Kızgın Güneş Altında Kamçılanan Kamçılandıkça Özgürleşen

Bir Takva Ehli İmam: İmam Hanbel - Ahmed B. Hanbel (V)

Yiğitlik

İmam Hanbel, Mihne döneminde nefsin arzularını bir kenara

atıp, o işkencenin içinde bile yine oruç tutmuştur. Ahmed b. Hanbel e sordular:

Yiğitlik nedir Cevap verdi büyük imam: Yiğitlik, Allah korkusundan nefsin

arzularını bırakmaktır. Allah korkusundan dolayı, nefsin arzularını

yapmamaktır Sizce bizler bu görüşe göre YİĞİT miyiz

Ebû Hafs Ömer b. Salih Tarsusî, İmam Hanbel e gitti ve

ona: Kalpler ne ile yumuşar diye sordu. Talebesine baktı, başını eğerek

biraz düşündü, sonra başını kaldırarak:

Evlâdım, helâl yemekle yumuşar. dedi. Talebe oradan Ebû

Nasr Bişr b. Harise giderek, ona da aynı soruyu sordu: Ey Ebû Nasr, kalpler

neyle yumuşar O: Allah ın zikriyle kalpler huzur bulur. ayetiyle cevap

verdi. Ona İmam Hanbel in yanından geldiğini söyledi. Bunu duyunca

heyecanlanıp: Eee, Ahmed b. Hanbel sana ne cevap verdi Helâl yemekle

yumuşar. dedi. Bunun üzerine: O işin aslını haber vermiş. dedi. Oradan

Abdulvehhap b. Ebû l-Hasan ın yanına giderek, ona da aynı soruyu sordu. O da

Allah ın zikriyle kalpler huzur bulur. dedi. Ona da İmam Hanbel in yanından

geldiğini söyledi. O da diğeri gibi merak etti bu soruyu İmam Hanbel in nasıl

cevaplandırdığını: Tarsusî: Helâl yemekle. dedi. Bunu duyunca: Hanbel sana

işin cevherini söylemiş. Asıl onun dediğidir, asıl doğru onun dediği gibidir.

diyerek hayranlığını belirtti. Helal Yemek! Helalinden Yemek! İmam Hanbel den

kalpleri yusyumuşak eden formül: Helal Yemek! Ve bu helal yemeği de üç kişiyle

yemek: Yemek üç kişiyle ağız tadıyla yenir; Kardeşlerle, sevinçle, yoksullarla

onları sevindirerek, ailede mürüvvet ve mutlulukla. O, dostluğu ve dostları

ailesini, yoksulu, yoksulluğu çok severdi. Dostluğun manasını da bütün

inceliğiyle anlamıştı. Biliyordu ki dostsuz, arkadaşsız hayat kurudur,

tatsızdır, alçak bir yaşayıştır. Şöyle derdi: Bir adamın dostları öldü mü, o

kimse zelil olur, zillete düşer. Ne güzel bir dostluk anlayışı, ne güzel bir

bağlılık! Elindekini az olsa bile dostlarla helali paylaşmak, onlara helal

olanı hediye etmek, elimde yok yarın ne yaparım demeden son lokmayı da onlara

vermek onun için israf değildi. İmam Hanbel çok cömertti.

Bu dünya küçülse de bir lokmacık kadar olsa, sonra bir

Müslüman kişi onu alsa da bir Müslüman kardeşinin ağzına koysa, bu yine de

israf sayılmaz demesinden ve bunu hayatına da geçirmesinden cömertliğini, ne

kadar zengin bir gönle sahip olduğunu anlıyoruz.

Takva Azığı

İmam Hanbel in çok sevdiği Ali b. Medînî bir gün ondan

kendisine bir tavsiyede bulunmasını ister. İmam Hanbel de şu veciz sözünü

söyler ona: Azığın takva olsun, ahiret hep gözünün önünde bulunsun.

Üç Tel Saç

Ahmed b. Hanbel, ömrünün son günlerinde hastalandı.

Halife Mütevekkil, onu tedavi ettirmek için özel doktorunu gönderdi. Doktor,

İmam Hanbel in görünürde bir rahatsızlığının olmadığını, ancak az yemek yediği,

çok oruç tuttuğu ve çok ibadet ettiği için bedenen zayıf düştüğünü söyledi.

İmam Hanbel gitgide kötüledi. Vefat edeceğini anlayınca vasiyet etti

çocuklarına. Yanımda bulunan bu mübarek üç tel saçın ikisini gözlerimin birini

de dilinin altına koyun! Bu üç tel saç Peygamberimiz (s.a.v.) e aitti. Ve

yanından hiç ayırmamıştı. Zaman zaman bu üç tel saçı öpüp, gözlerinin üzerine

koyardı. Suya değdirip, o suyu şifa niyetiyle içerdi. Ayrıca İmam Hanbel in,

Peygamberimiz (s.a.v.) in minber ve hücresine hayır ve bereket umarak el

sürdüğünü oğlu Abdullah nakletmiştir. Bütün bunlar İmam Hanbel in Peygamberimiz

(s.a.v.) e duyduğu saygı, sevgi, hasret ve özlemin bir tezahürüdür. Ahmed b.

Hanbel, Kelime-i Şehâdet getirerek, 12 Rebîülevvel 241 Cuma günü (m.31 Temmuz

855) Bağdat ta Hakk ın rahmetine kavuştu. Vasiyeti üzerine bu üç tel saçın

ikisi gözlerinin, biri de dilinin altına kondu. Cenazesinde altmış bini kadın

olmak üzere sekiz yüz bin veya daha da fazla kişi hazır bulundu. Aynı gün yirmi

bin kişinin de Müslüman olduğu söylenir. Öğrencilerine, bid at ehli tarafından

aralarındaki fark sorulduğunda bid at ehline; Sizinle bizim aramızdaki fark,

cenaze günleridir diye cevap vermelerini tembihleyen İmam Hanbel,

cenazesindeki bu kalabalıkla bid at ehlinden ayrıldığını bir kez daha ispat

etmiştir. İmam Hanbel in naaşı Bağdat taki Mekâbirü ş-Şühedâ ya yani Şehitler

Kabristanı na defnedilmiştir. İmam Hanbel in kabirleri ziyaret hususundaki

hassasiyetine rağmen, onun ateşli taraftarları, onun yolundan gidenler buna

muhalefet edercesine, kabre koşmuş. Onun kabrini türbe haline getirmişlerdir.

Ziyaretgâh olan bu türbeye h.574 (m.1178-9) yılında Halife Müstadî tarafından,

sünnetin en sadık müdafii olarak Ahmed b. Hanbel i metheden bir kitabe

konmuştur. Ancak h. VII. (m. XIV.) asırda Dicle Nehri nin taşmasıyla meydana

gelen selde mübarek imamın kabri sürüklenerek sel suları arasında kaybolmuştur.

Mekke ye gidersem, oradaki vadilerden birinde sessizce yaşamak istiyorum.

Tanınmak istemiyorum. Adını Allah ın unutturduğu kimselere ne mutlu! diye

özlemle unutulmak isteyen İmam Hanbel, kabri kaybolunca belki bu özlemine

kavuşmuştur. Kim bilir Prensiplerine, öğretilerine aykırı davranıp, kabrini

ziyaretgâh haline getiren sevenlerinden de böylece uzaklaşmış oldu belki de.

Ancak Hanefi Mezhebine de mensup olsak, o bizim de saygı duyduğumuz,

hayatındaki incelikleri öğrenerek gıpta ettiğimiz ve örnek aldığımız bir

imamımız. O unutulmak istemiş ama hiçbir zaman unutulmamış. Unutulmayacak da.

Bizler de âcizane hayatını anlatıp, onları unutturmayacağız, gelecek nesillere

örnek hayatlarını hep anlatacağız inşallah.

İmam Hanbel, Mihne hadisesinden önce günde üç yüz rekât

namaz kılardı. Bu olaydan sonra vücudu bitkin düştüğü için ancak günde yüz elli

rekât namaz kılabilmiştir. Ayrıca her gün Kur an ın yedide birini okumayı da

adet edinmişti. Ayrıca cihad sevabına nail olabilmek için Tarsus ta bir süre sınır

bekçiliği yapmış ve savaşa da katılmıştır.