Sisi nin cumhurbaşkanı olması halinde programı hazır. Sakın,

ülkeyi kalkındırmayla ilgili bir programı olduğunu sanmayın! O İslami söylemi

yenilemekle meşgul olacak. Programı bu! Yol haritasında din mühendisliği

birinci planda geliyor. Siyasal İslam adını verdiği İslami kesimler yerine

apolitik kesimleri öne çıkarmayı hedefliyor. Elbette apolotik yani siyaset dışı

dini kesimler artık Mısır da folklorik bir yapı ve bünye kazanmış olan bir

kısım sufilerden başkası değil. Bir de Nur Hareketi veya Partisi gibi ulusalcı

selefiler var. Sisi nin programında dini söylemi değiştirmek veya daha doğrusu

siyasetten arındırmak var. Ya da daha yalın konuşmak ve yazmak gerekirse Sisi,

Napolyon ve Bush un peşinden gidiyor onların programını izleyecek ve

yenileyecek. Bush un yarım kalan misyonu ve İslami söylemi değiştirme görevi

bir şekilde yerli ekipler ve araçlar tarafından yürütülecek. Aslında bunu

teorik seviyeden savunan Hasan Hanefi olmuştur. Elbette Hasan Hanefi

politikadan arındırmayı savunmuyor. Lakin onun anlayışı sol eğilimli: Nasır ile

Humeyni gibilerini aynı zeminde buluşturan bir sol anlayışı temsil ediyor.

Fakat o Batılılaşmayı yerli unsurlarla ve araçlarla yapılmasını savunuyor.

Bush un İslami söylemin yenilenmesi projesini Sisi omuzlamış veya yüklenmiş

görünüyor. Amerikalı Neocon lardan Zalmay Halilzad ın eşi Cherly Benard bunun

teorisini yapmış ve bu meyanda bir eser hazırlamıştı. Civil Democratic Islam.

Sivil Demokratik İslam. Sufi eğilimlere açık bir İslam. Bu aslında Arap

aleminde çoktandır sivil devlet/ ed devletü l medeniyye başlığı altında

tartışılıyor. İşin garibi bu sivil İslam projesinin bizzat askerler tarafından

yürütülmesi.

*

İhvan anlayışının bertaraf edilerek sufi anlayışın ikame

edilmesi isteniyor. Esasında Hasan el Benna tasavvuftan uzak birisi değil.

Bununla birlikte Muhammed Gazali nin dediği gibi, tasavvuf mirası bir yığın

birikimden ibarettir. Bu birikim altın havzasına benzer. Bu havza içinde toprak

olabileceği gibi altın da bulunabilir. Hepsine toprak veya hepsine altın

muamelesi yapılamaz. Tasavvuf çok topraklı bir madendir. Özünü kışrından elemek

gerekir. Bundan dolayı Hasan el Benna Risalelerinde tasavvufun özüyle ve ana

damarıyla ilgilendiklerini söyler. 3 Temmuz darbesinden sonra Mısır daki dini

hareketlerin haritasına baktığımızda iki ekol içinde darbeye taraftar isimlerin

öne çıktığını görebiliyoruz. Sufiler ve selefiler. İhvan düşmanlığı üzerinden

Yasir Bürhami ile tasavvuf meşrep veya eğilimli Ali Cum a nın aynı zeminde

buluşabildiklerini ve darbeyi alkışlayabildiklerini görebiliyoruz.

*

Bir Amerikalı akademisyenin belirttiği gibi, Sisi ve onu

destekleyen kimi Körfez ülkeleri esasında 11 Eylül rejiminin mirasıyla hareket

ediyorlar. Bunu yerel araçlarla sürdürüyorlar. Sisi bu yönde bir kampanyaya

hazırlanıyor. Karma bir sufi heyeti kabul etmesi sırasında Sisi darbeyi Allah

rızası için yaptıklarını ve ecrini ve sevabını ad Allah tan beklediklerini

söylemiştir! Katliam için ecir ve sevap bekliyor! Elbette ona cesaret veren Ali

Cum a veya Yasir Bürhami gibi kazaskerler var. Arap dünyasında sufi

eğilimleriyle öne çıkan iki müftüden birisi Mısır ın sabık müftüsü Ali Cum a

ikincisi de halihazırdaki Lübnan Müftüsü Reşid Kabbani dir. Her ikisi de

değişken karakterleriyle tanınıyorlar. Reşid Kabbani de apolitik ve siyaset

dışı bir eğilimi temsil etmesine rağmen siyasetçilerin oyuncusu olmaktan

kurtulamıyor. Siyasetçiler kullanmaya amade böyle din adamı istiyor! Sisi nin

çeşitli heyetleri kabulünde ve televizyon konuşmalarında öne çıkan mesajı şu:

Bir asırdır yaygın olan İslami söylem İslamiyete insaniyetini kaybettirdi.

İkinci vurgusu da İslam da dini devletin bulunmadığıdır. Doğrudur: İslam

devleti din devleti değildir. Ya da İslami devlet teokratik bir devlet

değildir. Papa nın veya Dalay Lama nın anlayışındaki veya uygulamasındaki

devlet modeli değildir. Kendisine has yapısı vardır.

Sisi İslamcıların nefret söylemine batmış olduklarını

düşünüyor. Bu da Bush tan kalma bir refleks veya miras. Dini söylemin

yenilenmesi projesinde Bush ve takımı, ötekine karşı nefret söyleminin

kaldırılmasını sadece muhabbet söyleminin bırakılmasını istiyordu. Sisi de

Bush un izinden gidiyor. Dediği şu: Nefreti unutacaksın, muhabbete dalacaksın!

Bush ve Sisi nefret söylemine karşı çıkarken bölgedeki İran mihverin derdi de

tekfirciler! Kavramlar ayrı ama meali bir!