maalesef durum

değişmiyor.

Kapitalizm ve emperyalizm, Hıristiyani değerleri bizim

algılarımızın içine yerleştirmek için türlü entrikalar çevirerek karşımıza

çıkıyor. Batılıların Noel kültürü, bizim de aynı heyecanı duymamız, bizim de

aynı değerleri kuşanmamız için türlü numaralarla önümüze çıkarılıyor.

Televizyonlarda yılbaşına yönelik yayınlanan reklâmları izlediğinizde, nasıl

bir gayya çukuruyla karşı karşıya kaldığınızı çok net anlama imkânı

bulacaksınız.

Nedir yılbaşı Sadece takvimlerde meydana gelen bir

değişiklik Ama bugünü Hıristiyanlığın önemli bir değeri olarak kutlayanlara,

özümüzle, örfümüzle, ananemizle, dinimizle bambaşka bir kimlik sergilediğimiz

bizler de iştirak edebilmek için yarışıyoruz. Mesela, onlar bizim Kurban

bayramımıza, Ramazan bayramımıza itibar bile etmezken, ancak ağız ucuyla devlet

büyükleri bu günler için uyduruk mesajlar yayınlarken, biz ise Hıristiyani

kültüre ortak olabilmek yönünde, hediyeleşmek noktasında, o geceyi idrak

boyutunda türlü cambazlıklar gerçekleştiriyoruz. Durun kalabalıklar, bu cadde

çıkmaz sokak diyordu üstad Necip Fazıl. Durun bakalım, ne yapıyorsunuz

Aynı tarihlerde aslında ta yürekten idrak etmemiz gereken

Mekke nin Fethi dururken, yılbaşı için bu koşuşturma neden Gazetemizin bu

zihniyete karşı duruşunu sergilemek için çıkardığı Mekke nin Fethi ilavemizde

hocalarımızdan Prof. Dr. Cevat Akşit ile bir röportaj yapmıştım. Cevat Hocamız,

Yılbaşında bu kutlamalara katılıp onların kalabalığını artırırsanız, acil

şekilde imanınızı sorgulamanız gerekir mealinde bir yorum yapmıştı. Çok açık,

yılbaşı gecesi, Hıristiyanlara özenip, bu geceyi idrak edenlerin bariz bir

biçimde iman sorunları ortaya çıkıyor. Zira Akşit Hoca, Kim bir kavmin

topluluğunu çoğaltırsa, o kalabalığın arasına girerse, onlarla haşrolunur

hadisi şerifini hatırlatıyor. Bu kadar basit Yılbaşı gecesi Hıristiyanların

dini bir bayramı kutlanıyor, bu kutlamaya sen de katılır, onların kalabalığını

artırırsan, onlarla beraber haşrolunursun Hadis açık, cevap net, manzara

ortada!

Allah (C.C.) encamımızı hayreylesin!