AKP üç yıldır güya iktidarda ama Türkiye nin temel sorunları olan işsizlik, borçlar, adalet ve medya sorunları çözümsüz olarak aynen duruyor. Bu arada inşaat sektörü de yıllardır çalışıp canlanmadığı ve mesken meselesi de çözülmediğinden, sorun adeta patlama noktasına geldi. Hükümet her konuda olduğu gibi mesken konusunda da morardığı için bu konuyu mortgage ile çözecekmiş! .

Türkiye de neden mesken ve gecekondu sorunu vardır

Her şeyden önce, seksen yıldır krediler yalnız büyük şehirlere verilmektedir. Halk Anadolu da iş bulamamakta, büyük şehirlere göç etmekte ve bu şehirlerde devletin mutlu azınlıklara verdiği kredilerle kurulan fabrikalarda çalışmaktadır. Devlet, çarpık bir uygulama olarak İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde fabrika kurdurmakta ama bu fabrikalarda çalışanlara ise ev değil, arsa bile vermemektedir!..

Gariban vatandaş kendi kendine çözüm üretip başını sokacak bir yer yaptığında da engelleme gerekçesi hazırdır; tarihî sit alanı(!), doğal sit alanı(!), orman(!), yeşil alan(!), kamu arazisi(!), hazine arazisi(!) gibi birtakım uydurmalarla ruhsat verilmemektedir!.. Anadolu da işsiz ve aç olduğu için halk İstanbul dadır, Ankara dadır, İzmir dedir, Adana dadır... Bu şehirlerin merkezlerinde değil ama varoşlarında zor ve sağlıksız şartlarda barınmak ve yaşamak için de gecekondu yapmakta, buralarda oturmaya razı olmaktadır Evet, halk gecekondulardaki sefil hayata razı olmakta, böylece dış borçlarla kurulan fabrikaların çalışmasını sağlamaktadır Halk olmasa, bu fabrikalar nasıl çalışacak, gereken emeği nereden bulacaktır !.

Devlet, hükümet ve belediyeler, ülke fabrikalarının emek ihtiyacını karşılamak üzere gecekonduda yaşamaya razı olan vatandaşlarına her gün teşekkür edeceğine, orada ev hanımlığı yapmaya ve çocuk yetiştirmeye razı olan anaların ellerini (memur ve zabıtalar aracılığıyla her gün öpeceğine; acımadan bu mütevazi gecekondu evlerini her fırsatta başlarına yıkıyor!..

*

Türkiye ye kredi verenler Türkiye yi borçlandırmak istiyorlar ama borcunu ödeyemez hâle getirmek için o kredilerin verimli şekilde değerlendirilip çalıştırılmasını istemiyorlar. Fabrikalar açtırıyor ama o fabrikaların işçilerinin mesken ihtiyacını karşılamayarak adeta buralardan kovuyor ki, Türkiye iflas etsin ve Osmanlılar gibi yıkılsın!.. Hükümetler çıkarttıkları kanunlarla belediyelerin ellerini bağlamış; arsa ürettirmiyor, toplu konut yaptırmıyor, inşaat ruhsatını verdirmiyor, şehrin sağlıklı yapılaşmasını önlüyor!..

R. Tayyip Erdoğan da başbakan olunca, kendisi eski bir belediye başkanı olmasına rağmen, Türkiye yi -aynen eskisi gibi- böyle yönetiyor, ya da yönettiğini zannediyor... Halbuki, kendisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, eski belediye başkanlarının yaptığı gibi o da başkanlara ve bürokratlara -eski sistemi devam ettirerek- inşaatlara göz yumdu; ruhsatsız yapılan gecekondu evlere veya apartmanlara elektrik ve su verdi Bu arada KİPTAŞ, başlangıçta birkaç bin konutu halkın ihtiyacını karşılayacak şekilde ucuzca yaptı. O dönemde Sayın Tayyip Erdoğan ile yaptığım bir görüşmede; Bak, ben kısa zamanda KİPTAŞ ta binlerce konut yaptım, sen Akevler de yıllardır kaç tane yapabildin demişti. Bana İstanbul Büyükşehir imkânlarını ver, her gün binlerce konut üreteyim. dediğimde, susup kaldı!.. Zaten KİPTAŞ da birkaç yıl sonra ve özellikle günümüzde, halkın mesken ihtiyacını karşılayan değil de, sadece zenginlere lüks konut üreten bir yapıya büründü!.. Sayın Erdoğan şimdi başbakandır. Eskiden elinde sadece KİPTAŞ vardı; şimdi KİPTAŞ ile birlikte TOKİ/Toplu Konut İdaresi, Türkiye nin bütün hazine arazileri ve başta hükümet gücü olmak üzere nice kredi imkânları vardır Aradan bunca zaman geçti Ülkemizin mesken meselesi konusunda karşımıza çıka çıka insana yine mi yabancılar dedirtecek cinsten yabancı menşeli bir mortgage çıktı!..

Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz yıl sonunda yani sadece birkaç ay önce mesken meselesi için, daha doğrusu gecekondu sorunu için bir çözüm buldu ve belediye başkanlarına hitaben haykırdı (Eylül 2004/ Gazeteler ve televizyonlar): "Acımayın, yıkın!.."

Acımayın, yıkın! Bu iki kelimeyi duyduğumda, eski dostum ve RP İstanbul yönetimindeki yakın çalışma arkadaşım reis ile ilgili son ümit kırıntılarım da -aynen o gecekondular gibi- yıkıldı.

*

Evet; çözüm üretmeyip sadece yapılanları acımadan yıkın diyen hükümetlere ve belediyelere rağmen, Türk Milleti yani halk, kendine has dayanma, dayanışma, direnç gösterme ve her şeye rağmen çözüm üretme gücüyle, yıllardır gecekondularda yaşamaya razı olarak sanayileşmeyi ve kalkınmayı başardı. Şimdilerde sadece İstanbul un dörtte üçü gecekondudur; yani ruhsatsızdır; yani en az sekiz milyon insan buralarda barınmaktadır Sayın Erdoğan ın birkaç ay önce haykırdığı talimatı belediyeler dinleseler ve bunları yıkmaya başlasalar, -yıkamazlar çünkü mevzuat müsait değildir- sekiz milyon insanı ne yapacaklardır !. Marmara Denizi ne dökemezler, çünkü deniz kirlenir!..

"Acımayın, yıkın!.." Bu insafsızca söylenmiş bir sözdür Biz belediyelerle görüşüp mesken meselesini, gecekondu sorununu, kaçak inşaatları çözme yollarını gösterirken, ANAP tan transfer başkan yardımcıları talimat veriyor ve diyorlar ki; konut kooperatifleriyle ilgilenmeyin!..

Sonra da Türkiye nin yarısını denize dökmeye kalkışıyorlar!.. Kalanların mesken meselesi de onlara mort olmadan mortgage ile çözüme kavuşturacaklarmış!..