O fotoğraf.

Hazret, hanımı ile ortada.

Kareograflarının özellikle vurgusu ile, görüntü mesaj yüklü.

Başkanın hanımı, esas papatya. Nedimeler, iki yanları sıra dizilmişler.

Örtülü olan, sadece büyük adamın karısı. Büyük papatyanın etrafında sıralanmış kelebekler, özellikle açık kafalılar olarak seçilmişler.

Bir ödül töreninde, İSMEK faaliyetinin gazetelere yansımasından bahsediyorum. İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı ve eşi esas karakter. Çevrelerini tüm başıörtülülerden arındırdıklarını, cümle aleme ilân eden zafer edaları ile bakıyorlar objektiflere.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir yurttaş yaratma iddialarını da anımsatmıyor değil bu gayretler. Yakın geçmişimizde seçkinci elitlerin, danslı balolar düzenleyerek, Türk kadınını dekolte kıyafetlerle göstermek arzusu nasıl baskın idiyse. Bu davetlerde sadece kadınlar gözlerini süzerek birbirleri ile yarışmıyorlardı. Onların eşleri ve babaları da, çok modern ve en batıcı kılıklı bir kadınla yakîn olmanın huzur ve mutluluğunu yaşıyorlardı.

Şimdi bu İslâmcı eskilerinin kafasında, ikinci cumhuriyet akımında yine mihenk taşı kadın. Değerlendirmelerin, kadın gardrobu üzerinden yapıldığı ülkemizde; insanlar nefeslerini tutmuş, toplum mühendislerinden kaç puan alacaklarının hesabını düşünmekteler.

Başkan ve eşi de, örtünün sadece böyle büyük adamların hakları olduğunu düşünerek, kendi kafalarınca, yine ötekiler gibi örtüleri küçük görerek etraflarında tek kapalıya bile tahammül edemiyorlar. Ha, sadece daha büyük bir kapalı için eyvallah diyebiliyorlar. Başbakanın eşi için objektiflerin görüş alanına iyi bir yer açmaktan asla geri durmuyorlar.

İSMEK öğrencilerinin hüzünle ve kısık sesle aktardıkları gibi, tören alanına; öğretmen ve öğrencilerin açık olanlarını özellikle getirip sıralıyorlar. Örtülüler arka taraflara atılıyorlar. Bir anlamda daha azgın İslâm düşmanlarından bu kadınlar; saklanmaya, kapatılmaya, gösterilmemeye çalışılıyor.

Gazetelere yansıyan ödül töreni fotoğralfarı ise hep açıklarla ilgili oluyor.Yani esas başkanlar ve onların eşleri; iki tarafa da ne kadar eşit uzaklıkta durduklarını göstermeye çabalıyorlar. Fakat örtü yasakçılarının düştükleri hatayı bir kez de onlar tekrarlayıp, etraflarında "başörtülü bir halk kadını" görmek istemediklerini, cümle âleme ispat ediyorlar.

İstanbul Sanat ve EğitimKurslarına haksızlık etmek istemiyorum. Toplumun sessiz çığlıkları olan kadınlar bu kurslara ne fedakârlıklarla toplandılar. Varoşlardan aktılar. Bir otobüs bileti bulmanın sıkıntısını yaşayarak bu kurslara devam ettiler. Yoksulluklarının acısını kumaşlarda açan karanfiller, lâleler, güllerle unuttular. Yüz bin eserden sadece on bini sergilenebildi. El emeği, göz nuru gün ışığına çıktı. Eserleri başında iki büklüm çalışan kadınlar, ortaya nefis ürünler çıktığında mutlulukla gülümsediler. Kendi emeklerini kutsayan birilerini görmek umudu ile tören alanlarında toplandılar. İç dünyalarının renkleri, nakışları, devasa huzuru o gün her yanı kaplamıştı. Ne ki birileri bu kadarcık mutluluğu bile çok görmüştü onlara. Üstelik kendilerine çok yakîn gördükleri insanlardı; tüm bunları yapanlar.

Bir kez daha itelenmeyi yaşadı sanatçı kadınlar. Elmalarla armutların ayıklanması gibi, ayrımlara uğradılar. Arkalara atıldılar. Eserlerine bile yaklaştırılmayıp uzaklardan baktılar.