Hz. Hüseyin (R.A.) i ve yanındaki yetmiş iki insanı çocuk, kadın ayırımı yapmadan susuz bırakan, Fırat nehri ile onların arasına giren ve su içmelerine izin vermeyen Abdullah ibn-i Hasın, Hz. Hüseyin (R.A.) in bedduası ile bu dünyada da susuz ölmüştür. ALLAH (c.c.) ona öyle bir hastalık vermiş ki, içtiği suyu hemen kusarmış ve suyun başında susuzluktan ölmüş.

Yürekleri yandığı halde Müslümanların öldürülmesi için kafirlere yardım edenler aleme ibret olsun için bu dünyada da cezalarını çekebilirler.

Hz. Hüseyin (R.A.) ve yakınlarının Kerbelâ çöllerinde susuz şehîd edilmelerinden sonra zalim Yezid in zalim ordusu, geride kalan kadın ve çocukları toplayarak Kûfe şehrine götürürler, İmam Hazretlerini ısrarla çağıran ve yardım sözü veren kalleş Kûfeliler ise, bu hazin manzara karşısında ağlamaya başlarlar. İmam Hüseyin (R.A.) in kız kardeşi ve Hz. Ali nin (K.V.) kızı Zeyneb (R.A.) bu ikiyüzlü insanların tavrından iğrenir ve şu tarihî konuşmayı yapar:

"Ey Küfe halkı! Ey hileci ve hıyanetkâr halk! Sizi gidi günahkârlar!... Şimdi ağlıyorsunuz ha ALLAH göz yaşlarınızı asla dindirmesin! Gözlerinizden yaş hiç eksik olmasın! Şulelerinizin feryadı asla dinmesin! Kalpleriniz acı ve keder içinde yansın!

Ne sizin andlaşmalarınıza bir değer verilir, ne de sözlerinize itibâr edilir. Lâftan, öğünmekten, gösterişten, cariyeler gibi dalkavukluk yapmaktan ve düşmanla gizli işbirliği yapmaktan başka neyiniz var sizin Bilin ki, siz şirretsiniz! karaktersiz ve alçaksınız!

Simdi kardeşim ve bizler için mi ağlıyorsunuz Onun için mi hazin ve acıklı çığlıklarınız göğe yükseliyor Evet VALLAHi, ağlayın da ağlayın! Çünkü siz ancak ağlamaya layıksınız. Sizinki öyle bir utanç ve alçaklık ki, hiçbir suyla yıkanmaz!

Siz zamanın İmamının katline ortak, en azından seyirci kalma alçaklığını içinize sindirdiniz. Onun mübarek kanının pıhtıları hâlâ ellerinizde ve siz onları aslâ aslâ temizleyemeyeceksiniz!"  

Yanan bir yürekten lâvlar gibi fışkıran şu tarihî hitabe, acaba sadece o günkü Kûfe halkı için mi geçerlidir Hayır!.. Filistinliler öldürülürken, Irak lılar katledilirken, Şeyh Ahmet Yasin şehid edilirken, bunca zulme, fısk u fücura seyirci kalan bütün Müslümanlar, hatta bütün insanlık için geçerlidir.

Hz. Hüseyin (R.A.) ve onunla beraber şehâdet şerbetini içen mü minler Cenneti A lâ ya uçtular. Yezid ve şürekâsı da cezalarını görecekleri yere yuvarlandılar. Küfe halkının utancı ise kıyamete kadar devam edecek. Zamanın imamının kanı dökülür de, o belde bir daha sükûnet bulabilir mi Irak toprakları asırlardır kan ve gözyaşından kurtulabildi mi

Peki, bizim durumumuz ne âlemde ALLAH ın Kitabı ve Resûlü (S.A.V.) in sünneti ayaklar altına düşürüldü; Müslüman beldeler kâfirler ve münafıklar tarafından işgal edildi; bugünkü Kûfe li ulemâü ssû ise hâlâ tavuktan kurban edip etmemeyi tartışıyor! Topyekûn kurtulmayı düşünmek şöyle dursun, dünyevî zevk ve ihtiraslarından zerre kadar tâviz vermeyi bile düşünmeyen Müslümanlara ise, Hz. Zeyneb (R.Anha) nın hitabeti tam da yakışmıyor mu

Ey Kûfe halkı! Ses size geliyor mu Yoksa "Kûfe" ismi ile birlikte siz de mi târihe karıştınız.